Yargıçlar da ‘Baro’yu savunuyor

27 Şubat 2018 Salı

Amorometre” mi (sevda ölçer) desem, yoksa “patriotometre” mi (yurtseverlik ölçer), almışlar ellerine bir aygıt, önlerine gelenin yurt sevgisini, Türklük derecesini ölçüyorlar; kiminin yurt sevgisini 250 gram noksan buluyorlar, kiminin light Türk olduğuna hükmedip, biraz daha Türklük hormonu takviyesi yapılmasını öneriyorlar.
Eskiden, yalnızca iman ölçerlerine başvurarak, Müslümanlık derecesi hakkında karara varırlardı. Artık yurtseverliğimiz ve Türklüğümüz de onların takdirine bağlı.
Kimse de bu saldırgan muktedirlere itiraz etmiyor, herkes bir telaş içinde “aman yurtseverliğimizi az bulmasınlar, aman Türklüğümün sulandırılmış olduğunu düşünmesinler” diye kendini ispat çabası içinde.
Türklüğümü noksan, yurtseverliğimi yetersiz bulurlarsa ne olur?” demek kolay değil. Çünkü bu gibi hallerde unvanınızın başındaki Türk ve Türkiye sözcüklerini hak etmediğinize karar veriliyor ve Türklüğünüz KHK ile ilga ediliveriyor.
Bu gidişle yakında Müslümanlık, Türklük, yurtseverlik derecelerinin ölçüldüğü, gerekli ayarların verildiği “maneviyat muayene istasyonları” kurulursa şaşırmayın!
Cumartesi günü beş bin avukatı Ankara’da bir araya getiren Türkiye Barolar Birliği de bağımsız yargının “onsuz olmaz”ı baronun temsilcisi olduğundan, bu tür saldırıların göbeğinde.

***

TBB’nin iktidarın hışmına uğramasının görünürdeki nedeni Türklük derecelerinin yetersiz olması ve yurtseverlik ayarlarının tutmaması. Bu nedenle, TBB’nin, unvanının başındaki “Türkiye” sözcüğünün, hak etmediğinden kaldırılması gündeme geldi.
Aslında olay daha eskilere dayanıyor. 12 Eylül 2010 referandumunun yargıyı ele geçirme operasyonunun o günlerdeki yürütücüleri Fethullahçı kadrolar, daha o zamandan yargıyı tümüyle ele geçirmenin yolunun aynı zamanda, zorunlu olarak yargının karar ile birlikte ayrılmaz bir parçası olan, avukatların mesleğe atanmaları ve meslekten çıkarılmaları konusunda söz sahibi olan savunmanın örgütü baroların ele geçirilmesinden geçtiğini görmüşlerdi. Ne var ki kimi küçük taşra barolarının dışındaki büyük merkezlerin barolarının hukuk devletinden ve laiklikten yana olan kadrolarının aralarındaki kimi bölünmüşlüklere karşın, avukatların oylarıyla tasfiyesi imkânsızdı.
Bu durumda çare olarak yapılacak yasal bir düzenleme ile baroların yetkilerini avukatların mesleğe kabul ve ihraçları ve meslek kuralları ile ilgili yetkilerinin ellerinden alınıp Adalet Bakanlığı’na bağlanması ve savunmanın devlet memuru statüsüne sokulması, özgürlük bahanesi altında da her avukatın, kendi dilediği, yetkileri tırpanlanmış meslek kuruluşuna üye olmaları yoluyla baroların tasfiyesi sağlanmalıydı.

***

Şimdi yapılmakta olan da işte budur.
AKP iktidarında hukuk devletine, hukuk devletinin onsuz olmazı yargı bağımsızlığına yer yoktu. Artık matlup olan iktidara bağımlı yargıydı. Yürütmenin dümen suyunda bir yargıda da baro sıfatına sahip olan savunmanın bağımsızlığının güvence örgütü konumundaki barolara da yer yoktu.
O zaman baroların tasfiyesi gündeme gelecekti. Nitekim gelmiştir de.
Türkiye’nin bağımsız yargı yolunda mihnetle ilerlemeye çalıştığı dönemlerden kalan yargıçların oluşturduğu Yargıçlar Sendikası Yönetim Kurulu da, olaya bu açıdan yaklaşmakta olduğunu ve konuyu yukarıda ele aldığımız şekilde algıladığını hafta sonunda yaptığı açıklamada ortaya koymuş, Barolar Birliği’ne saldıranların karşısında yer alarak savunmanları ve onlarla aynı zamanda hukuku savunmuştur.
Ama yargının içinde bulunduğu durum ve iktidarın hukuk tanımamakta kararlı tutumu göz önünde bulundurulunca, hukuku savunmadan yana olan yargıçları savunacak kimsenin kalmadığı görülmektedir.
Yargıçlar Sendikası hukuka ve bağımsız yargıya saygısından baroyu savunuyor.
Peki, onları kim savunacak?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları