Mutsuzluk beter umutsuzluk daha beter
Aslı Aydıntaşbaş
Son Köşe Yazıları

Mutsuzluk beter umutsuzluk daha beter

19.08.2018 06:56
Güncellenme:
Takip Et:

Bir kara buluttur çöktü üzerimize. Rahip Brunson krizi, zaten duvara toslamasına ramak kalmış ekonomideki çöküşü iyice hızlandırdı. Bir yıl önce TL’deki değer kaybı, sadece yurtdışıyla ilişkisi ya da döviz borcu olanları etkiliyordu. Bugün ise dolardaki artış artık sokakta da hissedilen bir durum.
Bir yandan enflasyon, işsizlik, diğer yandan ABD yaptırımları konusunda üst üste gelen moral bozucu haberler karamsarlığımızı iyice artırıyor.
10 yıl önce yapılan kamuoyu yoklamalarında, Türkiye’de kendini ‘mutlu’ diye tanımlayan insanların sayısı oldukça yüksek, tüm parti seçmen tabanlarında geleceğe yönelik umut fazlaydı. 10 yıl önce Türkiye halkı genel hatlarıyla iyimserdi.
Bugün maalesef geleceğe yönelik umut değil korku besliyoruz. Tüm yoklamalarda, “Ya ülke bölünürse”, “Ya ekonomi çökerse”, “Ya borçları ödeyemezsek” gibi kaygılar, vatandaşın duygu dünyasında öne geçmiş durumda. AGİT rakamlarına göre Türkiye halkının hayattan tatmin düzeyi, 1’den 10’a kadar olan bir skalada, yaklaşık 5.5. Bu bizim oldukça mutsuz bir toplum olduğumuzun tescili. Anlayacağınız o burun kıvırdığımız Avrupa, ABD, Güney Afrika, Şili, İsrail gibi ülkeler, ‘mutluluk endeksinde,’ bizden çok daha iyi durumda.
Biz ise ‘Asabi Devlet, Mutsuz Toplum’ şiarıyla ilerliyoruz.
Tabii bu toplum aynı zamanda inanılmaz dirençli. Yine AGİT ortalamalarının kat kat üstünde çalışkan. Zorluklara katlanabiliyor, kenetlenebiliyor. Halk, her şeye rağmen ‘devlet’ denilen yapıya güveniyor.
Devletin bunu kötüye kullanmaması lazım. Türkiye’nin ekonomik anlamda hâlâ avantajlı olduğu alan, bankaların nispeten dayanıklı olması ve devletin henüz ödemeler dengesi konusunda bir sıkıntı yaşamıyor olması. Şu anda ekonomik kriz büyük ölçüde özel sektörde küçük ve orta ölçekli işletmeleri etkiliyor. Tabii bu çok kötü bir durum ama bankaların çökmesi ya da devletin kasasında para kalmaması, maaşların ödenememesi daha da vahim olurdu.
Yine de oturup sevinecek halimiz yok. ‘Fakir ama gururlu’ olma hali, kahve muhabbetinde ve siyasi nutuklarda havalı olabilir ancak işsizlik ve enflasyonun artmasıyla birlikte bu böbürlenme de sürdürülebilir değil.
Ülkede umutsuzluğu besleyen faktörlerden biri de muhalefetin olmaması. Biliyorum konu açılınca siniriniz bozuluyor. Benim de öyle. Artık konu bir utanç vesilesine dönüştü.. “Tamam hükümet kötü ve feci de sen ne yapıyorsun kardeşim” diyesi geliyor insanın. Bu ölçekte bir ekonomik daralma ve demokrasi açmazı, hangi ülkede olsa, muhalefet tavan yapardı. Avrupa tarihi, ekonomik krizlerle iktidar olan sağ ya da sol partilerle dolu. Yanı başımızdaki Yunanistan’da SYRİZA, 2015 yılında tam da böyle bir ekonomik buhran döneminde yeni bir iddiayla yüzde 5’lerden yüzde 36’ya fırlayarak iktidarı kapmıştı. Bizde muhalefet böyle bir ortamda varlık göstermeyecek de ne zaman yapacak?
Memleket kötüye gidiyor, sağ ya da sol, muhalefette yaprak oynamıyor.
Tabii belirteyim: Türkiye’nin yaşadığı sıkıntıların gerçek nedeni tabii ki muhalefet değil. Ancak ortada gümbür gümbür bir direniş olsa, insanlar da bu kadar çaresiz hissetmezdi.
Şimdi gelelim içinde olduğumuz durumun asıl nedenine. Türkiye’nin yeni yönetim modeli, bana göre istikrarsızlık ve ekonomik krizlere gebe bir yapı. Demokrasi mükemmel olmayabilir ancak insan ırkının bulduğu en iyi yönetim yapısı. 15 yıl önce Türkiye bir demokrasi hikâyesi yarattığı zaman tüm dünyanın gözbebeği olmuş, ekonomik anlamda büyümüştü.
Şimdi ise Türkiye ‘otoriterleştikçe fakirleşen’ ülkeler liginde. Bu anlamda Max Fischer’ın geçen hafta New York Times’da dünyadan farklı örneklerden yola çıkarak tek adam rejimlerinin nasıl enflasyon ve devalüasyona neden olduğu konusundaki yazısını, bütün ekonomistlere tavsiye ediyorum.
Bunları bu köşede yıllardır temcit pilavı gibi yazıp duruyorum. Benzer uyarılarda bulunan ve bunları yazdığı için son yıllarda ana akım medyadan aforoz edilen birçok saygın ekonomist var.
Yine de 2+2 hâlâ 4 ediyor.
Türkiye, bir şekilde kural-bazlı düzen ve hukuk devletine dönmediği sürece ekonomisi de düzelmeyecek.
Kendi evinin içini düzeltmediğin sürece, Çin’in, Katar’ın, Kuveyt’in sana yapabileceği bir hayır yok. Dünyanın paraları da gelse, yine aynı sarmalda olacağız.

