Geçtiğimiz hafta 12 Eylül darbesinin 45. yıldönümüydü. Ülkemizin içinde bulunduğu durum nedeniyle pek de gündemde yer almadı.
“Geçmiş geleceğin aynasıdır” demiş, modern tarih yazımının, sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü İbn Haldun...
Gelecekte neler yaşanır, bilinmez. Ama 12 Eylül karanlığı “terörü önleme bahanesiyle” emekçi, aydın, bilim adamı, genç - ihtiyar onbinlerce masum insanımızı faşit cunta cenderesinde, karanlık işkence odalarında kıskaca alıp, hayatlarını karartırken, bununla da yetinmeyip “bir sağdan bir soldan” diyerek gencecik insanları yaşamdan kopartmıştı. Tüm bunları hatırlamak, dahası unutmamakta geleceğe ayna tutmak adına yarar var.
Abartısız her 10 yılda bir darbe ile karşı karşıya kalan ülkede bu kez 12 Eylül karanlığı dünyaları karartırken futbolda ise çok ilginç işler oluyordu.
Bunlardan en çarpıcı olan “ben yaptım oldu” zihniyetiyle hayata geçirilen kupa özel statüsü idi. O zamanki adıyla “1.Lig” olan Süper Lig’de bir Başkent takımının kalmamasına içerleyen cunta başkanı Kenan Evren, “hangi ligden olursa olsun Türkiye Kupası’nı kazanan takım 1.Lig’e alınacak” diye buyurmuştu. Aslında bu minareye kılıf aramaktan başka bir şey değildi. Tam 8 yıl boyunca yürürlükte kalan statüden sadece 2.Lig ekibi Ankaragücü yararlanabildi. Düşünsenize amatör kümeden bir takım mümkün olup da kupayı alsaydı, paldır küldür 1.Lig’e çıkacaktı.
İhtilalin gölgesinde oynanan futbol Başkent’e ve Ankaragücü taraftarlarına büyük sevinç yaşatırken, İzmir’de de bir dünya rekoru tesis ediliyor ve 80 bin kişilik Karşıyaka-Göztepe rekabetine tanık oluyordu.
Karşıyaka’nın 1980-81 sezonunda şampiyonluk mücadelesi vererek Göztepe’nin karşısına dikilmesi ve bu unutulmaz rekabetin yaşanması, kaderin garip bir cilvesinden öte, ancak ülkemizde görülebilecek 12 Eylül garabeti ile siyasetin spora müdahelesinden başka bir şey değildi.
Futbol alanları onlara göre insanların bir araya gelerek faşist yönetime karşı ayaklanabileceği tehlikeli yerlerdi. Dönemin Gençlik ve Spor Bakanı İzmir Milletvekili Talat Asal’ın girişimiyle üçüncü ligler aşırı şiddet olayları yaşandığı gerekçesiyle kaldırıldı ve takımlar doğrudan 2.Lig’e terfi ettirildi. Yetmedi 3. Lig’den düşen takımlar da 2.Lig’e alındı. Federasyon Başkanı da Altay’ın duayen yöneticisi İzmirli Mazhar Zorlu olunca, 1979-80 sezonunda 3. Lig’den amatör kümeye düşen Karşıyaka’nın başına talih kuşu kondu. Amatör kümede mücadele etmeye hazırlanan yeşil kırmızılılar bir anda 2.Lig’e yükselmişlerdi. Yakın arkadaşı Selçuk Yaşar’ın Karşıyakasına jest yapan Zorlu, o tarihte verdiği demeçte, "2. Lige renk katmak istedim. Karşıyaka gibi bir sembol kulüp amatör kümeye yakışmazdı" demişti.
Karşıyaka, Turgay Meto yönetiminde yeni sezona başlarken, yönetim “Bu sene düşmeyelim yeter. Seneye 1.Lig’i zorlarız” diyerek, mütevazı bir hedef koymuştu. Göztepe ise 1.Lig’den düşmüştü ve hemen çıkmak istiyordu, görece güçlü bir kadroya sahipti.
Grupta Manisa, Balıkesir, Antalya, Konya, Kütahya, Aydınspor gibi kent takımları, Tire, Ödemiş, Yeşilova, İzmirspor gibi İzmir ve Ege’nin zorlu ekipleri vardı. Altınordu ise zirveyi kovalıyordu. Haftalar ilerledikçe Karşıyaka zirvede ağırlığını iyice hissettirmeye başlamıştı. Öyle ki tarihi derbiye gelinceye dek sadece Altınordu ve Yeşilova’ya kaybetmişlerdi. İlk yarıdaki Göztepe maçını da santrfor Murat’ın frikikten attığı harika golle 1-0 Kaf Kaf kazanmış, bu gol için tribün bestesi bile yapılmıştı:
“Hatırla Göztepe, hatırla o günü / 35 Metreden Murat’ın golünü...”
