Atinalı Sokrates’ten Boğaziçili direnişçilere

16 Temmuz 2021 Cuma

İÖ 5. yüzyılda yaşamış olan ve “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğim” diyerek felsefesini soru sorma yoluyla etrafına anlatmaya çalışan Sokrates, şehrin tanrılarına inanmamak, onların yerine başka tanrılar koymak ve böylece gençliği zehirlemekle suçlanmıştı.

Sokrates, savunmasını, tamamen mantık üzerine kurduğu felsefesine tek bir noktada bile ters düşmeyecek bir şekilde yaptığı için kendisine verilebilecek daha hafif cezaları elinin tersiyle itti ve baldıran zehrini neredeyse güle oynaya içti.

Ölürken de öldükten sonra onu idam edenlerin başına yaşarken olduğundan daha büyük belalar açacağını söyledi.

Gerçekten de öyle oldu.

Hayatının geri kalan kısmını felsefeden yoksun veya sürgünde geçirmektense; prensiplerine ters düşmeyip ölümü tercih ederek kendisine idam cezası verenlerin temsil ettiği o akla, o günden bugüne bela oldu.

Boğaziçi direnişi

Sokrates’in savunmasını açıp bir daha okuyun.

Doğru nedir, itiraz nasıl yapılır ve tehditler neden hafife alınır bir daha düşünün.

Ya da açın son altı ayın haberlerini, Boğaziçi direnişinin seyrini adım adım baştan izleyin.

İtaat etmek nedir?

İtaatsizlik ne anlama gelir?

Tebaasını itaate zorlayarak elinde tutana ne denir?

O zorlamayı kale almayıp itaatsizliği tercih eden, neden itaat edenden daha kıymetlidir?

Bu soruları sora sora bir daha düşünün.

Siz nelere itaat ediyorsunuz ve bu yüzden nasıl bir hayat sürdürüyorsunuz?

İtaatsizlikten sizi korkutan ne?

İtaat etmezseniz başınıza ne gelir, ederseniz ne gelir ve ikisi arasındaki farkın sizin için gerçek değeri nedir?

Koskoca ülkede Boğaziçi Üniversitesi’ndeki bir avuç öğrenciyle bir avuç öğretim görevlisinin dirayetli, kararlı ve inatçı direnişi  sonucunda, atamayla gelen rektörün dün görevden alınması, tabii ki bundan sonra hemen daha iyi şeylerin olacağının işareti değil.

Bu direnişin sistemi kökünden henüz değiştirmediğini hepimiz biliyoruz.

Ama bu direniş, üniversite rektörlerinin seçimle değil atamayla belirlenmesinin akademik dünya için ne kadar hayati bir sorun olduğunu kayda geçirdi.

Doğru olmayan bir şeyin karşısında, sonucu ne olursa olsun dimdik durmanın ne anlama geldiğini herkese yeniden hatırlattı.

Ve en çok ihtiyacımız olan şeyi yaptı, lügatteki “direniş” kelimesini biraz daha parlattı.  

Başarı! Hemen ya da sonra ama mutlaka

Başarı her zaman istenen sonuca hızla ulaşmak değildir.

O sonuç alınamasa da sonucun haklılığını, gerekliliğini, önemini kayda geçirebilmek de büyük bir başarıdır.

O yüzden Boğaziçi direnişi bu ülkenin gündeminde çapı küçük ama etkisi çok büyük bir direniştir. 

Sadece sokaktaki insanlar için değil, Meclis’teki muhalefet için de bu direniş, itaatin ve itaatsizliğin ne anlama geldiğini anlamak açısından muazzam bir örnektir.

Sokrates başarının, bir savaşı, bir çekişmeyi o an, fiilen kazanarak değil, baştan sona, istikrarlı, tutarlı ve inatçı bir şekilde doğruyu savunarak ve itaat etmektense yanlışın karşısında dimdik durarak, hatta öldürülmeyi kabullenerek de elde edilebileceğini kanıtladığı ve bunu öğrencileri olan o “zehirlenmiş” gençler aracılığıyla felsefe tarihine kazıdığı için...

Bugün tekrar gördük, direniş kültürü sadece kendi zamanının kötücül muktedirlerine değil, insanlığın tüm süreçlerindeki tüm kötücül muktedirlere musallat olan gerçek bir beladır. 

Bir de şunu gördük; Gaye Su Akyol’un da dediği gibi “İstikrarlı hayal hakikattir”.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları