Ağrı kesicilerin ayak izleri
Tıp biliminin en uzun süredir üzerinde çalıştığı sağlık sorunlarından olan ağrının nedenleri günümüzde halen gizemini koruyor.
Ağrının önemi insan var olduğundan beri bilinir. Kişiyi son derece rahatsız eden bir his olmasının yanında ciddi iş güç kaybına yol açması modern zamanların en önemli problemlerindendir. İnsanoğlu da bu probleme çözüm bulmak için büyük uğraşlar vermiş ve tıp dışı yöntemlere de başvurmaktan çekinmemiş. Ağrının subjektif bir kavram olması da belki onu farklı yapan önemli bir donedir. Kişi için rahatsız edici ve hastaneye başvurularda ilk sıralarda yer alan bu şikâyet için bir ölçüm yöntemi yok.
Modern tıp bu konuda, özellikle 19. yüzyılda çok çaba sarf etmiş. Öncesinde de bu sıkıntıyı çözmek için çeşitli yollar denenmiş. Opium’un ağızdan alınan ilaç olarak, en eski ağrı kesici olduğunu söylemek mümkün. Opium, haşhaş kapsülünden elde edilen özsuyudur ve afyon olarak da bilinir. Tıpta morfin ve kodein gibi bir çok moleküle öncülük etmektedir. Morfin ağrı kesici etkisi yanında uyuşturucu özelliğe de sahiptir. Keyif verici madde olarak alışkanlık yaptığı için tedavide kullanımı sadece doktor kontrolü altındadır. Afyon zamanında yaygın üretim alanları nedeniyle “Opium-Afyon” olarak bir şehrimize isim babalığı yapmış olsa da günümüzde Türkiye’de haşhaş ekimi belirli il ve bölgelerde sınırlı.
M.Ö. 5 bin civarında Mezopotamya’da haşhaş ekim alanlarının varlığı ve eski Mısır gömütlerinde de haşhaşın yaygın kullanıldığı gösterilmiştir. Yine bu bilinen en eski ağrı kesicinin bir başka tarihi özelliği de 8 ila 15. yüzyıllar arasında varlık gösteren “Haşhaşin” isimli topluluğa ismini vermesi. Radikal bir din akımının temsilcisi olan grup, özellikle Haçlılara ve Tapınak Şövalyelerine karşı yaptıkları suikastler ile bilinir. Suikastler öncesinde sakinleşmek esnasıyla kullandıkları haşhaştan dolayı bu ismi aldıkları ya da dönemde düzensiz yaşadıklarından Arapça haşhaşin (afyonkeş) olarak nitelendirildikleri rivayetler arasındadır. Vladimir Bartol “Fedailerin Kalesi Alamut” adlı romanında bu savaşçıları kurgusal bir şekilde anlatmıştır. Haşhaşin terimi daha sonraları, suikastleri ile ünlü topluluğun da etkisiyle birkaç harfi değişse de “assassin” (suikast) kelimesiyle İngilizce’de kendine yer bulmuştur.
M.Ö. 800 ve 400’e uzanan tarihlerde Hipokrat ve onun öğretilerine dayanarak yapılan çalışmalarda ağrı kesmenin 200 civarında yolu tariflenmiştir. Yıllar içinde sadece tıp adamları değil pek çok kişi bu problemi ve çözümünü açıklamaya çalışmıştır. 1644’te Fransız filozof ve matematikçi Rene Descartes ağrı ve beyin arasında ki ilişkiye değinmiştir. Tıp konusundaki ilgisini “The Description of Human Body” kitabını yazarak gösteren filozof, insan vücudunu burada, ruhun yön verdiği bir makine olarak görmüş ve ölümü, ruhun bedenden ayrılmasıyla makinanın işlemez hale gelmesi olarak tarif etmiştir. Ancak kendi ruhunun, makinesini terk etmesi ise ummadığı bir şekilde olmuştur. İsveç Kraliçesi’nin daveti üzerine bu ülkeye giden filozof, Kraliçe’nin isteğiyle uzun süreler boyunca ona ders vermek zorunda kalmış, alışkın olmadığı hayat tarzı ve kuzey coğrafyasının soğuğu nedeniyle yakalandığı zatürreden genç yaşta ölmüştür.
NOBEL KAZANDIRAN MERAK
1917’de bağımlılık yapmayan ama derde derman olabilecek ağrı kesicilerin arayışı başlamıştı. 18. yüzyıldan itibaren zaman zaman söğüt ağacı ekstrelerinin bu yönde kullanıldığına dair bilgiler var. Bu ekstrelerle uğraşan Leroux’un 1877’de salisilik asidi ortaya koymasıyla 1899 yılında ticari olarak üretilmeye başlandı. Bu da ağrı tedavisinde bir nevi çığır açtı. Tabi bu esnada da ağrıya yol açan fizyolojik mekanizmaların bilimsel anlamda arayışı hızlanmıştır. Bu çalışmalar halen devam etmektedir. Hatta Amerikalı bilim insanları David Julius ve Ardem Patapoutian, deride sıcaklığı ve dokunuşu algılayan ve yeni ağrı kesicilerin yolunu açabilecek reseptörleri keşfettikleri için 2021 Nobel Tıp Ödülü'nü kazandılar.
AĞRI NASIL KESİLİR?
Günümüzde “ağrı kesici” deyince opioid (narkotik) ağrı kesicilerden ziyade non-opioid dediğimiz morfin dışı ilaçlardan bahsedilmektedir. Opioid kullanımları artık daha çok kanser benzeri hastalıklarda kontrollü olarak verilmektedir. Günlük ağrı kesici kullanımları ise çok yaygın. Her kişide değişik bir ihtiyaç olabileceğinden yola çıkarak aynı moleküllerin farmasötik varyasyonları doğmuştur. Bunu günümüzde pek çok ağrı kesici markanın isminin arkasına eklenmiş Fort, EC (enterik kaplı), SR (kontrollü salımlı) gibi kısaltmalardan anlayabiliyoruz.
Ağrı kesici dünyasının keskin bir kılıç olduğunu da göz ardı etmemek lazım. Bilinçsiz kullanımlar büyük problemlere yol açabilir. Ancak en yeni kabul edeceğimiz ağrı kesici ilacın bile piyasaya çıkışından beri uzun zaman geçmiş ve bu ilaçların ne gibi yan etkiler ortaya çıkarabileceği bilimsel ve istatistiksel olarak ortaya konmuştur. Önemli olan doğru ağrı kesiciyi doğru zamanda, doğru dozda ve doğru kişide kullanmak.
Kaynakça;
1. https://dergipark.org.tr/tr/pub/tarbitderg/issue/11504/137024
2. https://www.nobelprize.org/prizes/medicine/2021/press-release/
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke