Gücün Sonu...

26 Mart 2018 Pazartesi

Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu Bu toplumun vicdanıdır. Özgür olmalıdır.

Moises Naim’in kitabını okuyorum: Gücün Sonu.
Dünyada bilinen güç odaklarına, devletlere, kiliselere, savaşlara yüklenen gücün nasıl sonuna gelindiğini anlatıyor. Yazar, 36 yaşında Venezüella Kalkınma Bakanı olmuş, Dünya Bankası’nda yönetici direktörlüğü yapmış yetkin bir uzman.
Büyüyen gücün sonunun geldiğini, küçük başlayan odakların bu gücü devraldığını açıklıyor. (Pozitif Yayınları - 2018.)
Bu kitabı okurken Doğan Medya Grubu’nun iktidarın eliyle Demirören Grubu’na satılışını düşünüyorum.
Medya iktidarın eline geçiyor.
İktidar bu yolla güçleniyor mu?
Hep bir ağızdan iktidar yandaşlığı yapan medya güvenilir oluyor mu?
Yoksa bu havuz medyasının gücünün sonu mu geliyor?
Cumhuriyet gazetesinin gücü artıyor.
Cumhuriyet ile beraber muhalif basının gücü artıyor.
Elbette bu güçle birlikte sorumluluğu da artıyor.
Gerçekleri topluma ulaştırma görevi daha büyük önem kazanıyor.
Belki başka yollarla da bu gücün artması gerekiyor:
Okurlarla buluşmalar, yazar - okur toplantıları, digital araçlardan yeni iletişim yolları bulunabilir.
Haksız güç artışı, haklı olmanın gücünü artırıyor.
Yanlış yönlendirilen hukuk, haklı olanı daha da güçlü kılıyor. Haram kazançlar sahiplerini bile rahatsız ediyor.
Emekçiler artık çok daha güçlüler.
“Güç kayması” demişti Alvin Toffler.
Gerçekten de güç kayıyor.
Gerçek güç, haksız güçlüden haklı güçsüze kayıyor.
İktidar kaygan zeminde inişe geçmiştir.
İktidar bunu fark ediyor, telaşla önlem arıyor.
Muhalefet de yeni stratejisini bu “güç kayması” üzerine kurmalı.
Haklının ve doğrunun zaferi engellenemez.
Cesaretle yürünecek yol önümüzdedir.
Haksızlıklara - yalanlara - yolsuzluklara:
BİZ HAYIR DİYORUZ.
Hepimiz HAYIR diyelim.
Ve kazanalım.

***

Okuduğum ikinci kitap: Ölüm Siyaseti.
Prof. Fethi Benslama yazmış. Tunus Bilimler Akademisi üyesi. Paris, Diderot Üniversitesi öğretim üyesi.
Günümüz İslamında nasıl bir değişim olduğunu, etkilerini, şiddet olgusunun nasıl geliştiğini irdeliyor.
İslamcılık olgusunu dindarlıktan ayırıyor.
İslamcı”, kendisini dinle tanımlayan, bu dünyayı kirlenmiş gören, öbür dünya için yaşayan, kendi yorumladığı İslamı her şeyin mutlak hâkimi kılmaya çalışan kişi olarak açıklıyor. Bu tipolojiye “Üst- Müslüman” diyor.
Üst - Müslümanın iki düşmanı vardır: Batılı dış düşman ve bir de iç düşman, yani halifelikten kesin olarak kopmuş, siyasetin dine bağımlı olmasını reddeden, bir ulusun yurttaşı olmak isteyen Batı’ya dönük Müslüman. Üst - Müslüman onu bir ‘Müslümansı’ olarak , Batılıdan da kötü, avlanması, ortadan kaldırılması gereken bir kopya olarak görür.”
IŞİD gibi El Kaide gibi dogmatikleri yaratan bu ideolojidir.
Bu kitabı satır satır okuyun ve okutun.
Nasıl bir tehlike içinde yaşadığımızı görelim.
Orda burda ağızdan kaçmış görünen, abuk sabuk sanılan sözlerin kaynağı içimizde yaşayan bu ideolojidir.
Bu ideoloji ulus yurttaşlığına düşmandır.
Bu ideoloji laik yaşama düşmandır.
Bu ideoloji uygar hukuka düşmandır.
Şu anda bu ideolojinin şiddete dönüşmemesi kimseyi yanıltmasın.
Bir anda, bir anda her şey değişebilir.
Cumhuriyet gazetesinin “Tehlikenin Farkında mısınız?” kampanyasını anımsayın.
Şimdi “Tehlikenin içindesiniz”.
Bunu bilin ve HAYIR deyin.
Şimdi HAYIR deyin.
Hep birlikte HAYIR deyin.
Geleceğiniz bugününüze bağlıdır.
Unutmayın...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları