1920 yılı nisan ayı. Emperyalistler San Remo’da’da, Türkü Orta Anadolu’ya sıkıştıran, Türklere yarı bağımlı bir devleti reva gören Sevr’i hazırlamıştır. Ele geçirdikleri padişah artık yeterli değildir. Çünkü millet “egemen benim” demiş, kendi meclisini açmıştır. Atatürk ve arkadaşlarının her cümlesi “ya istiklal ya ölüm”dür. Bu cesur insanlara Sevr’i onaylatamayacağını bilir emperyalizm ama oyunları da bitmez. Yeni oyunları Yunanı saldırtmaktır. Yunan 22 Haziran’da kalkar taarruza. Akhisar, Kırkağaç, Soma, Salihli, Alaşehir, Kula, Balıkesir, Bandırma, Nazilli, Mudanya, Bursa, İznik, Uşak ve Gediz düşer bir bir. İç Anadolu’nun kapısına dayanır Yunan. Kuvayı Milliye, oyalamıştır o güne kadar Yunan’ı ama bir ordu kadar güçlü değildir. Bir de yağma yapanlar vardır ki içlerinde, milletin meclisine güven sarsıcıdır. “Ankara isyancıları Kuvayı Milliye ile halkı soyuyor, vergi alıp zevk sefa içinde yaşıyor” diyen emperyalistler ve işbirlikçileri için bol yağlı ekmek olur halkı yağmalayanlar.
Çare arar Atatürk ve arkadaşları. Bulurlar. TBMM 12 Temmuz 1920 günü milli kuvvetlerle düzenli ordunun birleştiğini açıklar. (TBMM ZC, D. I, C. 2: 288). Ali Fuat Paşa’nın Kuvayı Milliye Genel Komutanlığı 24/25 Haziran’da hükümetin kararıyla Batı Cephesi Komutanlığı olur. Ethem’in Kuvayı Seyyaresi’nin ismi Seyyar Jandarma Müfrezesi olur. Ali Fuat Paşa’ya bağlanır.
Bağlanır ama kabul etmez Ethem, arkasında ağabeyleri Reşit ve Tevfik… Ve başlarlar bilindik propagandalarına. Eylem adamıdır Ethem.. Ve sonun başlangıcı olacak oyununa başlar.
CEBESOY VE ETHEM
Tam 105 yıl önce bugünlerde Ali Fuat Paşa’nın kapısını yol eder Ethem. Gider gelir, gider gelir… “Taarruz zamanı gelmiştir” diyen telgrafların bini bir para. Nedir isteği?
Yunan ordusu büyük güçleriyle Bursa, Uşak ve Aydın’dadır. Gediz’de ise güçsüz 13. Tümeni vardır. “Gediz’e saldıralım, Yunanı atalım.” Askerle, milislerle ve milletle temas kurmuş, istihbarat bilgilerini değerlendirmiş, düşmanın ruhsal durumunu anlamış, ülkenin iç durumunu da göz önüne almış ve bu kararı vermiş Ethem ve hatta taarruza kimlerin katılması gerektiğini de planlamış. (HKD:1855)
İkna eder Ali Fuat Paşa’yı. O da sanki kendi isteğiymiş gibi sunar Mustafa Kemal Paşa ile Genelkurmay Başkanı Albay İsmet’e taarruz isteğini. “Hayır” derler, 2 Ekim’den beri süren Konya isyanını işaret ederler, “Silah yok, mühimmat yok” derler. Ali Fuat Paşa hak verir söylenenlere ama öte tarafta da “taarruz, taarruz” diyen Ethem vardır. Görüş almak üzere komutanları toplar. Ertuğrul Grubu komutanı Kâzım Özalp, 11. Tümen komutanı Albay (Ayıcı) Arif, 61. Tümen kumandanı İzzettin Çalışlar ve Kuvayı Seyyare komutanı Ethem katılır toplantıya. Cephane eksiğine dikkat çeker Ali Fuat Paşa toplantıda. Ethem, “Baskın tarzında yapacağız ve başaracağız, cephaneyi Yunandan alırız. Yunanların Uşak’taki birliklerinden destek almasını da ben engellerim” der. Taarruz kararıyla sonlanır toplantı.
TAARUZ BAŞLIYOR
24 Ekim’de başlar taarruz. Daha ilk gün Kuvayı Seyyare’de savaşma isteği olmadığını görür Ali Fuat Paşa. Ethem’e taarruz emri verir. Ethem emre uymaz, uymadığı gibi komutası altında savaşan Parti Pehlivan Müfrezesi’ne çekilme emri verir (HKD: 2057).
Ordunun kaybı artar. Ali Fuat Paşa çekilme kararı alır. Tam çekilirken Yunan tümeninin Gediz’i boşaltmaya başladığı haberi gelir. Paşa, “Gediz’e girin” emrini verir. Ethem bu kez isteklidir. Herkesten önce Gediz’e girer. Niye isteklidir? Ganimet toplamak için… Toplar. Ağabeyi Tevfik ambara da el koymak isteyince Albay İzzettin Bey engeller. İçindekiler iki tümen ve Ethem’in birlikleri arasında üleştirilir. Ali Fuat Paşa 24 Ekim’de “Başardık, Gediz’i aldık” diye yazar Mustafa Kemal Paşa’ya. Ama Ethem birliklere “Gediz’i alamadık” propagandası yapar (HKD:1913).
Ali Fuat Paşa 12. Kolordu’yu Gediz’i aldıklarına ikna etmek için epey mücadele verir. Ethem’i de uyarır (HKD: 1919, 1921). 25 Ekim’de ise Mustafa Kemal Paşa’ya, “Yenişehir-İnegöl yönüne saldıran Yunan’ı geri çekilmek zorunda bıraktık” der Ali Fuat Paşa. Mustafa Kemal raporlara bakar, ikna olmaz. “Elde edilmiş olan başarının gerçekliğine inanmak mümkün olmamıştır” diye yanıtlar Ali Fuat Paşa’yı (HKD:1907).
Haklıdır Mustafa Kemal Paşa, düşmanı yenmek yeterli değildir. Düşman takip edilmelidir ama Ethem ortada yoktur. Talandan sonra Gediz’ten çekilmiştir. Harekât planı aksayınca Ethem’i aramaya başlar Ali Fuat Paşa. “Kuvayı Seyyare bir an evvel yenik düşman peşine düşsün”, “Ethem Bey’e mahsus emir otomobil ile ve hızla ulaştırılsın” diye ardı ardına emir verir. Ethem ve Tevfik düşmanı izlemeye katılmadığı gibi geri çeker birliklerini. Ve 28 Ekim sabahı Ali Fuat Paşa geciktirilmesi idamı gerektiren emrini verir Kuvayı Seyyare komutanlığına. “Kuvayı Seyyare’nin birdenbire Günay-Cebrail hattına kadar çekilmesi doğru değildir” der, görevini yineler ve telefon başında haber beklediğini yazar. (HKD:1943, 2006, 2008).
YER YARILDI İÇİNE GİRDİ
Kuvayı Seyyare komutanları ne telefona ne cepheye gelir. Ali Fuat Paşa Ankara’ya, “Kuvayı Seyyare kendisine verilen görevi yapmadı” der. (HKD:2008). Ethem’i aramayı sürdürür. Yer yarılmış içine girmiştir Ethem. Tevfik’i bulur, ikna etmeye çalışır muharebeye girsinler diye. Ethem yine çıkmaz ortaya. 30 Ekim’de Tevfik, raporunu gönderir paşaya. Muharebeye katılan bütün tümenleri, alayları, taburları, grubu ve komutanlarını görevini yapmamakla suçlar. “Biz çok kayıp verdik” der. Her şeyi söyler ama Ethem’in nerede olduğunu söylemez. Ali Fuat Paşa bir rüşvet daha verir. 190. Alay, Kuvayı Seyyare emrine verilir. Ethem ortaya çıksın muharebeye katılsın, görevi olan Derbent mevzisini savunsun diye. Ethem değil Yunan çıkar meydana ve 31 Ekim’de geri alır Gediz’i.
Ethem mi? Kütahya’dadır. Adeta derebeylik kurmuştur kentte. Sağa sola haddi ve yetkisi olmayan emirler savurmaktadır ordu komutanı hatta vali gibi. Ve tabii ki propaganda düğmesine basmıştır. “Gördünüz mü düzenli ordu hiçbir işe yaramıyor…” Bu yaşananları bile ihanet saymıyorum ben. Sürgünde yaptıklarının yanında ne ki…
KAYNAKÇA
XX. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’nın Haberleşme Kayıt Defteri (HKD) (Eylül 1919-Kasım 1920), (Haz. Çiğdem Aslan- Mustafa Toker), C. IV - TİTE Yayınları, Ankara, 2013.
Şaduman Halıcı, Ethem - E Yayınları, İstanbul, 2016, s. 151-159.