Bazı insanlar için sanat eserleri sadece görsel bir deneyim değil, aynı zamanda bedensel bir reaksiyona da yol açabilir. Stendhal Sendromu ya da diğer adıyla Floransa Sendromu, "olağanüstü güzellik karşısında yaşanan psikosomatik bir tepki" olarak tanımlanıyor. Bu ismin özellikle Floransa’ya gönderme yapmasının nedeni ise şehrin Rönesans sanatının başyapıtlarına ev sahipliği yapması.
BELİRTİLER NELER?
Stendhal Sendromu’nun belirtileri kişiden kişiye değişse de genellikle:
- Kalp atışlarının hızlanması
- Baş dönmesi
- Bayılma
- Hatta halüsinasyonlar
gibi fiziksel ve zihinsel semptomları içeriyor.
Sendromun ismi ilk kez 1989 yılında ortaya atıldı ve zaman içinde bazı çevreler tarafından sorgulansa da, sanat eserleri karşısında tıbbi müdahale gerektirecek düzeyde yoğun tepkiler veren insanların sayısı az değil.

ADINI NEREDEN ALDI?
Bu psikolojik durum, 19. yüzyılın romantik yazarlarından Marie-Henri Beyle’in (bilinen adıyla Stendhal) kendi deneyimlerinden esinlenerek adlandırıldı. Stendhal, Floransa’daki Santa Croce Bazilikası’nı ziyaret ettikten sonra şu satırları yazmıştı:
Güzel Sanatlar’ın ve tutkuların verdiği ilahi duygularla buluşan bir duyguya ulaştım. Santa Croce’den çıkarken kalp atışlarım düzensizleşmişti, hayat sanki içimden çekiliyordu, düşeceğim korkusuyla yürüyordum.
Bu ifadeler, Floransa’daki Santa Maria Nuova Hastanesi'nde görev yapan Dr. Graziella Magherini’ye ilham verdi. Magherini, Floransa’yı ziyaret eden ve benzer psikolojik/fizyolojik krizler yaşayan 106’dan fazla turist üzerinde gözlem yaptı. Tüm bu kişiler, Floransa’daki sanat eserlerini gördükten sonra çeşitli akut reaksiyonlar göstermişti.
İlginçtir ki, bu vakaların hepsi yabancı turistlerdi, zira İtalyan vatandaşlarında bu semptomlara rastlanmadı.
NEDEN ÖZELLİKLE FLORANSA?
2021 yılında European Psychiatry dergisinde yayımlanan bir çalışma, bu sendromun ortaya çıkmasına katkı sağlayabilecek bazı faktörleri inceledi. Sonuçlara göre:
- Yalnız seyahat edenler
- 26-40 yaş aralığındaki bireyler
- Jet lag yaşayan ve seyahat yorgunluğu hisseden kişiler
bu sendroma daha açık olabilir.
Araştırmacılara göre:
Sanat tutkunları için Floransa gibi ünlü eserlerin bir araya geldiği bir şehre varmak, adeta tüm kahramanlarıyla aynı anda tanışmak gibidir. Bu estetik yoğunluk, Rönesans sanatının özel gücüne işaret eden bir fenomendir.

BENZER BİR SENDROM: PARİS SENDROMU
Floransa’ya özgü olmayan bu tür psikolojik tepkiler başka şehirlerde de gözlemlenmiş. Paris Sendromu, uzun bir yolculuktan sonra Paris’e ulaşan bazı insanların yaşadığı baş dönmesi, çarpıntı, nefes darlığı ve hatta psikiyatrik belirtilerle tanımlanıyor.
Bu sendrom ilk olarak 1986 yılında Japon psikiyatrist Hiroaki Ota tarafından tanımlanmıştı.