Türkiye için korkmak ve Türkiye’den korkmak

31 Mart 2017 Cuma

Bir sanatçı arkadaşım, “Artık politik konularda hiç ağzımı açmıyorum, tek bir tweet bile atmıyorum” diyor.
Bir diğeri Hayır oyu vereceği halde, şarkısının Hayır kampanyası için kullanılmasına neden izin veremediğini utana sıkıla anlatıyor.
“Tek bir iş bile alamam, tüm kapılar kapanır yüzüme” diyor.
Bir yazar arkadaşım, artık yazarken kelimelerini pirinçten taş ayıklar gibi ayıklamaya kendini mecbur hissettiğinden yakınıyor.
İnanç mevzularından uzak durmaya karar vermiş;
Yazdığı metinlerde Allah kelimesini bile geçirmiyor.
Bir editör arkadaşım dergiye gönderilen işleri artık edebi değil siyasi süzgeçten de geçirmek zorunda olmaktan esef duyuyor.
Sosyal medyada bir şiirin ve şairinin katli üzerine tartışmalar dönüyor.
İçinde inançlıları rencide edecek ifadeler var diye birileri o şiiri yayımlayan dergiyi tehdit yağmuruna tutmuşlar.
Dergi tehditkârlardan özür dilemekle kalmamış akabinde hemen kapanmış.
Bu olayı artık ortalarda isim vererek tartışmak bile riskli.
O yüzden insanlar susuyorlar; sineye çekiyorlar; tehditlerden gerçekten korkuyorlar.
Sanat nedir, ne değildir, sınırları var mıdır, ahlakı sorgulanabilir mi?..
Bunları tartışacak bir alan bile kalmadı ortada.
Sınırları saldırganlık çiziyor ve sanatçılar domino taşları gibi birbirlerinin üzerine yığıla yığıla siniyor.
Dün Cumhuriyet’te dünyaca ünlü iki yazarın Paul Auster ve Siri Hustvedt’in Türkiye ile ilgili endişelerini kaleme aldıkları bir yazı yayımlandı.
İki yazar Avrupa’dan, kültürel olarak hızla ve kasten uzaklaştırılan bu ülkeye uzaktan bakıyor ve bu ülke için korkuyorlardı.
Korkmakta haklılar.
Korkmak için sıraladıkları gerekçeler maalesef hiç yersiz değil.
Endişelerinin hepsinin şu anda bu topraklarda fazlasıyla karşılığı var.
Onları ta oralardan korkutan bu halin ülkeye verdiği ve vereceği zararlardan biz de korkuyoruz.
Bu ülkede yaşayan...
Kendini sanatla ifade eden...
Gelecekle ilgili çağdaş hayaller kuran...
Laikliğe kıymet veren...
Demokrasiden yana olup diktatörlükten hazzetmeyen...
Bağımsızlığı ve özgürlüğü evrensel bir hak olarak algılayan tüm insanlar... aydınlar, sanatçılar...
Çoğumuz nicedir bu ülke için korkuyoruz.
Ama bir şey daha var.
Biz bir de artık bu ülkeden korkuyoruz.
Çünkü hedef tahtasındayız.
Cehaletin körüklendiği ve bilginin, felsefenin, sanatın ötelendiği bir devlet anlayışıyla ülkenin kalbine eğreti bir çadır kuran iktidarın baskısıyla günden güne gölgelenmekteyiz.
Cahilleri eğitimlilere, kabalığı zarafete, inancı vicdana karşı kışkırta kışkırta gelinen şu noktada bu ülkenin aydınları, hem ülke için korkuyorlar hem de artık ülkeden korkuyorlar.
Vatandaşı oldukları bu devletten...
Dilini kullandıkları bu memleketten...
Yarınını çok yakında verecekleri ortak kararlarla şekillendirecekleri bu Türkiye’den korkuyorlar.
Korkutuluyorlar.
Ürettikleri her şeyin aleyhlerine bir delil olarak kullanılabileceğinin bilinciyle...
Bir ressamın sergisine vereceği isim...
Bir yazarın kuracağı cümlenin taşıyacağı anlam...
Bir oyuncunun sahneye koyacağı mesele...
Bir şarkının sözleri...
Bir şiirin dizeleri...
Bir ifadenin içeriği...
Herkesin ensesinde buz gibi... bıçak gibi... tehlikeli.
Sanatın direnirken ortaya çıkan o en güzel hali, bu ülkede artık ölümüne riskli. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları