Alternatif pop sahnesinin yeni ve güçlü seslerinden Selin Baycan, ilk albümü “Aşina”yı dinleyiciyle buluşturdu. Baycan’ın bir kısmı daha önce tekli olarak yayımlanan şarkılarının yanı sıra yeni şarkılarının da yer aldığı sekiz şarkıdan oluşan albüm, kırılganlık ve gücü bir araya getiriyor. Albüm, kayıp ve yas süreçlerine ilişkin arayışları, varoluşsal sorgulamaları ve aşkın farklı halleri üzerine samimi bir anlatım sunuyor. İnatçı ve kararlı bir yapısı olduğunu dile getiren Selin Baycan, müzik aşkının her şeyin üstünde olduğunu söylüyor. Baycan’la konuştuk.
* Şarkılarınızda dikkat çeken hislerden biri, belki de ben de öyle olduğum içindir, 90’lar’da geçen bir çocukluk gibi geliyor. 90’lar müziği sizi nasıl etkiledi? Neler dinleyerek büyüdünüz? Müzik yapacağınızı ne zaman anladınız?
Evet tam anlamıyla 90’ların hakkını veren, ufak bir Ege kasabasında büyüdüm. Neredeyse her anı, komik ve hüzünlü hikâyeleri dahi müzikle dolu bir aileden geliyorum. Dedem Zeki Müren’ler, Zekai Tunca’lar, Emel Sayın’lar dinletmiş bol bol. Ben de Sezen Aksu modeli kesilmiş küt saçlarımla tek gözümü kapatıp, şarkılar söyleyen bir çocuktum.
Gülümse albümü, Sertab Erener-Lal, Levent Yüksel-Medcezir, Tarkan-A acayipsin. Bunlar çok erken yaşlarda, ruhuma kazınmış kült albümler. Ergenlik dönemi ve sonrasında çok farklı müzikler dinlesem de çocukluğumda sevdiklerimin ruhuma en yakın müzikler olduğunu ben de zamanla keşfettim.
O yaşlarda şiirler yazıp orgumda onları besteliyordum ancak profesyonel olarak müzik yapma kararını alışım 17-18 yaşında oldu. Üniversitede başka bir bölüm okuyordum, o yıllarda destek almam kolay olmadı ama inatçı ve kararlı biriydim. Müzik aşkım her şeyin üstesinden geldi de diyebiliriz (:
* Müzik konusunda eğitim aldınız mı? Kendinizi nasıl geliştirdiniz?
Müzik konusunda iyi bir kulak eğitimine inanıyorum, bunun akademik olması gerekli değil fikrimce. Gerisi istek ve süreklilik olduğu sürece gelecektir. Kişisel hikayeme gelecek olursak küçüklüğümde org dersleri aldım, temel müzik bilgim ve kulak eğitimim ordan muhtemelen. Ama klasik müzik eserleri o yaşta beni sıktığı için, kulaktan sevdiğim şarkıları çıkarıp çalıyordum. O yaşlarda şarkı yazıp söylemeyi keşfettim, benim için oyun gibiydi tüm bunlar.
Sonrasında müzik akademilerinde iyi hocalarla çalışma fırsatım oldu. Arkadaşlarımla gruplarda söylerken bir yandan farklı hocalarla şan teknikleri çalışıyordum. Ardından Bilgi Üniversitesi’nde Müzik bölümünde okudum ikinci üniversitem olarak. Tüm bu eğitimler elbette çok yönlü bir müzisyen olma yolunda çok şey kattı bana. Başından beri istediğim de buymuş aslına bakılırsa.
"HİKÂYE BİRBİRİNİ TAKİP EDİYOR"
* “Aşina” albümünde son iki yılda dinleyiciyle buluşan şarkıların yanında yeni şarkılar da var. Niye onları da tek tek yayımlamak yerine albümde bir araya getirmeyi tercih ettiniz?
Öncelikle ben en başından AŞİNA’yı bir albüm olarak yayımlamak arzusundaydım. O zamanlar bire bir bu halde değildi ancak ana hatlarıyla hangi şarkıların dahil olacağı, nasıl bir “sound” etrafında şekilleneceği belliydi. Bu arada bu soruyu tersinden cevaplamak isterim (gülüyor). Bana kalsa ben tüm albümü tek parça halinde paylaşırdım ancak neyse ki sektörü bilen bazı dostlarım sayesinde şarkıların hakkını teslim etmeye çalışarak sürece yayılan bir yol haritası belirledik. Aslında bir nevi albüm kendi hikâyesini yazmak istedi, ben de ona kulak verdim diyebiliriz.
Sonuç olarak bir bütün olarak dinlendiğinde hikâyelerin izlerini birbiri peşi sıra takip edebildiğiniz bir albüm yayımlamak istiyordum, öyle de oldu. Ortaya çıkardığımız iş içime çok siniyor.
"İÇSEL BİR YOLCULUK"
* Albümle ilgili yansıtmak istediğiniz duygularınız var mı? Eskiden sanatçılar albüm kartonetlerine fikirlerini yazardı örneğin, siz bu albümle ilgili kısa bir özet geçmek isteseniz ne dersiniz?
Bu albüm esasen derin ve türlü karanlıklardan geçen bir içsel yolculuğun albümü. Dinledikçe açılan, katman katman detaylarla dolu. AŞİNA’nın dinleyenlere zor günlerinde, gecelerinde ve tüm çıkmazlarında bir yoldaş olmasını çok isterim. Umarım bir destek, bir güç arayışında olduğunda onlara sarılan ve kendi güçlerini hatırlatan bir başucu albümü olur zamanla.
* Kendinizi hangi tür bir “sound” ile daha iyi hissediyorsunuz?
Açıkçası albümdeki elektronik sound’lu, ince detaylarla dolu düzenlemeli şarkılar bana çok iyi hissettiriyor. Ama bazı şarkılar da ruhunu en iyi, en çıplak halleriyle yansıtabiliyor, o noktada da kendimi en rahat piyanoyla çalıp söylerken hissediyorum. Bu çeşitlilikte gezinmeyi seviyorum ama gönlüm daha elektronik tarafa gitmekten yana. Bakalım, yolda göreceğiz.
* Arkadaşlarınız ya da aileniz size kurgusal bir ödül veriyor olsa bu ne ödülü olurdu?
Albümün yolculuğunu düşünecek olursak sabır ve kararlılık ödülü alabilirdim sanırım. Ha bir de, en iyi kedi annesi ödülü vermek isterlerse gururla, onurla taşırım (gülüyor).
"KADINLARDAN ESİN ALIYORUM"
* Şu sıralar en çok dinlediğiniz isimler kimler? Rol modeliniz var mı?
Bütün dünya gibi Lola Young ve Raye’e bayılıyorum. Tarz olarak bambaşka olsalar da ikisinde de bir zamanlar Amy Winehouse’ta rastladığımız cesur şarkı yazımı ve özgünlüğü görüyor ve çok ilham verici buluyorum. Billie Eilish çok özel bir ses ve ruh, kendime çok yakın bulduğum biri. Doechii de son zamanlarımın favorilerinden, bayılıyorum kendisine.
Rol modeli diyebilir miyim emin değilim ama ama çocukluğumdan bu yana hayran olduğum Sezen Aksu ve Nazan Öncel, Türkçe pop müziğinde çığır açmış ve dev imza atmış isimler. Hümeyra ve Zuhal Olcay keza, tepeden tırnağa muhteşem sanatçılar. Duruşları, varoluşları ve hikâyeleriyle çok sevip saydığım, sesini, sözünü esirgemeyen kadınlardan çok ilham alıyorum.