Wilson: Adı silinesice bir ırkçı

Princeton Üniversitesi, eski ABD başkanlarından Woodrow Wilson’ın, ünversitenin kampuslarından birinde yazılı adının silineceğini açıkladı. Eğer gerçekleşirse, ırkçılık karşıtlarının en büyük başarılarından biri olacak bu.

Mustafa K. Erdemol

Kimilerinin Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD lehine bir dünya düzeninin nasıl olması gerektiğini içeren, adını da taşıyan Wilson Prensipleri yüzünden pek bir demokrat, ezilmiş halkların dostu sandığı Wilson, kendi zamanında bile aşırı sayılacak ırkçı görüşlere sahipti.

O pek beğenilen “prensipleri” de aslında büyük devrimci Vladimir İlyiç Lenin’in Barış Bildirgesi’ne karşı yazılmıştır. Wilson, 1913’te başkan olduğunda New Jersey valisi idi. Zachary Taylor’dan bu yana başkanlığa seçilen ilk güneyli oluşu önemli, çünkü ırkçılığın çok yaygın olduğu bölgedir güney. Wilson ırkçı olduğunu hiçbir zaman gizlemedi.

Demiryollarında siyah ile beyaz işçilerin ortak kullandığı alanları ayıran, havlu, sabun gibi malzemelerin bile ortak kullanımını yasaklayan bir öneriyi, seçildikten sonraki ilk bakanlar kurulu toplantısında savunmuş, ardından da onaylamıştı. Bu onay, ülkede posta hizmetlerinin de demiryollarının da siyahların kullanımına kapatıldığı anlamına geliyordu.

‘YERLERİ MISIR TARLASI’

Göreve geldiğinde çalışmakta olan 17 siyah danışmanın 15’inin işine son verdi. “Bir siyahın yeri mısır tarlasıdır” sözü meşhurdur. İşe alımlarda elemeyi ilk anda yapabilmek için fotoğraflı başvuru istemeyi akıl eden de budur. Bir siyah, daha başvuru anında geri çevrileceğini bilirdi bu nedenle.

Harvard mezunu gazeteci Monroe Trotter siyah biri olarak siyah hakları mücadelesinde çok önemli bir isimdir. Bir grup siyah arkadaşıyla ayrımcılığı konuşmak için görüşmeye gittiklerinde Wilson’dan duydukları şudur: “Ayrımcılık aşağılayıcı değil, aksine çok da yararlıdır. Siz de bunu saygı duymalısınız.” Trotter, 1934’te evinin balkonundan düşüp öldü. Suikast kokan bir ölüm olarak değerlendirilir hâlâ, eklemiş olayım. Theodor Roosevelt de, William Howard Taft da siyahları kamu görevine atama konusunda çok daha iyiydiler.

Wilson, onların yerleştirdiği eşitlikçi tutumu yerle bir etti. Dış ülkelere yapılacak elçi atamalarında bile ırkçı tutumunu sürdürdü. Özellikle Haiti’ye, Dominik Cumhuriyeti’ne siyah elçiler atamak bir gelenekti. Wilson’la bitmiş bir gelenektir. Siyah karşıtlığı siyasal kimliğinin olduğu kadar, ırkçı düşüncelerinin de bir parçasıydı. Beyaz ırkın üstünlüğünün savunucusu olarak utanç verici bir yaşamı vardı. Başkan olmadan önce de yazdığı yazılarda, yaptığı konuşmalarda ırkçılığını dile getirmekten çekinmezdi. Wilson’un Amerikan Halkının Tarihi adlı kitabını okumuştum üniversite yıllarımda; siyah düşmanı, ırkçı Ku Klux Klan’a ne kadar sempatik baktığını ben de bu rezil kitabı okuyan herkes gibi görmüştüm.

Adını taşıyan prensipleri ABD’ye “dünyaya çekidüzen verme” hakkı tanıyan prensiplerdi. Wilson’a göre ABD’nin görevi dünyaya demokrasi götürmekti. Halkların kendi kaderini tayin anlamına gelecek bir içeriğe de sahip olunca bunu ciddi ciddi halkları sever falan sandı genişçe bir kesim. ABD’nin içine kapanmasını savunup “Biz kendi işimize bakalım” diyen Jacksoncu doktrinden sonra “ABD’yi dünya sahnesine açtı” diye ülkesinde de çok destekleyeni vardı tabii.

Bu arada Jackson’ın “kendi işimize bakalım” tutumu binlerce Kızılderilinin yok edilmesi sonucuna yol açtı. “Jackson iyiymiş, ABD’nin yayılmacılığını engellemiş adam” diye düşünecek olan varsa diye anımsatıyorum. O da berbat bir başkandı. Çok geç kalmış bir karar Wilson adının kazındığı yerlerden silinmesi. Ama yine de mutlu oluyor insan. Princeton, bir ayıba mekân olmaktan kurtuluyor böylelikle.