Celal Başlangıç

HDP baraja değil, savaşa ve barikatlara takıldı

02 Kasım 2015 Pazartesi

Oyunun hedefinde HDP vardı.

“Seni başkan yaptırmayacağız” diyenler barajın altında bırakılarak cezalandırılacaktı.

Böylece de başkan olmaya yetecek milletvekili sayısına da ulaşılacaktı.

Yöntem olarak savaşı seçmişti Saray.

Kandil’de PKK’yi bombaladıkça, aslında Ankara’da HDP’yi bombalıyorlardı.

PKK buna önce misillemeyle, sonra büyük sabotajlarla, mayınlarla, bombalamayla karşılık verdikçe bütün düşmanlığın sivri ucu HDP’ye yöneliyordu.

Açıkça söylemek gerekiyorsa, PKK’nin savunmanın ötesine geçip çok yüksek volümlü bir misillemeye girmesi, “çatışmasızlık” sürecini ilan etmekteki gecikme, demokratik siyasetin, yani HDP’nin alanını iyice daralttı.

Bir de buna Cizre, Silopi, Silvan, Varto, Yüksekova, Sur, Lice gibi ilçelerde kurulan barikatlar, açılan hendekler eklenince, üstüne üstlük direkt bağlantısı olmadığı halde bir de Demokratik Özerklik ilanları bu görüntünün yanına konulunca, AKP’nin arayıp da bulamacağı bir algı operasyonu alanı yaratılmış oldu.

Seçime çok dar bir zaman vardı. Düşünün ki iki seçim arası 143 gündü. Bu kadar kısa bir parkurda, devletin tüm olanaklarıyla; tankıyla, uçağıyla, topuyla, bombasıyla, medyasıyla üzerine çullanılan bir HDP’nin kendini bırakın bütün Türkiye’ye, Kürtlerin bir kısmına bile anlatma fırsatı yoktu.

Kentlerde açılan hendekler, yükselen barikatlar, ilan edilen sokağa çıkma yasakları, çatışmalar, sivillerin ölümü, ciddi olarak sarsılan ekonomik hayat sadece Türkiye’nin batısında yaşayan Kürtleri değil, gerek bölgenin tam ortasında, gerekse de mücavir alanında bulunan özellikle orta sınıf Kürtleri ürküttü.

Belki barikatların kurulduğu alanlarda aldığı oyları koruyordu HDP ama, bir gün barikatların kendi mahallelerine kurulacağından korkan diğer bölge kentlerde ortalama yüze 10 dolayında oy yitiriyordu.

Bir HDP milletvekili dün gece sonuçları değerlendirirken “Sadece savaşa PKK’nin karşılık vermesi değil, bunların kentlere yayılması da 7 Haziran’da bize oy veren bazı seçmenleri ürküttü. Halkın HDP’ye yönelen sevgi ve ilgisinin açık bir nedeni vardı; demokratik siyaset. Bu da çökünce bazı seçmenler bizden vazgeçti” derken seçimde alınan sonucun bir teselli noktasını da buluyordu:

“Eğer barajın altında kalsaydık, Kürt sorununda tek seçenek savaş olacaktı. Neyse ki az bir farkla da olsa HDP barajın az bir farkla da olsa üzerinde kaldı da şimdi en azından demokratik siyaseti yeniden kurma olanakları hâlâ bir seçenek olarak önümüzde duruyor.”

AKP’nin kaosla tehdidi, çatışmalı süreci dayatması, şantajı; PKK’nin bu şartları iktidar lehine zorlaması, seçimlerde bu sonucun çıkmasına yol açtı.

Bölgede de seçim sonuçları üzerine değerlendirme yapan birçok kişinin de ortak görüşü “Tamam katliamlarda, savaşın yeniden başlatılmasında AKP’nin payı büyüktür. Ancak bu savaş talebine PKK’nin olumlu yanıt vererek bir anlamda AKP’nin ekmeğine yağ sürmesi de kabul edilebilir bir tavır değildir” yolundaydı.

Bütün bu tablonun içinde büyük bölümü iktidarın kontrolünde olan medyayı, AKP borazanına dönüşen onlarca gazeteyi ve televizyonu ekleyince de AKP’nin hedefine ulaşması çok zor olmamışa benziyor.

Yaratılan bu görüntü de ilk bakışta Bingöl’den Van’a, Kars’tan Muş’a, Adıyaman’dan Ardahan’a, Siirt’ten Mardin’e HDP’nin yüzde yedi ile yüzde 12 oy yitirmesine yol açtı. Elbette Mersin’de, Adana’da, Gaziantep’te, Şanlıurfa’da, Diyarbakır’da, Mardin’de, İstanbul’da yitirilen milletvekillerini de bu görüntüye ekleyince alınan sonucun sorumluları hakkında Kürt Özgürlük Hareketi içerisinde ciddi tartışmaların, eleştiri ve özeleştiri sürecinin yaşanması kaçınılmaz.

HDP bu seçimde de barajı geçti ama; savaşın yıkıcılığını, barikatları, hendekleri aşamadı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları