Doğayla uyumun 5 bin yıllık sırrı

Doğayla uyumun 5 bin yıllık sırrı

12.10.2025 11:34:00
Güncellenme:
Ayça Ceylan
Takip Et:
Doğayla uyumun 5 bin yıllık sırrı

Eskişehir Küllüoba höyüğündeki 5000 yıllık buluntu, yalnızca arkeolojik bir gelişme değil. Doğayla uyumlu yaşamanın, kuraklığa dayanıklı tarımın ve iklim uyumlanmasının kadim bir örneği.

Seyitgazi’nin bozkırlarında, toprağın altından çıkan bir ekmek bugün bize geçmişin en sade ama en güçlü cümlesini hatırlatıyor: İnsan, doğayla uyum içinde yaşadığında hem kendini hem gezegeni besler. Küllüoba höyüğünde yapılan kazılarda gömülü evin arka odasındaki eşik kısmında bir parçası koparılarak yakılmış ve toprağa gömülmüş, 5 bin yıl öncesinden mayalanmış ve pişirilmiş bir ekmek bulundu. Belki de o insanlar için ekmek yalnızca bir besin değil toprağın döngüsüne duyulan minnettarlığın da simgesiydi.

Yapılan analizlerde, ekmeğin gernik buğdayı ve mercimek ile yapıldığı tespit edildi. Bu iki bileşen, hem dönemin iklim koşullarına hem de bugünün krizlerine ışık tutan bir dengeyi temsil ediyor. Gernik buğdayı, az suyla yetişebilen, sıcağa ve soğuğa dayanıklı bir tür. Mercimek ise toprağı besleyen, azot bağlayan bir bakliyat. Birlikte, toprağın döngüsünü yormayan, besin değeri yüksek, glüten oranı düşük bir formül oluşturuyorlar. Yani 5 bin yıl önce Anadolu’da pişirilen bu ekmek hem insan sağlığına hem de gezegen sağlığına dost bir bileşimdi.

KADİM TARIMIN İZİNDE

Bugün hâlâ, Küllüoba’ya giderken yol boyunca mısır ve ayçiçeği tarlaları uzanıyor. Her ikisi de suya en çok ihtiyaç duyan bitkilerden. O manzaraya baktığımda bu kadim dengeyi yeniden hatırlamak gerektiğini düşündüm. Çünkü iklim değişikliği artık yalnızca bilimsel bir başlık değil her sofraya, her lokmaya değen bir gerçek. Ve şunu çok iyi anlamamız gerekiyor: Gıda güvenliği, yaşam için vazgeçilmez başlıklardan biri.  

Image

Kazı buluntusundan esinle Eskişehir Halk Ekmek bu ekmeği yeniden üretti. Gernik buğdayı ve mercimekten yapılan bu “Küllüoba Ekmeği” bugün Eskişehir’de satışta; böylece 5 bin yıllık bir tarif, yeniden sofralara dönmüş oldu. Bu girişim, yalnızca geçmişin lezzetini değil doğayla uyumlu üretim fikrini de bugünün kent yaşamına taşıyor. Kazılara bu yıl itibarıyla “Gezegeni beslemek ve korumak” misyonuyla faaliyet gösteren Lesaffre Türkiye de destek vermeye başladı. Bu katkı, yalnızca bir sponsorluk değil aynı zamanda kültürel mirasın ve sürdürülebilir tarımın korunmasına yönelik sembolik bir adım olarak değerlendirmek gerek.

Bir tohumun binlerce yıl sonra bile insanlığa söz söyleyebilmesi, tarımın sadece ekonomi değil, kültür ve adaptasyon meselesi olduğunu hatırlatıyor. Belki de bugün, sofralarımıza koyduğumuz her ekmeğin içine biraz o eski bilgelikten katmamız gerekiyor. Az suyla yetinmeyi bilen, besin zincirine zarar vermeyen, doğanın döngüsünü gözeten bir anlayışla. Küllüoba’nın 5 bin yıllık ekmeği, bize sadece geçmişi değil, geleceği de mayalamayı öğütlüyor. Unutmadan 15 Ekim Dünya Çiftçi Kadınlar Günü kutlu olsun

BENZERSİZ BİLGİLER

Kazı başkanı Prof. Dr. Murat Türkteki, bu bulgunun Anadolu’nun erken yerleşim kültürüne ilişkin benzersiz bilgiler sunduğunu söylüyor. Gerçekten de bu ekmek, geçmişin tarımsal zekâsını ve dayanıklılığını belgeleyen sessiz bir tanık. O dönemde yaşanan kuraklık dönemleri, insanların beslenme alışkanlıklarını yeniden düzenlemelerine yol açmış olmalı. Bitkisel ve hayvansal beslenme kaynaklarında suyu verimli kullanmış, toprağın kapasitesini zorlamadan yaşamış gibiler. Bugün iklim uyumlanması denince aklımıza gelen “yeniden düşünmek, yeniden denge kurmak” çağrısı, 5 bin yıl öncesinden yankılanıyor.

5 ADIMDA İKLİM ADAPTASYONUNA UYGUNLUK

Kuraklığa dayanıklı türler: Ekmekte kullanılan gernik buğdayı, az suyla yetişebiliyor hem sıcağa hem soğuğa dayanıklı bir tür.

Toprağı besleyen bileşen: Mercimek, azot bağlayıcı özelliğiyle toprağı güçlendiriyor, kimyasal gübre gereksinimini azaltıyor.

Düşük su kullanımı: Her iki bitki de mısır veya ayçiçeğine kıyasla çok daha az su gerektiriyor. Bu özellikleriyle kurak bölgeler için sürdürülebilir alternatifler sunuyor.

Besleyici ve düşük glütenli: Yüksek protein, düşük glüten dengesi hem insan sağlığına hem gezegenin ekosistemine uyumlu bir beslenme modeli oluşturuyor.

Dairesel üretim anlayışı: Atalarımızın kullandığı bu formül, doğanın döngüsüne zarar vermeden üretmeyi öğretiyor.

İlgili Konular: #Küllüoba Höyüğü