Ürkütücü Addams ailesinin ölüme takıntılı, arkadaşlık kurmaktan nefret eden, tuhaf mizah anlayışıyla nevi şahsına münhasır bireyi Wednesday (Jenna Ortega), uğursuz bir dizi olay ve çözülmeyi bekleyen gizemli vakalarla yeniden karşımızda…
Yaz tatilini “verimli bir biçimde” geçirip, bir seri katilin kafa derisini yüzüp adalete teslim ettikten, Goody’nin büyü kitabıyla psişik güçlerini geliştirdikten ve kendisini bir yazar olarak “işkence ve aşağılama” gibi etkinliklere adadıktan sonra Nevermore’a geri dönüyor. Ancak bu kez ilk yıldan kalan şöhreti, hayran mektupları ve saplantılı takipçilerden kaçacak delik aramasına neden olacak kadar büyük bir belaya dönüşüyor.
Netflix’in izlenme rekorları kıran dizisi “Wednesday”, Tim Burton’ın yönetmenliğinde çekilen ve birinci kısmı oluşturan ilk dört bölümle gerçekten de “belalı” bir okula geri dönüş öyküsü başlatıyor. Girizgahta, Wednesday’in 6 yaşından beri takıntılı olduğu bir seri katili bulmaya yönelik “küçük” macerasıyla açılan öykü, anne Morticia’nın (Catherine Zeta-Jones) bu yaz yeterince vakit geçiremediklerine yönelik serzenişiyle devam ettiğinde, bu büyüme hikâyesine anne-kız denkleminin de eklemleneceğini anlıyoruz. Nitekim okula adım attıktan sonra tanıştığı yeni müdür Barry Dort’ın (Steve Buscemi), yapılacak gala için fon toplamak üzere Morticia’yı görevlendirmesi, ilk sezonda Addams ailesiyle arasına mesafe koyan yapımın, bu sezon aileyle bağlarını daha sıkı tutacağının kanıtı oluyor.
Bu bağ, Morticia-Wednesday ikilisine anneanne Hester Frump f(Joanna Lumley) aktörü de eklendiğinde ailenin kökenlerine dek gidecek bir sacayağının hikâyeyi güçlendirmesinde etkili oluyor. Hatta küçük kardeş Pugsley’nin (Isaac Ordonez) okula kaydıyla olaylara katılması, Enid-Wednesday tezatlığıyla yaratılan zıtlığı kaybettiğimiz ilk dört bölüme yeni bir soluk getirmeye yarıyor. Çünkü Addams ailesinin, Wednesday’in neredeyse tam tersi olan ve arkadaşlık, bağ kurmak isteyen bu üyesi yeni kazandığı güçleriyle de olay örgüsünü çeşitlendiriyor.
Belki Morticia ve baba Gomez Addams’ın (Luis Guzmán) kamptaki varlıklarının, bu durumu bir parça suistimale vardırdığını ancak amca Fester (Fred Armisen) ile bunun tamamen tersine dönerek perdeye renk kattığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla aile bireylerinin ekrandaki sürelerinin uzaması, dışlanmış bireylerin büyüme sorunları, anne-kız gerilimi, aile geçmişi gibi temaları da diziye ekleyerek izleği evrenselleştirmeye yarıyor.
PSİŞİK GÜÇLER KAZANIYOR
Nevermore Akademisi’nde yeni dönemi seri katilleri alt etme becerisiyle ve erken kazandığı psişik güçleriyle karşılayan Wednesday’in, elbette cinayetin ve doğaüstü olayların bir araya geldiği gizemle örülü vakaların ortasında kendisini bulması çok zaman almıyor.
Önce Enid’in (Emma Myers) öldüğüne ilişkin gördüğü imgelem, ardından yerel bir dedektifin öldürülmesiyle başlayan ve Wednesday’nin parlak şöhretinin bedelini ödettirmek isteyen esrarlı bir katilin ortaya çıkışıyla başlayan süreç, Wednesday’in yeniden gotik dedektiflik pelerinini giymesine yol açıyor ve dört bölüm boyunca, birinci sezonun kalıntıları ile ikinci sezonun yeni fikirleri kelimenin tam anlamıyla olay mahallinde birbirine karışıyor.
Gönülsüz kahramanımızın olayları soruştururken yalnız çalışmak istemesi, Enid’le arayı biraz açarken takıntılı yeni bir karakteri de bu arkadaşlığa ekliyor. Sezonun ikinci kısmında ne olacağı bilinmez ancak durmadan ve istemeden ünlenen, arkadaş “kazanan” talihsiz karakterimizin mutsuzluğuna mutsuzluk, huysuzluğuna ise huysuzluk katacağına kesin gözüyle bakabiliriz.
Bunun yanı sıra Wednesday’in, ilk dört bölümde karmaşıklaşan olay örgüsü ve gizem çözme becerisiyle, pek çok dizide bir sezonda kullanılacak malzeme ve dinamikle hikayesini zenginleştirdiğinin altını çizmekte fayda var. Olasılıkla sonraki dört bölümde geliştirilecek fikirlere nefis bir giriş yapıyor ve Jenna Ortega’nın büyüleyici somurtkanlığıyla gözünüzü alamadığınız bir seyirliğe dönüşüyor. Bu, sıkça Harry Potter karşılaştırması yapılan, doğaüstü- gizemli gençlik öyküsünün ilk kısmından, ikinci sezonun çok daha eğlenceli olacağını öngörebiliriz. En azından, öyle olmasını ümit ediyorum da diyebilirim.
Puanım: 8/10