Dilbilgisi

Hiç sevilmez. Pek çok insan dilbilgisine gıcık olur. Öğrenmeyi gereksiz bulur. Öyle ya, dilbilgisiyle mi öğrenmişlerdir dillerini? Yoo! Yakın çevrelerindeki insanlardan bir şeyler duymuş, tekrarlamışlardır.

Dilbilgisi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.01.2022 - 13:00

Büyük dilbilimci ve felsefeci Noam Chomsky çocukların dil edinim sürecini ilginç bulur. Ona göre çocuğa dil öğretenlerin bir dil nasıl öğretilir ve neler öğretilir konusunda hiçbir bilgileri yoktur. E, doğru. Rastgele bir şeyler öğretirler. “Gel, git, al, ver, dur” gibi. Bu da doğru. Ama sonuçta çocuk dili öğrenir, daha önce kendisine hiç söylenmemiş şeyleri duyduğu zaman onları anlamayı bilir. Söz gelimi 5 yaşındaki bir çocuğa annesi, “Baban telefon etti. Bu gece geç gelecekmiş,” dese, çocuk bunu anlamakta hiç güçlük çekmez, daha önce böyle bir cümleyi hiç duymamış olsa bile. Telefon edenin babası olduğunu anladığı gibi geç kalacak olanın da (söylenmediği halde) babası olduğunu şıp diye anlar.

Chomsky bir çocuğun dilini öğrenme sürecini bir ayakkabıcı çırağının ayakkabıcılığı öğrenme sürecine benzetir. Ayakkabınızı tamire verdiyseniz, tanık olmuşsunuzdur, ayakkabı ustası çırağa genelde, “Şu çekici ver, şu kalıbı getir, şu çiviyi tut,” der. Ustanın çırağa ciddi bir şey öğrettiğini gören olmamıştır neredeyse. Chomsky’ye göre, hiç kimse size zaten ayakkabının nasıl yapılacağını öğretemez, öğretemez çünkü nasıl öğreteceğini bilemez. Amaaa ,,, işi kavradıysanız ayakkabıyı yapabilirsiniz.

İşi kavramanın sırrını da anlatır Chomsky ama biz şimdilik bunu bırakalım.

Ben çeviri öğretirken derslerde metin çözümlemeye çok önem verirdim. Bir metni bir dilden başka bir dile aktaracak adam öncelikle o metni doğru okumayı bilmelidir. Doğru okuyamadıysa nasıl doğru aktarsın? Bir metni doğru okumak da öncelikle metin ögeleri arasındaki iç ilişkileri doğru çözümlemeyi gerektirir. En basit düzeyde de göndermelere, hangi metin ögesinin hangi metin ögesine gönderme yaptığına, dahası ögelerin sıralanış düzenine dikkat edersiniz. Gönderme sözcüklerinin başında da adıllların (zamirlerin) geldiğini bilirsiniz. Tekil bir zamirin tekil bir isme, çoğul bir zamirin çoğul bir isme gönderme yaptığını da bilirsiniz. Bir çocuk bile kendisine söylenenleri anlarken bu basit bilgiyi bilmeden kullanır.

Pekiyi, bu konuyu da burada bırakalım. Bir konu daha var. Bazı metin türlerinde göndermeler, sözcüklerin içerikleri, o sözcüklerin yakın anlamlı başka sözcüklerden farkları özellikle önemlidir. O “bazı metinler”in başında da hukuk metinleri gelir.

Geçen hafta Cumhuriyet gazetesindeki “Savcıdan dilbilgisi dersi” başlıklı yazıyı okudunuzsa gördünüz. Bir hukuk sorununu çözmek için dilbilgisinden nasıl yararlanıldığını.

Cümle şu: “Milletlerarası antlaşmaların uygulama alanının değiştiğini tespit etme, bunların hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme cumhurbaşkanı kararıyla olur.”

Metinde “cumhurbaşkanı kararıyla olur” deniyor, evet ama “cumhurbaşkanı kararıyla olacak olan şey ne? “ “Bunlar”. “Bunlar” ne? “Milletlerarası antlaşmalar?”, mı, hepsi mi? Hayır öyle değil. Öyle olsaydı cümlede “bunların” sözcüğü kullanılmaz, “…tespit etme, durdurma… sona erdirme” eylemleri, “milletlerarası antlaşmalar”dan sonra liste halinde, eş değerde birer eylem olarak sıralanırdı. O durumda cümle, “cumhurbaşkanı (uluslararası antlaşmaları) …tespit edebilir, durdurabilir ve sona erdirebilir” anlamına gelirdi ama öyle kullanılmamış. “tespit etme” dendikten sonra, “bunların” deniyorsa bunun anlamı açıkça “tespit edilenlerin”dir. “Uluslararası antlaşmaların”, hangi uluslararası antlaşmalar olduğunu açıklar bu ifade. Yani, uluslararası antlaşmaların arasında, uygulama alanının değiştiği tespit edilenleri durdurabilir, sona erdirebilir.

Bir metni, tek tek, birbiriyle bağlantısız ögeler olarak okumak, okumak değildir. Okuyamamaktır. Bir söyleyiş biçimini olası başka söyleyiş biçimleriyle karşılaştırmak da metin okuma teknikleri arasındadır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler