Cumhuriyet
Gündem Yazarlar Siyaset Ekonomi Dünya Spor Yaşam Cumhuriyet TV Reklamsız Cumhuriyet Cumhuriyete Özel
29°C Açık İstanbul
Cumhuriyet'in Egesi Kültür Sanat Gurme Yerel Gündem Eğitim Bilim ve Teknoloji Sürdürülebilirlik eGazete Resmi İlanlar
Dolar 42,50
Euro 49,44
Sterlin 56,57
Bitcoin 4.841.076,34
Gram Altın 5.744,50
Gündem Yazarlar Siyaset Ekonomi Dünya Spor Yaşam Cumhuriyet TV Reklamsız Cumhuriyet Cumhuriyete Özel
Cumhuriyet Daily
Cumhuriyet TV
Cumhuriyet'in' Egesi
Cumhuriyet Kitap
Cumhuriyet Pazar
Pazar Yazıları
Gurme
Keşfet
Bütün Cumhuriyet arşivi her yerde ve her an yanınızda! İster telefondan, ister bilgisayardan.
  • Cumhuriyet Arşiv
  • 1930 Yılından Bugüne
  • 5.485.115+ Haber Kupürü
App Store Google Play
50 BİN +
İndirme
Size En
Uygun Paketi
Seçin
4.5
değerlendirme
Abonelik
Seçeneklerini
İnceleyin
Edebiyatın ve Kültürün Nabzı

Kitap dünyasına açılan kapınızı aralayın! En sevdiğiniz kitapları indirimli fiyatlarla keşfedin ve hayal gücünüzü genişletin.

İncele

Menü

Giriş Yap Kayıt Ol
eGazete Giriş
Okuma Listem
Gündem
Yazarlar
Çizerler
Resmi İlanlar
Siyaset
Ekonomi
Dünya
Spor
Yaşam
Cumhuriyet'in Egesi
Kültür Sanat
Cumhuriyet Pazar
Sürdürülebilirlik
Cumhuriyet Kitap
Gurme
Sağlık
Bilim ve Teknoloji
Moda
Eğitim
Gezi
Çevre
Otomotiv
İş Dünyası
Astroloji
Hava Durumu
Namaz Vakitleri
Cumhuriyet
Cumhuriyete Özel Giriş Yap
Cumhuriyet Daily Cumhuriyet TV Cumhuriyet'in Egesi Cumhuriyet Kitap Cumhuriyet Pazar Pazar Yazıları Gurme Keşfet
eGazete Giriş
Okuma Listem
Gündem
Yazarlar
Çizerler
Siyaset
Ekonomi
Dünya
Spor
Yaşam
Cumhuriyet'in Egesi
Kültür Sanat
Cumhuriyet Kitap
Moda
Cumhuriyet Pazar
Gurme
Bilim ve Teknoloji
İş Dünyası
Haberler Ülker İnce
Borges’in ‘Alçaklığın Evrensel Tarihi’ üzerine... Borges’in ‘Alçaklığın Evrensel Tarihi’ üzerine... Alçaklığın Evrensel Tarihi*, Jorge Luis Borges’in 1933-34 yılları arasında yazdığı öykülerden oluşuyor. İlk baskısına yazdığı önsözde Borges, “Kimi zaman iyi okurların sayısı iyi yazarlardan bile azdır,” demiş. Ben de şimdi ona yanıt vereceğim: “İyi ama Bay Borges, bazı kitaplar da okunacağı zamanı bekler.”
Yeni Osmanlıca! Ülker İnce’nin yazısı... Yeni Osmanlıca! Ülker İnce’nin yazısı... Bu yazıdan anlaşılması gereken şey nedir? Hayır, Arapça sözcük kullanılmamalı demiyorum (dilimize yerleşmiş, dilin malı haline gelmiş Arapça sözcükler vardır), yabancı kaynaklı sözcükler ya da eğretilemeler kullanılmamalı da demiyorum (bütün dillerde başka dillerden ödünç alınmış sözcükler, eğretilemeler bulunur). Yeri geldiğinde ve anlaşılır bir gerekçeniz varsa hepsi kullanılabilir. Ancak felsefe gibi ciddi konularda yazı yazmak öncelikle dil titizliği isteyen bir iştir demek istiyorum.
Edebiyatla, edebiyatın dilini kullanarak konuşmak! Ülker İnce’nin yazısı... Edebiyatla, edebiyatın dilini kullanarak konuşmak! Ülker İnce’nin yazısı... Hayatın En Yakın Benzeri (Can Yayınları), Harvard Üniversitesi’nde Uygulamalı Edebiyat Eleştirisi öğreten ve The New Yorker dergisinin kadrolu yazarı olan James Wood’un dört konferansından ve dört bölümden oluşuyor. En ilginç yanı bana göre Wood’un edebiyat okurluğunun ne olduğunu, kendi kişiliğini nasıl etkilediğini kendi okuma deneyimlerine dayanarak anlatmış, edebiyat okurluğunun eğitici ve dönüştürücü etkisinin nereden kaynaklandığını açıklamış olmasından kaynaklanıyor.
Yeni Osmanlıca Yeni Osmanlıca Bu yazıdan anlaşılması gereken şey nedir? Hayır, Arapça sözcük kullanılmamalı demiyorum (dilimize yerleşmiş, dilin malı haline gelmiş Arapça sözcükler vardır), yabancı kaynaklı sözcükler ya da eğretilemeler kullanılmamalı da demiyorum (bütün dillerde başka dillerden ödünç alınmış sözcükler, eğretilemeler bulunur). Yeri geldiğinde ve anlaşılır bir gerekçeniz varsa hepsi kullanılabilir. Ancak felsefe gibi ciddi konularda yazı yazmak öncelikle dil titizliği isteyen bir iştir demek istiyorum.
Bin yıllık bilmece… Ülker İnce’nin yazısı… Bin yıllık bilmece… Ülker İnce’nin yazısı… Endülüslü İslam Filozofu İbn Tufeyl’in (1105-1185), Mehmet Hakkı Suçin’in Arapçadan çevirdiği Hayy bin Yakzan (Çeviren: Mehmet Hakkı Suçin / Kapı Yayınları) adlı kitabı neredeyse bin yıl önce yazılmış bir kitaptır. Kitapta Ekvator altı olarak anılan bölgede, Doğu Hint adalarından birinde, ıssız bir adada bir antilopun annelik edip büyüttüğü bir oğlanın, tam anlamıyla bilimsel yöntemle -sistemli bir şekilde yapılan gözlem, deney ve akıl yürütme yoluyla- kendi kendine akli bilgilere ulaşmış Hayy bin Yaksan’ın alegorik öyküsü anlatılmaktadır. Bu kitabın kesinlikle felsefi bir kitap olduğunu söyler çevirmen Mehmet Hakkı Suçin, “çünkü felsefi bir gerekçeyle yazılmıştır,” der. İbn Tufeyl, Hayy bin Yaksan metnini “zayıf karakterli, bilgisi yetersiz kişilerin ilgi gösterdiği sözde felsefi fikirlere karşı, insanları sorgulama zeminine çekerek yanlışa sapmalarını önlemek” için yazmıştır.
Borges’in ‘Alçaklığın Evrensel Tarihi’ üzerine... Ülker İnce’nin yazısı... Borges’in ‘Alçaklığın Evrensel Tarihi’ üzerine... Ülker İnce’nin yazısı... Alçaklığın Evrensel Tarihi*, Jorge Luis Borges’in 1933-34 yılları arasında yazdığı öykülerden oluşuyor. İlk baskısına yazdığı önsözde Borges, “Kimi zaman iyi okurların sayısı iyi yazarlardan bile azdır,” demiş. Ben de şimdi ona yanıt vereceğim: “İyi ama Bay Borges, bazı kitaplar da okunacağı zamanı bekler.”
Az gittik uz gittik Az gittik uz gittik Bir zamanlar toplumca yol yürümüşlüğümüz vardır. Biliyoruz, nereye çıkacağını aşağı yukarı bildiğiniz bir yolda yürüyünce yol alındığını, eğitim, okullaşma, yargı, sağlık, tarım, ticaret, sanayileşme, ulaşım, sanat, spor, müzik, yayıncılık, siyaset, bilim, toplumsal örgütlenme gibi alanlarda yol aldığımızı. Ama aldığımız onca yol nereye gitti?
'Boşaltın yolları ben geçeceğim' 'Boşaltın yolları ben geçeceğim' İnsanlarda kibarlık ve yumuşaklığı, başkasına saygıyı, kimseyi incitmek, kırmak istememeyi kişinin güçsüzlüğüne yorma; sertliği, kabalığı, şiddeti, saygısızlığı, keyfiliği, bağırıp çağırmayı da kişinin güçlülüğüne yorma eğilimi yok mudur?
Robot çevirmen: Makine sorumluluk duymaz Robot çevirmen: Makine sorumluluk duymaz Bu konuyu bana esinlendiren bir şey okudum: Türkler ve Avrupa (Gaston Gaillard, Kanon Yayınları, Ocak 2020) adlı kitabın çevirmeni Zühal İnal Baylıcı’nın kitaba yazdığı kısa önsözde üç itirafı dikkatimi çekti. Birincisi, kitabı “Türkçeye aktarırken çoğu yerde duygusal” anlar yaşadım itirafıdır; ikincisi, kitabın ”hak ettiği ilgi”yi görmesine aracılık etme isteği; üçüncüsü de bu eseri “ait olduğu topraklarda anlaşılır bir dille” aktarma sorumluluğu duyduğu itirafıdır.
Bilim yapılıyor mu? Bilim yapılıyor mu? İnsanlığa fayda sağlamak amacıyla yapılan bilim, dünyanın sonunu mu getiriyor? Gerçek bilim insanlarının çalışmaları nasıl oluyor da sermayeye hizmet ediyor? Haydi gelin, Ülker İnce’nin kaleminden bilimin yolculuğuna şahitlik edelim.
Nereye böyle? Nereye böyle? Hapishanelerde mahkumların hangi kitabı okuyacağına Diyanet mi karar veriyor?
Dünyaya karşı açılmış bir savaş! Ülker İnce’nin yazısı... Dünyaya karşı açılmış bir savaş! Ülker İnce’nin yazısı... Hitler’in azgınlığıyla Nazilerin başlattığı savaşa İkinci Dünya Savaşı’yla ilgili öyle çok film, belgesel seyrettik, öyle çok roman, hikâye, anı okuduk ki bazı insanlar “Aman, yeter artık. Bu kadar da abartmayın!” demeye başladı. Ama yakın geçmişte Roman Polanski’nin “Piyanist” adlı filmini seyredenler susup kaldı. Hâlâ bilmediğimiz bir şey varmış. “Bir şey”. Bu yalnızca Yahudilere yönelik bir kötülük savaşı değilmiş, gerçekten de insanlığa, uygarlığa karşıymış. Bana Wladyslaw Szpilman’ın o filme kaynaklık etmiş kitabı Piyanist’i (Koridor Yayıncılık) çevirmem önerildiğinde, “o güzel filmden sonra kitabı çevirmeye gerek var mı acaba” düşüncesi geçti kafamdan. Ama varmış, varmış!
Kendi diline düşmanlık Kendi diline düşmanlık “Dil duyarlığınız varsa,” diye bir cümleye başlayacaktım ama vaz geçtim çünkü bugün toplumda böyle bir şeyin hiç kalmadığının farkındayım.
Kötülük dizginlerinden boşanırsa... Kötülük dizginlerinden boşanırsa... Hitler’in azgınlığıyla Nazilerin başlattığı savaşa İkinci Dünya Savaşı’yla ilgili öyle çok film, belgesel seyrettik, öyle çok roman, hikâye, anı okuduk ki bazı insanlar “Aman, yeter artık. Bu kadar da abartmayın!” demeye başladı. Ama yakın geçmişte Roman Polanski’nin “Piyanist” adlı filmini seyredenler susup kaldı. Hâlâ bilmediğimiz bir şey varmış. “Bir şey”. Bu yalnızca Yahudilere yönelik bir kötülük savaşı değilmiş, gerçekten de insanlığa, uygarlığa karşıymış. Bana Wladyslaw Szpilman’ın o filme kaynaklık etmiş kitabı Piyanist’i (Koridor Yayıncılık) çevirmem önerildiğinde, “o güzel filmden sonra kitabı çevirmeye gerek var mı acaba” düşüncesi geçti kafamdan. Ama varmış, varmış!
Dilbilgisi Dilbilgisi Hiç sevilmez. Pek çok insan dilbilgisine gıcık olur. Öğrenmeyi gereksiz bulur. Öyle ya, dilbilgisiyle mi öğrenmişlerdir dillerini? Yoo! Yakın çevrelerindeki insanlardan bir şeyler duymuş, tekrarlamışlardır.
Yazının devamı... Yazının devamı... “Düşünce tembelliği” konusu çok önemli. Dille düşüncenin arasındaki ilişki konusunda bir yazı yazmıştım. Bu kez George Orwell’ın 1984 adlı romanından söz edeceğim...
Dünyaya karşı açılmış bir savaş! Ülker İnce’nin yazısı... (28.12.2021) Dünyaya karşı açılmış bir savaş! Ülker İnce’nin yazısı... (28.12.2021) Hitler’in azgınlığıyla Nazilerin başlattığı savaşa İkinci Dünya Savaşı’yla ilgili öyle çok film, belgesel seyrettik, öyle çok roman, hikâye, anı okuduk ki bazı insanlar “Aman, yeter artık. Bu kadar da abartmayın!” demeye başladı. Ama yakın geçmişte Roman Polanski’nin “Piyanist” adlı filmini seyredenler susup kaldı. Hâlâ bilmediğimiz bir şey varmış. “Bir şey”. Bu yalnızca Yahudilere yönelik bir kötülük savaşı değilmiş, gerçekten de insanlığa, uygarlığa karşıymış. Bana Wladyslaw Szpilman’ın o filme kaynaklık etmiş kitabı Piyanist’i (Koridor Yayıncılık) çevirmem önerildiğinde, “o güzel filmden sonra kitabı çevirmeye gerek var mı acaba” düşüncesi geçti kafamdan. Ama varmış, varmış!
Yakışmadı, sıkıntı yok, şık olmadı, tabiri caizse Yakışmadı, sıkıntı yok, şık olmadı, tabiri caizse Ülker İnce, sözcüklerin insanlara kakalandığını ve bu şekilde toplumun nasıl çürütüldüğünü, "İnsanların üzerinde yaratılmış baskıyı, yüreklerine salınmış korkuyu dillerinde açıkça görüyorum" cümleleri ile ifade ediyor. İnce, bu yazısında sözcüklerin yoksulluğunun altındaki sebebi arıyor...
Muzip, bilge bir ölümsüz; Kavafis! Ülker İnce’nin yazısı... (14.12.2021) Muzip, bilge bir ölümsüz; Kavafis! Ülker İnce’nin yazısı... (14.12.2021) Krallık, satrapalık, komutanlık gibi göz kamaştırıcı şeylere erişmiş insanları anlatır Kavafis. Şiirlerinde şu izleğin ısrarla sürdürüldüğünü görürsünüz: İnsanoğlu ün, şan şeref gibi göz kamaştırıcı şeylerin peşinde koşar, parlak ışıklara, sırmalı giysilere bayılır ama bunlar ne kadar da hava cıva şeylerdir, bir var bir yokturlar. Herkül Millas ile Özdemir İnce, yayına hazırladıkları Konstantinos Kavafis - Bütün Şiirleri (Sia Kitap) adlı kitaba Kavafis uzmanı yazar Stratis Tsirkas’ın tanıtma yazısını almışlar - önsöz yerine -. Çevirmenler şairin Sular İdaresi’ndeki iş arkadaşlarından biriyle yapılmış bir söyleşiyi de koymuşlar.
Bir virgül uğruna Bir virgül uğruna Bizim kuşağımız toplumda yüksek bir dil bilincinin oluşması için akademisyenlerin, yazarların, gazetecilerin, düşünce insanlarının özel çaba harcadığı, dil tartışmaları yürüttüğü bir dönemi yaşadı.
Siz siz olun her oyuna katılmayın: Delilik Siz siz olun her oyuna katılmayın: Delilik İngiliz dili, Fransız dili, Türk dili diye bir şey vardır. O şey ne zamandan beri vardır, ne hacimdedir? Bu soruları düşününce diller sonsuz zamana yayılmış, sonsuz büyüklükte varoluşlardır diyebiliriz pekâlâ.
Flaubert’in klasik yapıtı Madam Bovary üzerine yeni bir okuma... Flaubert’in klasik yapıtı Madam Bovary üzerine yeni bir okuma... Gustave Flaubert’e Madam Bovary’nin kim olduğunu sormuşlar, “Benim,” demiş. Nasıl olur da erkek bir yazar kendini romanının “kadın” kahramanıyla özdeşleştirir? Bu ne gizemli bir şey. Ben de şimdi, “Madam Bovary, Marki de Sade’dır,” diyeceğim ama açıklamayı size bırakmayacağım.
Dillerin de başına gelir: Hantallık Dillerin de başına gelir: Hantallık Bugün kullanılan Türkçenin bin bir sorununun yanında bir de “hantallaşma” sorunu var. Çok laf, az anlam. Gereksiz sözcüklerle, tıka basa doldurulmuş cümlelerle konuşuluyor.
Dünyaya karşı açılmış bir savaş! Ülker İnce’nin yazısı... (17.10.2021) Dünyaya karşı açılmış bir savaş! Ülker İnce’nin yazısı... (17.10.2021) Hitler’in azgınlığıyla Nazilerin başlattığı savaşa İkinci Dünya Savaşı’yla ilgili öyle çok film, belgesel seyrettik, öyle çok roman, hikâye, anı okuduk ki bazı insanlar “Aman, yeter artık. Bu kadar da abartmayın!” demeye başladı. Ama yakın geçmişte Roman Polanski’nin “Piyanist” adlı filmini seyredenler susup kaldı. Hâlâ bilmediğimiz bir şey varmış. “Bir şey”. Bu yalnızca Yahudilere yönelik bir kötülük savaşı değilmiş, gerçekten de insanlığa, uygarlığa karşıymış. Bana Wladyslaw Szpilman’ın o filme kaynaklık etmiş kitabı Piyanist’i (Koridor Yayıncılık) çevirmem önerildiğinde, “o güzel filmden sonra kitabı çevirmeye gerek var mı acaba” düşüncesi geçti kafamdan. Ama varmış, varmış!
Muzip, bilge bir ölümsüz; Kavafis! Ülker İnce’nin yazısı... (01.10.2021) Muzip, bilge bir ölümsüz; Kavafis! Ülker İnce’nin yazısı... (01.10.2021) Krallık, satrapalık, komutanlık gibi göz kamaştırıcı şeylere erişmiş insanları anlatır Kavafis. Şiirlerinde şu izleğin ısrarla sürdürüldüğünü görürsünüz: İnsanoğlu ün, şan şeref gibi göz kamaştırıcı şeylerin peşinde koşar, parlak ışıklara, sırmalı giysilere bayılır ama bunlar ne kadar da hava cıva şeylerdir, bir var bir yokturlar. Herkül Millas ile Özdemir İnce, yayına hazırladıkları Konstantinos Kavafis - Bütün Şiirleri (Sia Kitap) adlı kitaba Kavafis uzmanı yazar Stratis Tsirkas’ın tanıtma yazısını almışlar - önsöz yerine -. Çevirmenler şairin Sular İdaresi’ndeki iş arkadaşlarından biriyle yapılmış bir söyleşiyi de koymuşlar.
Sinema insanlara neden büyülü gelir? Sinema insanlara neden büyülü gelir? Sinemanın bize büyülü gelmesinin en önemli nedeni hayatımızın, türümüzün sınırlamalarının dışına çıkma yanılsaması yaşatmasıdır. Bize hayatta sahip olamayacağımız bir olanak sunar.
Yeni Osmanlıca... Ülker İnce’nin yazısı... Yeni Osmanlıca... Ülker İnce’nin yazısı... Bu yazıdan anlaşılması gereken şey nedir? Hayır, Arapça sözcük kullanılmamalı demiyorum (dilimize yerleşmiş, dilin malı haline gelmiş Arapça sözcükler vardır), yabancı kaynaklı sözcükler ya da eğretilemeler kullanılmamalı da demiyorum (bütün dillerde başka dillerden ödünç alınmış sözcükler, eğretilemeler bulunur). Yeri geldiğinde ve anlaşılır bir gerekçeniz varsa hepsi kullanılabilir. Ancak felsefe gibi ciddi konularda yazı yazmak öncelikle dil titizliği isteyen bir iştir demek istiyorum.
Yazarken aklınıza gelen her şeyi boca etmeyin Yazarken aklınıza gelen her şeyi boca etmeyin Bir zamanlar ülkemiz eğitiminde Türkçe, dilbilgisi, kompozisyon derslerinin çok ciddi şekilde öğretildiğini biliyorum. Bizim kuşak şanslı. Ya şimdi?
‘Yazarlık yapıştırma bıyık değildir!’ Ülker İnce’nin yazısı... ‘Yazarlık yapıştırma bıyık değildir!’ Ülker İnce’nin yazısı... ‘Yazarlık yapıştırma bıyık değildir!’ Bu cümle Salah Birsel’e ait. Yazarlık öyle takma bıyık gibi iğreti, takılıp çıkarılacak bir şey değildir, insanın hamurunda olan bir şeydir anlamında söylüyor bunu. Ben de bu anlamda bu sözü Gelirken Ekmek Al adlı öykü kitabının yazarı Şermin Yaşar’a yakıştırdım. Kitapta, dünyanın yüzlerce ülkesinde, o ülkelerin kalabalık ailelerle dolu milyonlarca köşesinde hiç tanımadığımız insanların, milyonlarca farklı biçimde yaşadıkları şeyler anlatılıyor. Onların hepsinin öyküleri bunlar. Bir başka deyişle, havasız yaşayan insanların öyküsü.”

En Çok Okunanlar

Otoyolda facia: Çok sayıda ölü ve yaralı var
Otoyolda facia: Çok sayıda ölü ve yaralı var Osmanıye'nin Bahçe ilçesinde yolcu otobüsünün aynı yönde seyreden TIR'a çarptığı kazada 6 kişi hayatını kaybetti, 11 kişi yaralandı.
Gericiler istedi, iki isim tutuklandı
Gericiler istedi, iki isim tutuklandı Şişli'de İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde sergilenen bir heykelin gerici çevrelerce hedef gösterilmesi üzerine, heykeli yapan ve sergileyenler "halkı kin ve düşmanlığa sevk ettikleri" gerekçesiyle gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Murat Katfar (45) ile Asil Efe Işın (34), çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.
Soruşturmada yeni gelişme!
Soruşturmada yeni gelişme! İstanbul'da uyuşturucu soruşturması kapsamında spikerler Meltem Acet, Ela Rümeysa Cebeci ve Hande Sarıoğlu, adliyedeki ifadelerinin ardından Adli Tıp Kurumu'na sevk edildi. Spikerlerin, ATK'deki işlemlerinin ardından serbest bırakılacağı öğrenildi.
Naci Görür'den kritik uyarı!
Naci Görür'den kritik uyarı! Deprem gündeminin sakinleştiği dönemlerin en riskli zamanlar olduğunu belirten Prof. Dr. Naci Görür, “Bugünlerde depremler pek olmuyor ve konuşulmuyor. İşte böyle zamanlar tam deprem konuşulacak ve önlem alınacak zamanlar. Deprem ebedi ve ezeli. Bırakın ‘olacak mı, olmayacak mı?’ diye sormayı. Ülkemizin çoğu yerinde deprem olur, olursa felaket olur” dedi.
Ankara’da film gibi soygun: Önce sosyal medyada tanışıp eve çağırıyor, sonra...
Ankara’da film gibi soygun: Önce sosyal medyada tanışıp eve çağırıyor, sonra... Ankara’da sosyal medya üzerinden tanıştığı erkeği eve çağırıp gasbettiği iddiasıyla gözaltına alınan A.Ü. isimli kadın ile sevgilisi A.C.Y., çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.
Laik düzene karşı sokak çalışması!
Laik düzene karşı sokak çalışması! Selefi Hizbuttahrir’in Köklü Değişim Dergisi’nin gençlik yapılanması saha çalışmaları kapsamında laiklik karşıtı etkinliklerini sürdürüyor. Gençlik yapılanması saha çalışmaları kapsamında “Bir asırdır laik düzen gençliğin ruhuna zehir akıttı. Uyuşturucu özgürlük diye pazarlanırken, kumar şans oyunu diye meşrulaştırılırken, alkol modernlik ambalajıyla dayatılırken, diziler, filmler, sosyal medya gençliği suç ve ahlaksızlıkla beslerken bu sistem gençliğimizi hedefsiz, gayesiz, şahsiyetsiz bir hale getirdi” anlatımı yapılıyor.
500 bin ev sahibi kurtuldu
500 bin ev sahibi kurtuldu Vergiyle ilgili düzenlemeler içeren “torba teklif” TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilirken, tartışma konusu olan “kirada istisnanın kaldırılması” uygulamasından vazgeçildi. Düzenleme tekliften çıkarıldı.
AP Türkiye Raportörü'nden sert açıklamalar!
AP Türkiye Raportörü'nden sert açıklamalar! Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, yıllık rapor hazırlıkları için geldiği Ankara’da değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin demokratik standartlarının “çok kötü durumda” olduğunu belirten Amor, “Hukuk devleti konusu tam bir felaket” dedi.
Hemen Reklam Ver
Reklamsız Cumhuriyet
eGazete Giriş
Mesafeli Satış Sözleşmesi Teslimat ve İade Şartları
Gizlilik Politikası Yayın İlkeler İletişim Künye
© Tüm Hakları Saklıdır · 2010
Hemen Reklam Ver
  • Reklamsız Cumhuriyet
  • eGazete Giriş
  • Mesafeli Satış Sözleşmesi
  • Teslimat ve İade Şartları
App Store Google Play
© Tüm Hakları Saklıdır · 2025
Gizlilik Politikası Yayın İlkeler İletişim Künye