El iyisi babalar
Toplumda evde öfkeli, dışarıda uyumlu erkekler için kullanılan bir tabir vardır: El iyisi. Gelin bu tabirin nereden çıktığına bakalım.
Günlük yaşamımızda “el iyisi” şeklinde bir ifade var. Bu sıfat bir erkeğin konuya komşuya karşı şirin davranışlar sergilediği, ev halkına ise yeterince sevecen davranmadığı anlamına gelir. Bu yazıda erkekleri el iyisi olmaya iten psikolojik nedenleri irdelemeye çalışacağız.
NİÇİN EL İYİSİ?
El iyisi sıfatı kadınlar için değil de daha çok evinde öfkeli davranan fakat çevreye sakin, babacan davranışlar sergileyen erkekler için kullanılır. Gerçi ev işleri altında ezilen, bu yüzden de evinde öfkeli olan ancak çevresine karşı munis davranan pek çok kadın da vardır fakat toplum “el iyisi” diyerek çelişkili davrandıkları gerekçesiyle kadınları değil erkekleri uyarmayı tercih etmiştir. Çünkü evinde öfkeli davranan bir erkek evinde öfkeli davranan bir kadına oranla, ortalama anlamda daha yıkıcı olabilmektedir. Erkeklerin evlerinde sergiledikleri öfkenin küfre, fiziksel saldırganlığa dönüşme olasılığı yüksektir.
Erkeklerin evlerinde öfkeli, ev dışında ise göreceli olarak daha sakin olmalarının iki temel nedeni vardır bence. Her şeyden önce bir erkeğin evinde gösterdiği pervasız öfkeyi işyerinde veya sokakta da göstermesi halinde başına önemli sorunlar açılacaktır. Dış dünyada öfkeli başka erkekler de vardır. Bu durumda erkekler dış dünyada başları derde girmesin diye bir ölçüde de olsa temkinli davranırlar. Evlerin çoğunluğunda ise onları frenleyecek güçte kişiler yoktur. Bunun için bazı erkekler, kendilerini koruma amacıyla dış dünyada öfkelerini bastırırlar, işyerinde müdürüne, sokaklarda kabadayılara karşı çıkamayan nice erkek, evinde karısının ufacık bir itirazı karşısında, “Yeter be!” diyerek kıyameti koparır. Güçlüden çekinip zayıfı ezmeye yönelik bu tür erkek davranışlarının ahlaki olmadığı kanısındayım.
Erkeklerin el iyisi olmalarının bir diğer nedeni ise tribünlerden alkış beklemeleridir. Galiba bazı erkekler için ev içi alkışlar yeterli değildir, tribün alkışı da gereklidir. Ergenler için tanımlanan bir davranış şekli vardır: Ergenler toplum içinde sürekli olarak birilerinin onları gözlediğini, davranışlarını ilginç bulduğunu zannederler. Örneğin bir otobüs durağında birbirleriyle şakalaşan gençler yetişkinler tarafından ilgiyle izlendiklerini düşünürler. Oysa çevredeki yetişkinler onlarla ya hiç ilgilenmemektedirler ya da onlardan rahatsız olmaktadırlar. Yetişkin yaştaki bazı erkeklerin söz konusu bu ergen davranışını hâlâ sürdürdüğünü, 40, 50 yaşında tribünlerden, iyi insan oldukları konusunda alkış beklediklerini düşünüyorum.
İyi bir insan olarak algılanma ihtiyacı bazı erkeklerde farklı görünümlerle çıkar ortaya. Örneğin bazı erkek öğretmenler sınıflarında kendi çocuklarını da okutuyorlarsa onlara hak ettiklerinden daha düşük not verirler. Örneğin çocuğu 10 üzerinden dokuz almayı hak etmişse, yedi verir. Niçin? Çocuğunu kayırdı diye birileri laf etmesin diye. Çocuğuna düşük not veren öğretmen baba aslında kendisini düşünmekte, yine tribünlerin gözüne girmeye çalışmaktadır.
HERKES EL İYİSİ Mİ?
Doğada çelişki yoktur, doğallık sadeliktir. İnsan ise çelişkiler yaşayan, sergileyen bir varlıktır. Bu açıdan biz erkekler de hem bize iyi desinler isteriz, tribünlerden takdir dolu bakışlar bekleriz, hem de haklı haksız kavgalara girişiriz dış dünyada. Trafikte, site ve apartman toplantılarında, iş yerlerinde, el iyisinden çok daha fazla kavgacı erkeklere rastlamak mümkündür.
Bildiğim kadarıyla Avrupa ülkeleri arasında komşusuyla en fazla mahkemelik olan kişi ülkemizde var. Ülkemizin ve dünyamızın en güzel sahil kasabalarından birisinde gördüğüm kadarıyla bir sitenin sakinlerinin yarısı diğer yarısını ya mahkemeye vermektedir ya da belediyeye şikâyet etmektedir. Bu kasabamızda birinin ağacının dalının komşuya doğru uzaması veya kedisinin komşunun bahçesine kaka yapması dava nedenidir.
Ülkemizin hemen bütün şehirlerinde, huzurlu yaşamak dileğiyle apartmanlara “Huzur Apartmanı” adı verilir, oturanlara da “apartman sakini” denilir. Oysa ne huzur vardır ne de sakin komşu. Eski İstanbul’da bazıları kendi bahçelerine, haset duvarı adı verilen bir duvar örerlerdi. Bu duvarın tek işlevi komşunun manzarasını kapatmaktı. Tüm bu kavgaların tarihsel, sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve siyasal nedenleri vardır. Belki de başlangıç olarak siyasetçilerin atışmalarını ve misafirlerin ev sahiplerine hakaret ettikleri yarışma programlarını izlemeyerek kendimizi sakinleştirmeye başlayabiliriz.
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!