Ayrıksı bir fedai: Dehşet Bey

Ayrıksı bir fedai: Dehşet Bey

26.10.2025 10:38:00
Güncellenme:
Başak Bıçak
Takip Et:
Ayrıksı bir fedai: Dehşet Bey

Çizgi romandan uyarlanan “Dehşet Bey” filmi, modern devletin kuruluşundan İttihat ve Terakki geleneğine uzanan “fedai” kültürünü, yani yasadışı yöntemlerle adalet sağlama çabasını odağına alıyor.

“Vijilant, yasal yetkisi olmayan bir grup insanın, adaleti sağlamak üzere yasadışı yöntemler kullanmasıdır. Bu kelime; İngilizcede kanunsuz, Latincede tetikte olan, İspanyolcada nöbetçi gözcü anlamına gelir.”

Prime Video’nun, Murat Menteş’in yazdığı Kutlukhan’ın Perker’in çizdiği aynı adlı çizgi romandan uyarlanan yeni filmi “Dehşet Bey”, modern devletin şekillendiği sürecin hemen ertesinde ortaya çıkan, adalet ve sosyal kontrolü sağlama görevinin bazı durumlarda sivil topluma yüklendiği bir şiddet temelli hareketi, vijilantizmi odağına alıyor. Ve aslında, yaşadığımız coğrafyada Cumhuriyetin kuruluşundan önce, Osmanlıcılığın artık devleti kurtarmaya yeterli olmadığının anlaşıldığı ve Panislamizm ile Pantürkizm’in kol kola yürüdüğü bir dönemde, İttihat ve Terakki’den beri süregelen bir geleneği de tarihin tozundan arındırıyor bir bakıma...

Vijilantizm veya Dehşet Bey’deki haliyle fedai kültürü, bugün, hâlâ izleri sürülebilen bir faaliyet ve filmde olduğu gibi maksat, “devleti korumak”, “vatan hainlerini temizlemek” veyahut “siyaseti/toplumu buna göre şekillendirmek” temelinde yükseliyor. Devlet temelli reform hareketlerini bir kenara bırakırsak Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. yüzyılda zirvesine ulaşan “vatanı kurtarma” arzusunun yalnızca Cumhuriyetimizin kuruluşuna neden olmadığı, Osmanlı’nın son döneminde genç Osmanlı mirasıyla kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin, komitecilik faaliyetlerinden gelen bir örgütlenme biçimiyle Teşkilatı Mahsusa’ya yol açtığı ve mensuplarının yasadışı faaliyetlerine dek uzandığı da günümüzde biliniyor.”

İTTİHAT VE TERAKKİ KÖKENİ

Dehşet Bey de kökeni İttihat ve Terakki’nin komitelerine, şubelerine, Teşkilatı Mahsusa’nın fedailerine dek uzanan ve günümüzde farklı biçimler kazanan bir örgütlenme biçimini merkezine alıyor ve Bozkır Kurdu Cemiyeti adı verilen gizli bir kuruluşun yasadışı faaliyetlerini üstelenen bir fedainin, Dehşet Bey’in yaşadıklarını anlatıyor. Cemiyetin diğer üyeleriyle birlikte, çeşitli aşamalardan ve eğitimlerden geçtikten sonra Ocağa katılmış; her türlü “gönül işini” baştan reddederek yaşamını “vatanı” uğruna feda etmeye hazır bir grup insanın -epeyce John Wick esintisiyle- en yeteneklilerinden olan Dehşet (Barış Arduç), beş buçuk yıl kaldığı hapishaneden çıktıktan sonra “görevine” devam ederken çıkıyor karşımıza. Filmin açılış sekansından, işinde ne kadar “yetenekli” ve gözü kara olduğu anlaşılıyor ancak Dehşet, pek tabii tetikçilikten ibaret bir karakter değil ki onu hem çekici hem de rakiplerinden daha fazla öne çıkaran, sahip olduğu bu özelliği oluyor: Hapishanede kaldığı yıllardan bu yana durmadan okuyan karakterimiz Dehşet, entelektüel olarak fazlasıyla birikimli ve nitekim onu diğer ocak arkadaşlarından ayıran ve sisteme, örgüte karşı gelmesini sağlayacak olan da karakterinin bu yanı oluyor. Okudukça değişen, dönüşen, çocukluğundan beri yapmak zorunda kaldığı bir işi sorgulamaya başlayan bir protagonist var karşımızda ve esas kız Abide’yle (Tuba Büyüküstün) ilişkisinin temelini de yine bu eğilimi atıyor. Fakat bu değişimin ve seçimin ocak nezdinde kabul görmemesi hem ana karakterlerimizin geleceğini hem de hikâyenin haliyle çatışmasını belirleyerek izleği güçlendiriyor. 

Gerçekten de Mehmet Ada Öztekin’in yönettiği Dehşet Bey’in, salt kuru aksiyona yatırım yapmaksızın sırtını yasladığı eserin de gücüyle, dram ve tempoyu iyi ayarlayabilen, -bunu üzülerek söylüyorum ama- dijitalde nadiren karşılaşabileceğimiz düzeyde eli yüzü düzgün bir anlatı kurabildiğinin altını çizmeliyim. Son dönemde sıklıkla farklı partnerlerle ekranda karşılaştığımız Barış Arduç, söz konusu durumun yarattığı olumsuzluğa karşın Dehşet Bey’i hakkıyla yorumlayarak rolünün üstesinden geliyor. Dahası, özellikle Musa Uzunlar ile Dolunay Soysert de aktörü başarıyla destekleyerek izlenirliği yükseltiyorlar. Neticede, fedailik geleneğinin ayrıksı bir mensubu olarak Dehşet Bey karakteri, John Wick gibi küresel muadillerinden yarattığı doygunluğa rağmen ekranda fazlasıyla ilgi çekici bir figür haline gelebilmiş görünüyor. Bu arabesk pelerinli entelektüel antikahramanla bir tanışın derim…

Puanım: 7/10

İlgili Konular: #Dehşet Bey