Göztepe’de ise bol gollü galibiyetlerle başlayan sezon beraberliklerle sekteye uğrarken, Karşıyaka yenilgisinin şoku atlatılmadan Göz Göz Bandırma’ya da kaybedince, hava iyice bozmuştu. Kan değişikliğine gidilmiş ilk yarının sonlarında Teknik Direktör Fevzi Zemzem görevi Erkan Velioğlu’na devretmek zorunda kalmıştı.
“... Sezonun ikinci yarısında Karşıyaka uzun süre iki puan farkla liderliğini sürdürdü. Bitime üç maç kala Balıkesirspor karşısında hiç ummadığı şekilde 1-1 berabere kalınca puan farkı bire indi. 33. haftada karşılaşacakları maç öncesi Karşıyaka 50 puanla lider, Göztepe 49 puanla ikinciydi. Karşıyakalılar Kuşadası’nda, Göztepeliler Sarımsaklı’da daha hafta başında kampa girdi. Metin Oktay, çalıştığı gazete adına iki takımın kampını ziyaret etmiş, “Dostça oynayın, çok seyirci gelecek, tahriklere kapılmayın” şeklinde tavsiyeler vermişti.
Zamanın Ege Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Süreyya Yüksel her gün mesaiden evine, yani komutanlık konutunun bulunduğu Karataş sahiline dönerken Mithatpaşa Caddesi’nden geçiyordu. Daha Nisan başlarında şampiyonluk havasına giren Göztepe taraftarı bütün caddeyi Göztepe bayraklarıyla donatmıştı. Yaklaşan 23 Nisan bayramı öncesi ortalıkta tek bir Türk bayrağı görünmüyordu. Bu duruma içerleyen sıkıyönetim komutanının verdiği emirle polisler evleri tek tek dolaşıp kulüp bayraklarının kaldırılmasını, yerine Türk bayrağı asılmasını ‘rica’ ettiler. Maçtan önceki hafta içinde de bütün gazetelerde sıkıyönetim komutanlığı bildirisi yayımlandı. Buna göre maçtan önce ve sonra klakson çalınması, lehte ve aleyhte taşkın tezahürat yapılması, stada şişeli meşrubat, katı cisim ve bayrak sopası sokulması yasaktı ...” (16 Mayıs 1981: Futbol, İhtilâl, Rekor - Fethi Aytuna - Socrates Dergi)
Sıkıyönetim olay çıkmasından endişe duyuyor, dahası bu kaynamanın İzmir gibi demokrasi aşığı bir kentte bir isyana dönüşmesinden korkuyordu. Onun için iki tarafa da; “Olay çıkarsa oyarız” yollu tehditler savruluyordu.
Sezon başında umutların kırıldığı, ligde kalışına şükreden Karşıyaka’da başarılı gidiş futbolcuların taraftar nezdinde birer kahramana dönüşmesine yol açmıştı. Öyle ki yeşil kırmızılılar yoğun ilgiden Çarşı’ya bile çıkamaz olmuştu. Maçtan 10 gün kadar önce, 5 Mayıs akşamı hıdrellez Karşıyaka’da karnaval havasında kutlandı. Alaybey’den Bostanlı’ya kadar Yalı Caddesi trafiğe kapatıldı. Bu rengarenk cümbüşten futbolcular da nasibini almış, coşku doruk noktasına çıkmıştı.
Maç günü, o tarihi an geldi çattı; 16 Mayıs 1981... Biletler maçtan bir gün önce cuma günü satışa çıkmıştı. Göztepe ve Karşıyaka stadlarında satışa sunulan biletler kapışılırken uzun kuyruklar oluşmuş ve gişe önlerinde büyük izdiham yaşanmıştı. Biletlerin neredeyse tümü cuma günü bitmişti.
Semt kahvehanelerinde sabahın erken saatlerinde buluşan taraftarlar sıcak gevrekler ve çay eşliğinde işe koyulmuşlardı. Konfeti dolu çuvallar, bayraklar, flamalar, pankartları yüklenerek stadın yolunu tuttular. Göztepeliler Otogar ve Sanayi Sitesi tarafından Karşıyakalılar ise Çınarlı ve Mersinli güzergahından akın akın stada geliyorlardı. Mavi berelilerden oluşan güvenlik güçleri kapalı tribünün önünde etten bir güvenlik duvarı oluşturmuştu. Stadın kapıları saat 09.00’da açılacaktı, ama sabahın ilk ışıklarıyla birlikte statta hatırı sayılır bir kalabalık oluşmuş ve bir tarihe tanıklık edecek futbolseverler turnikelerin önünde saatlerce beklemeyi göze almışlardı. Kapılar 13.00’de kapandı. Karşıyaka - Göztepe mücadelesinden önce o dönemlerin çift maç geleneği uyarınca İzmirspor-Yeşilova maçı vardı. Ama iki takımın taraftarları da bu kez maça girememişlerdi. Stattaki kalabalık içinse 14.00’de başlayan maç 16.00’yı beklerken bir vakit geçirme aracına dönüşmüştü.
Satılan biletlerin sayısı 67 bini bulmuştu. Tarihi derbi gişelere 8 milyon 654 bin lira hasılat bırakmıştı. Ama o tarihlerde her türlü amatör branş dahil tüm sporculara serbest giriş kartı verildiği ve bir biletle bir kaç futbolseverin stada girebildiği, kaçak girişlerin çok yaygın olduğu gözönüne alınırsa, bizim de bizzat tanık olduğumuz üzere dillerden düşmeyen “80 bin seyirci” nin gerçekçi bir sayı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Karşılaşma tribünlerin muhteşem görüntüsüne karşın “dağ fare doğurdu” misali futboldan yoksundu. Göztepe’nin golcüsü Sadullah’ın iki gollük vuruşunu Kaf Kaf’ın “Mastika” lakaplı kedi kalecisi Ali önleyince 90 dakika golsüz sona erdi. Karşıyakalılar büyük sevinç yaşadı.
Maçtan sonra futbolcular birbirini centilmence tebrik ederken, iki takımın kaptanları Murat ve Fuji Mehmet (Türken) arasında geçen konuşmada yeşil kırmızılıların kaptanı Murat Türken’e; “Seneye siz de çıkarsınız inşallah” dedi. O da ona, “Daha maçlar bitmeden konuşma” diye yanıt verdi. Murat üsteledi; “Yok yok, bence siz artık seneye hazırlanın.”
Sezon boyunca sadece iki yenilgi alan, derbiyi de kazasız atlatan Karşıyaka son haftaya Göztepe’nin bir puan önünde girdi. İki puanlı sistemde galibiyete 2 beraberliğe bir puan veriliyordu. Karşıyaka özel taraftar trenleri eşliğinde çıktığı Bandırma seferinden golsüz beraberlikle dönerken, Göztepe son dakikalarına kadar heyecan fırtınası şeklinde geçen Alsancak’taki karşılaşmada Balıkesirspor’u 3-2 mağlup edince puanlar eşitlendi. İkili averaj da yoktu. Göztepe bol gollü galibiyetlerinin meyvesini yerken 53-25 averaj üstünlüğüyle şampiyonluğunu ilan etti. Göztepe ile birlikte Sakaryaspor, Diyarbakırspor ve Kenan Evren torpiliyle Ankaragücü en üst lige çıktı.
Daha sonra koltuklanıp kapasitesi 52 bin küsura düşen Atatürk Stadı İrlanda maçında 90 bin, Avusturya maçında 75 bin seyirci görmüştü. Atatürk Olimpiyat Stadı yapılıncaya dek Türkiye’nin en büyük stadı burasıydı. Ancak şimdilerde “deprem riski” gerekçe gösterilerek kaderine terkedilen bu emektar stadın elinden alınmayacak bir şey vardı ki, o da “ihtilalin gölgesindeki futbolun” kırdığı 2.Lig’in dünya seyirci rekoruydu.
Mutlaka İspanya’da ya da Meksika veya Brezilya’da 100 bin kişilik maçlar oynanmıştır, ama Karşıyaka-Göztepe derbisini eşsiz kılan unsurlardan biri de belki de en önemlisi tribünlerinin yarısının Karşıyakalı, yarısının da Göztepeli olmasıdır.
Karşılaşma bir anlamda 80 darbesine İzmiriler’in sessiz bir başkaldırısıydı. Stada yığılan mavi berelilerin etkisi yadsınamayacak olsa da o kadar ateşli taraftarın bir araya gelmesine karşın o gergin günlerde en ufak bir olay yaşanmadı. Rekabetin ötesindeki asıl rakip demokrasi ve hoşgörü kenti İzmir’de demokrasi düşmanlarıydı. Futbol tutkusu, renklerin sevdası ihtilalin koyu karanlık gölgesini yırtmıştı.