Yazarın Son Yazıları

Yaklaşan facia

Yaklaşan facia

Devamını Oku
06.09.2018
Yalancı bahar mı ikinci bahar mı?

Yalancı bahar mı ikinci bahar mı?

Devamını Oku
30.08.2018
Bu mu devlet aklı?

Bu mu devlet aklı?

Devamını Oku
26.08.2018
Lale Devri bitti!

Lale Devri bitti!

Devamını Oku
23.08.2018
Mutsuzluk beter umutsuzluk daha beter

Mutsuzluk beter umutsuzluk daha beter

Devamını Oku
19.08.2018
Avrupa ile yakınlaşmak için

Avrupa ile yakınlaşmak için

Devamını Oku
17.08.2018
Trump, Brunson’la ilgili ne demiş?

Trump, Brunson’la ilgili ne demiş?

Devamını Oku
12.08.2018
Alis harikalar diyarında

Alis harikalar diyarında

Devamını Oku
09.08.2018
Takas formülü: Önce Rahip Brunson sonra Hakan Atilla

Türkiye ile ABD arasında tarihin en büyük krizinde gerilim düşüyor. Henüz bir “el sıkışma” olmasa da, Brunson krizinin nasıl aşılacağı konusunda bir formül yavaş yavaş şekillenmeye başladı. Formül, iki ülkenin de aylardır konuştuğu “Andrew Brunson-Hakan Atilla” takası. Brunson’ın ABD’ye gönderilmesi karşılığında Atilla bir süre sonra Türkiye’ye gelecek.

Devamını Oku
05.08.2018
Brunson yaptırımları ve devam eden pazarlıklar

Brunson yaptırımları ve devam eden pazarlıklar

Devamını Oku
02.08.2018
Brunson’la takas fikri kimden çıktı

Brunson’la takas fikri kimden çıktı

Devamını Oku
29.07.2018
Al Papaz’ı ver Halkbank’ı

Al Papaz’ı ver Halkbank’ı

Devamını Oku
26.07.2018
Sessizlik

Sessizlik

Devamını Oku
22.07.2018
Bir demokrasi kendini nasıl savunur?

Bir demokrasi kendini nasıl savunur?

Devamını Oku
19.07.2018
Batı’yla pazarlık

Batı’yla pazarlık

Devamını Oku
15.07.2018
Osmanlı bu değildi

Osmanlı bu değildi

Devamını Oku
12.07.2018
Yeni dönem ne olur?

Yeni dönem ne olur?

Devamını Oku
08.07.2018
Dünya karıştıkça biz geriliyoruz

Dünya karıştıkça biz geriliyoruz

Devamını Oku
05.07.2018
Hüzün

Hüzün

Devamını Oku
01.07.2018
Sonuçlara bir de böyle bakın

Sonuçlara bir de böyle bakın

Devamını Oku
28.06.2018
Kazanacağız

Kazanacağız

Devamını Oku
24.06.2018
25 Haziran Türkiye’si

25 Haziran Türkiye’si

Devamını Oku
21.06.2018
Emanetim sende saklı

Emanetim sende saklı

Devamını Oku
17.06.2018
İki seçim arası

İki seçim arası

Devamını Oku
14.06.2018
MERKEL: Kendine gel! TRUMP: Dükkân benim

MERKEL: Kendine gel! TRUMP: Dükkân benim

Devamını Oku
11.06.2018
"Akşener'in İnce'yi desteklemesinin önünü kesmeye çalışacaklar"

Oyun büyük

Devamını Oku
10.06.2018
Ver Papaz’ı, Al Münbiç’i

Ver Papaz’ı, Al Münbiç’i

Devamını Oku
07.06.2018
Ben sana iktidar olamazsın demedim...

Ben sana iktidar olamazsın demedim...

Devamını Oku
03.06.2018
Sessiz çoğunluk

Sessiz çoğunluk

Devamını Oku
31.05.2018
Burası Rusya değil kardeşim

Burası Rusya değil kardeşim

Devamını Oku
27.05.2018
Ne yapmalı? (24.05.2018)

Ne yapmalı?

Devamını Oku
24.05.2018
Dip dalga ne gösteriyor?

Dip dalga ne gösteriyor?

Devamını Oku
20.05.2018
Baskıda kaosa geçiş süreci

Baskıda kaosa geçiş süreci

Devamını Oku
17.05.2018
Dışarıda olan seçimi nasıl etkiler?

Dışarıda olan seçimi nasıl etkiler?

Devamını Oku
13.05.2018
Attım bunu cebe

Attım bunu cebe

Devamını Oku
11.05.2018
Bilinenler, bilinmeyenler

Bilinenler, bilinmeyenler

Devamını Oku
06.05.2018
Piyesin son sahnesi

Piyesin son sahnesi

Devamını Oku
03.05.2018
Diktatörlüğün sıradanlaşması

Diktatörlüğün sıradanlaşması

Devamını Oku
29.04.2018
CHP’nin zor kararı

CHP’nin zor kararı

Devamını Oku
26.04.2018
İki çift lafım var...

İki çift lafım var...

Devamını Oku
22.04.2018