Dostluğa cesaretiniz var mı?
Kuzey İtalya’da bir gölde kayık üzerinde üç kişi vardır; ilk kadın psikanalistlerden Lou Salome ve iki filozof, Paul Ree ile yakın arkadaşı Nietzsche. Lou birdenbire ayağa kalkıp elbiseleriyle kendini suya bırakır. Gözlerindeki ışıltı saçlarına değmekte, gülüşü nehrin üzerinde duran güneşe karışmaktadır. Nietzsche, Ree’ ye dönüp “Bu ne şimdi!” der. İkisi de şaşkındır, ikisi de Lou’ya âşık.
İlk reddedilen Ree olmuştur. Ree arkadaşı Nietzsche’nin de Lou’ya âşık olduğunu bilir ve onu uyarır; “çok umutlanma!” Umutluydu Nietzsche. Çıktıkları bir kır gezisinde cesaretini toplayıp Lou’ya şöyle dedi:
“Seninle evlensek, çocuklarımız olurdu...”
“Evet, belki. Ama bu evlenmek için yeterli bir sebep değil. Ben bir kuluçka makinesi değilim.” (*)
Nietzsche, Lou’nun naz yapmadığını kısa bir süre sonra öğrenecekti. 19. yüzyılın erkek egemen dünyasında Lou Salome hiçbir kadına benzemiyordu. 1861’de Rusya’da doğdu. Kendisinden önce doğan beş erkek kardeşine verilen özgürlük ona verilmiyordu. Bunu hiçbir zaman kabul etmedi. Annesinin tüm ısrarlarına ve engellemelerine rağmen ülkesinden ayrıldı ve kadınları kabul eden tek üniversite olan Zürih Üniversitesi’ne teoloji ve felsefe okumak için gitti. 19 yaşındaydı.
Salome’nin sıra dışı bir zekâsı ve güzelliği vardı. Entelektüel birikimi, yaptığı analizler, cesur tavırları, neşesi nereye gitse kadınları gerginliğe erkekleriyse hayranlığa itiyordu. Lou, kadınların kadın olmaktan kaynaklı övünçleriyle; anne olmak, eş olmak, güzel olmak, evlenmek gibi meselelerle ilgilenmiyordu. Erkeklerin de bu ilgisini çekiyordu ve âşık olan hemen herkes ona evlenme teklif ediyordu.
“Evlilik, arkadaşlığı da sevgiyi de yok eder!” diyen bu kadın için dostluk gibi yüce bir duyguyu korumak her şeyden daha önemliydi. Bir gün Paul ve Nietzsche’ye şu teklifle geldi:
“Üçümüz birlikte yaşayalim mı?”
Ezber bozan bir soruydu bu! Nietzsche “Nasıl?” diye soru. Salome’nin cevabı: “Ev arkadaşı, dost olarak...” Nietzsche gür bıyıklarını sıvazlayıp şöyle dedi: “Koşulları fazla zorluyorsun. Bazı yenilikler insanları ürkütür. İstediğin gibi değiştiremezsin dünyayı.”
İnsan, Nietzsche’nin dünyada bunu söyleyebilecek en son insanlardan biri olduğunu düşünür. Öyle ya bizim bildiğimiz Nietzsche Aydınlanmacı akla, o aklın sınırlarında inşa edilen ahlaka, değer diye sunulan geleneklere ait tüm kavramlara tek başına kafa tutan biridir. Söz konusu bir kadın olduğunda Nietzsche her nasılsa Nietzsche olmaktan çıkıvermiştir.
Neyse ki Salome’nin yanıtı içimize su serper niteliktedir: “İyi de dünyayı değiştirmek isteyen sensin, ben sadece kaderimin peşindeyim!”
Lou’nun elleriyle yazdığı ömürlük kader mektubunda ne Nietzsche’ye ne de başka birine eş olmak yoktur. Nietzsche’nin daha sonra yaşayacağı öfke krizlerinin ve kadınlara olan tepkisinin Lou’nun onu reddetmiş olmasından kaynaklı olduğu sıkça söylenir. Doğru mudur bilemiyoruz.
Fakat Lou Salome’ye duyduğu aşkla Rilke’nin yüce bir şair olduğunu biliyoruz: “Sen bütün kuşkuların tam karşıtıydın, uzandığın ve gördüğün her şeyin var olduğuna tanıklık edendin... Yalın şeyler söylemeyi öğrendim... Kendimi şekilsizlik içinde yitirme tehlikesiyle karşı karşıya olduğum bir sırada seni tanımak mutluluğuna erdiğim için oldu.”
Freud ise Salome için şöyle diyecektir: “Korkunç bir zekâ! Ona duyduğum aşkı ve hayranlığı açıkça söylemeyi isterdim.”
* Lou Salome, Selda Terek, Destek Yayınları.
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği