Aydın Engin

Bahane Kıtlığında Tahşiyeciler ve Cemaat

22 Aralık 2014 Pazartesi

Bu yazı bir hafta önce, 14 Aralık sabahı da yazılabilirdi. Ama yakışık almazdı.
Aylardır, hatta yıllardır “İnlerine gireceğiz… Kollarını koparacağız” yaygarasından; kabağın bile lezzet ifade etmeye başladığı “Ne melanet işlendiyse valla billa biz yapmadık, hepsi paralel yapının marifeti” mavalından sonra Cemaat’e karşı açılan bir soruşturmada karşımıza çıkara çıkara dört yıl öncesinde yaşanmış “Tahşiyeciler operasyonu” kondu. Gazete yöneticileri, yazarlar, TV yöneticileri, hatta dizi senaristleri, yönetmenleri, yapımcıları gözaltına alındı. Dört günlük gözaltı süresi boyunca sorgular yapıldı. Ardından akşam olunca kepenkleri kapatan bizim bakkal gibi yargıç da dükkânı kapattı ve “Kararımı yarın saat 14.00’te açıklayacağım” dedi. Dediğini yaptı. Kimileri tutuklandı, kimileri tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Siyasal ve ideolojik çizgisi ne olursa olsun insanlar “hukuksal bir linç” saldırısı altındayken “Bir de ben vurayım” gibi algılanabilecek bir yazı yazılmamalıydı. Yazılmadı. Ancak bu gecikmiş yazıyı yayımlamakta artık meslek ahlakımıza yakışmayacak bir sakınca kalmadı.
Buyrun.

***

AKP elebaşılarına dönüp, “Dört yıl önce Tahşiyecilere yapılan hukuksuzluk üstüne bilginiz yoktu da yeni mi öğrendiniz” diye sormak anlamsız. Onların küçük bir dini gruba yapılan hukuksuzluğun hesabını sormak gibi sahici bir hukuk devletine yakışan bir niyetleri, duyarlıkları olduğuna inanmak için epey saf olmak gerek. AKP dört yıl önce de iktidardaydı. O gün ile bugün arasında tek fark var: Dört yıl önce “17-25 Aralık” bombası patlamamıştı. Cemaat’le AKP tepeleri 2002’den beri yaşadıkları balayının tadını çıkarıyorlardı. 17-25 Aralık bombası patladı; alttan alta sürdüğü anlaşılan itiş kakış gün ışığına çıktı; öküz öldü, ortaklık ayrıldı ve “Cadı avı ise cadı avı” naraları ile kavga gitgide kızışarak siyasetin merkezine oturdu.
Usame bin Ladin’e hayranlığını ve sevgisini gizlemeyen mütekait imam Mehmet Doğan’ın kurduğu söylenen Tahşiyeciler grubuna karşı bir operasyon yapılmış; tutuklanan Mehmet Doğan 17 ay hapiste yatmış. Bu operasyon sahte kanıt üretilerek olmayan silahlar ve terörist ilişkiler kurgulanmış, falan filan. Devletin dizginlerini sımsıkı elinde tutan AKP iktidarı da dört yıl sonra (hemen değil, dört ay sonra da değil, dört yıl sonra) kolları sıvayıp Tahşiyecilerin hakkını korumaya karar vermiş; Kaçaksaray’da ikamet eden zat “Bunlar gözleri görmeyen bir din âlimini 17 ay hapiste tuttular” diye vıcık vıcık bir merhamet bezirgânlığına soyunmuş.
Yemezler…
Kuzuyu yemek için mazeret uyduramayan kurdun “Suyumu bulandırıyorsun” meseli kadar inandırıcı…
Geçelim…

***

Gelelim Cemaat’e…
14 Aralık gözaltı dalgası başladığında bizim Ahmet Şık’ın sahiden de şık tweet’ine karşı “Ah, evet, biz sana sahip çıkamadıydık Ahmet. Hakkını helal et” tweet’leri, Zaman gazetesi sayfalarına yansıyan mesajlar bir “özeleştiri” filan değil. Olsa olsa -inandırıcılıktan çok uzak- bir günah çıkarma kadar değerli ve anlamlı.
“Sahip çıkamadık” dendiğinde “Yanınızda saf tutacağımıza seyirci kaldık” denmiş olur. Ama siz seyirci kalmadınız ki… Ahmet Şık ve Nedim Şener arkadaşlarımıza yönelen operasyonun sahibisiniz.
Aradan yıllar geçti. Olup bitenler toplumsal belleğin derinliklerine itildi. Ancak arşiv unutmaz; söz uçar yazı kalır.
İki meslektaşımız, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in gözaltına alındıkları 3 Mart 2011 ile “Ergenekon örgütüne üye oldukları” gerekçesiyle tutuklandıkları 6 Mart 2011’e kadar geçen üç gün boyunca, evet sadece üç gün boyunca, Cemaat medyasının utanç verici bir çabayla Ahmet Şık ve Nedim Şener’in sahiden de Ergenekon örgütü üyesi olduklarını, terörist etkinliklerde bulunduklarını kanıtlamak için gazetelerinde yazdıkları çizdikleri, ekranlarında söyledikleri, gösterdikleri bizim belleklerimize silinemezcesine kazındı.
Cemaat ve medyası sadece o üç günün bile hesabını utangaç bir “Pardon” ile geçiştiremez. Tutuklama sonrası yazılıp çizilenler de cabası…
Cemaat sözcüleri “Ama o en kritik günlerde darbecileri tutuklayıp içeri tıktığımızı unutuyorsunuz. Bunu biz göze aldık” yollu açıklamalarla adeta alkış bekliyorlar.
Onlara verilecek cevap pek yalın: Hayır, siz Türkiye’nin darbecilerle hukuk düzleminde hesaplaşabileceği bir fırsatı, kör bir intikam histerisi ile sizin ve o zamanki ortağınız AKP’nin karşıtlarını aynı çuvala doldurup tutuklayarak darbecilerle mücadele filan etmediniz. Tersine darbecilerin ekmeğine yağ sürdünüz. İdeolojik tercihleri ne olursa olsun suça bulaşmamış ama Ergenekon davalarına dahil edilerek yıllarca hapislerde yatırdığınız, geleceklerini kararttığınız insanların yanı sıra sahiden darbe girişiminde bulunmuş, kimilerinin eline kan da bulaşmış olanları bugün mağdur ve kahraman haline getirdiniz…
Ahmet Şık ve Nedim Şener işte bu bağlamda birer simgedir ve bunu pardon ile geçiştirme pişkinliğine göz yumacak değiliz.
Evet, size yönelen operasyonlar hukuksuzsa bilin ki bizler seyirci kalmayız. “Oh olsun… Eeeee, etme bulma dünyası bu… Yiyin birbirinizi” yollu ilkel bir intikamcılığa kapılmayız.
Ama hukukun yerine intikamcılığı, darbecilerin yerine (yanına) siyasal ve ideolojik karşıtlarını eklediğinizi de unutmayız.
Şimdi o “Pardon”u geri alın ve varsa ciddi bir cevabınız, gerekçeniz bize onu söyleyin.
Yoksa susun!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları