Çok sayıda genç müziksever için uzun süredir beklenen bir andı... Madrigal aradan geçen dört yılın ardından hâlâ eskimeyen “Neogazino”dan sonra ikinci albümü “Sana Ait”i geçen hafta müzikseverlerle buluşturdu. Bugün Vadi İstanbul’da albüm tanıtım konseri için sahneye çıkacak topluluk üyeleriyle müziklerindeki dönüşümü ve hayranlarıyla kurdukları bağı konuştuk.
– “Sana Ait” albümünde şarkıların bazıları Anıl’a, bazıları Sanlı’ya ait. Birinin sözleri ise Ceyhun’dan. Oldukça kolektif bir üretim süreci olmuş gibi görünüyor.
Sanlı Akgün: Albümün yazım süreci, 2024 yazında bir haftalığına içinde stüdyo olan bir eve kapanmamızla başladı. Orada “Yokluğun Fena” ve “Ağır Roman”ın demo versiyonları ortaya çıktı. Sonrasında herkes kendi evinde yazmaya devam etti, yaptıklarımızı birbirimize gönderip üzerine konuştuk. “Yokluğun Fena” ve “Kül” şarkılarının söz, müzik ve düzenlemeleri bana ait ama özellikle “Yokluğun Fena”da Anıl ve Burak’ın müzikal anlamda kilit katkıları oldu. Benim de “Ağır Roman”ın düzenlemesinde küçük dokunuşlarım var.
Anıl Erdem Cevizci: Bu yıl bizim için üretim açısından verimli ve yoğun geçti. Konser programımızı bilinçli olarak azalttık ve beste yapmaya odaklandık. İyi ki de öyle yapmışız çünkü sahnedeyken yeni işler üretmek zor olabiliyor. Özellikle böyle 25 dakikalık ama özenli bir albüm yapmak istiyorsanız ciddi bir odak gerekiyor. Ben bu albümün bestelerine tam bir yıl önce, 2024 Temmuz’unda başladım. “Toksik” ve “Sensizin Biri” o zaman kendini göstermeye başlamıştı. Beste yapmaya dair bildiğim pek çok şeyi yeniden keşfettiğim, üretimle derin bağlar kurduğum bir yıl oldu.
Kaan Alıcı: Her konuda kolektif kararlar almaya çalışan bir grubuz. Herkesin bir şekilde üretime dahil olması da süreci hem hızlandırdı hem de derinleştirdi. Ortaya çıkan albüm de hepimizin içine sinen bir iş oldu.
– O çok konuşulan “ikinci albüm baskısı” size de uğradı mı? Bir zamanlar bir şarkıyı gece internete yükleyip sabah binlerce kişiye ulaştığınıza tanık oldunuz. Peki bugün üretirken “Bu şarkıyı binlerce kişi dinlemeli” gibi bir motivasyon devreye giriyor mu? Ya da şöyle sorayım: Yeni bir “Seni Dert Etmeler” beklentisi çevrenizde hissediliyor mu?
A. E. Cevizci: İkinci albüm baskısını, “Artık bir albüm yayımlamalıyız” duygusuyla yaşadık. Dijital çağda iki albüm arasına dört yıl koymak ister istemez bir baskı yaratıyor. Sürekli albüm planlarından söz ediyorduk ama bir türlü yayımlamıyorduk. Beğenilmek güzel ama üretirken beğenilmek üzerinden bir kaygımız olduğunu düşünmüyorum. Dinleyicilerimiz bugüne kadar ne çıkardıysak sahiplendi, uzun süre keyifle dinledi. Bu albümle onları yine mutlu edeceğimize inanıyoruz. Yine zamansız, “evladiyelik” bir iş yaptık.
K. Alıcı: “Seni Dert Etmeler” bizim için hep çok özel kalacak. Ama bu albümde de o hissi ve heyecanı yaşatan pek çok parça var. Bu defa sadece bir şarkıyla değil bütün bir albümle o duyguyu aktarmaya çalıştık.
Burak Emir Kamacı: “Seni Dert Etmeler” bizim için bir dönüm noktasıydı. Çok geniş bir kitleye ulaştık. Bu nedenle sonrasında bir beklenti oluşması normal ama bu beklenti bizde stres yaratmadı, tam tersine motivasyon kaynağı oldu. İkinci albüm süreci uzadıkça biz de en az dinleyicimiz kadar heyecanlandık. Beklentilerini boşa çıkarmamak için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. “Sana Ait”in bu anlamda karşılıklı bir bağlılığın, birlikte büyümenin ürünü olduğunu düşünüyoruz.
Ceyhun Kaan Karakaş: “Seni Dert Etmeler” sıradan bir hit değil. Yıllardır Türkiye’nin en büyük dijital müzik platformunda Türkçe sözlü en çok dinlenen şarkı. Yeni bir “Seni Dert Etmeler” demek, o listenin ilk iki sırasında yine bizim olmamız demek olurdu ki bu da oldukça gerçeküstü bir beklenti! Bu durum bence üzerimizdeki baskıyı da azaltıyor. Zaten bu albümü de önceden tekli yayımlamadan doğrudan albüm olarak sunduk. Hit kovalamaktan çok bütünlüklü bir anlatım derdindeyiz.
- Şöyle bir düşüncem var: İstanbul dışından gelen grup üyelerine sahip müzik toplulukları, dinleyiciyle daha güçlü bağlar kurabiliyor. Belki bunun belirli bir nedeni yok ama sizin müziğinizdeki efkâr ile güncel seslerin birleşimi oldukça organik bir his yaratıyor. Bu duygu sizce köklerinizle bağlantılı mı?
S. Akgün: Ben küçük bir şehirde büyüdüm. Şehrimizde yılda iki veya üç kez konser olurdu. Şimdi Anadolu şehirlerinde konserler verirken gördüğümüz, o merakla ve tutkuyla sahneyi izleyen çocuklardan biriydim. O konserleri izlemeye içinde son ses arabesk çalan dolmuşlarla giderdik. Hatta her yere o dolmuşlarla giderdik. Bunlar insanda bazı izler ve refleksler bırakıyor. Haliyle yazdığım bir şarkıda, verdiğim bir fikirde hatta birini sevmemde bile o dolmuştan bir şeyler bulabilirsiniz diye düşünüyorum. Belki de bu gibi şeyler sayesinde dinleyenler bizimle güçlü bir bağ kuruyordur.
– Madrigal’in dinleyici kitlesi büyük ölçüde gençlerden oluşuyor. Z kuşağıyla bu kadar güçlü bir bağ kurabilmenizi neye bağlıyorsunuz?
K. Alıcı: Z kuşağı, müzik dahil her alanda piyasayı yönlendiren ana kitle. Onlarla aynı duyguları paylaşmak ve o desteği arkamızda hissetmek bizim için çok değerli. Gençlerle aramızdaki bağ bizi her zaman heyecanlandırıyor, onları gerçekten çok seviyoruz.
B. E. Kamacı: Z kuşağının duygularını sansürlemeden yaşaması, anlam arayışında açık olması, bizim müziğimizle kurduğu bağı güçlendiriyor. Biz de şarkılarımızda o kırılganlığı gizlemeden, olduğu gibi vermeye çalışıyoruz. Bu da samimi bir köprü kuruyor.
A. E. Cevizci: Dinleyicilerimizle aynı dili konuşabildiğimiz için bu bağın bu kadar kuvvetli olduğunu düşünüyorum. Benzer şeyleri hissediyoruz, benzer şeylere üzülüp seviniyoruz. Dili, üslubu, duyguyu paylaşmak çok önemli. Bu sadece şarkılarda değil sosyal medyada da geçerli. Samimiyet bence en çok karşılık bulan şey.
C. K. Karakaş: Bugün her şeyin çok hızlı tüketildiği bir dönemde, bizim için en büyük şans dinleyicilerimiz. Zamanla değişiyoruz elbette ama aramızda kurulan o duygudaşlık hâlâ çok güçlü ve canlı.
MADRİGAL’İN ÇALMA LİSTESİ
- Madrigal üyeleri olarak hepinizin koşulsuz seveceği beş şarkılık ortak bir çalma listesi hazırlayabilir misiniz?
Ceyhun Kaan Karakaş: Gündoğarken - Sevgini Bırak
Sanlı Akgün: Tame Impala - Past Life
Kaan Alıcı: The Black Keys - Man On a Mission
Burak Emir Kamacı: Radiohead - Weird Fishes / Arpeggi
Anıl Erdem Cevizci: Men I Trust - Lauren
KLAVYE VE SYNTHESİZER AĞIRLIKLI BİR SOUND
– Günümüzde birçok grup klasik gitar-bas-davul üçgeninin dışına çıkarak müziklerini zenginleştiriyor. Siz de bu doğrultuda klavyeyi ekipmanlarınıza dahil ettiniz. Bu dönüşüm, yeni albümde nasıl bir karşılık buldu?
Anıl Erdem Cevizci: Aslında bu dönüşümü ilk kez 2019’da yayımladığımız “Kelebekler” şarkısıyla başlatmıştık. Ama sonrasında da kendimizi bir kalıba hapsetmedik. “Neogazino” albümümüz daha çok gitar temelliydi; bu albümde ise klavye ve synthesizer ağırlıklı bir sound var. Buna rağmen dinlediğinizde “Bu kesinlikle Madrigal” diyebileceğiniz işler çıktı yine ortaya. Ne yaparsak yapalım, sonunda o bize özgü tınıya ulaşıyoruz.
Sanlı Akgün: Synthesizer’ın o epik ve vurucu etkisini bu albümde oldukça yoğun duyacaksınız. Soundun yüzde 60’ını -belki daha fazlasını- synth’lerle oluşturduk. Bazı parçalarda hip-hop ve boom-bap türü davul sesleri kullandık. Bence ortaya hem vurucu hem üzücü hem de harekete geçirici bir albüm çıktı.
DOSTLUK VE KARDEŞLİK
- Madrigal uzun süredir birlikte üretim yapan bir topluluk. Bu birlikteliği sürdürebilmenin formülü sizce ne?
Sanlı Akgün: Kollektif işlerde birbirini iyi tanımak gerekiyor bence. Bizim bu konudaki şansımız Madrigal’den önce de arkadaş olmamız. Bu tarz bir işte tolerans çok önemli, karşılıklı fedakarlıklar çok önemli. Büyük grup olmak işi sadece büyük besteler yapmakla bitmiyor, yıllar boyu birbirini kırıp dökmeden yürüyebilmek sanırım o büyük besteleri yapabilmekten çok daha önemli.
Kaan Alıcı: Formul arkadasligimiz bence. Sosyal hayatta da hep beraberiz ve birbirimizi bu kadar iyi tanimanin iyi yanlarini grup icin kullaniyoruz.
Burak Emir Kamacı: Saygı ve sabır. Farklı karakterleriz ama birbirimizin varlığına alan tanıyoruz. Tartışsak da müziğe olan ortak inanç bizi bir arada tutuyor.
Anıl Erdem Cevizci: Bence epey eskiden beri süregelen dostluk ve kardeşlik.
ATEŞİN DERİNLİĞİ
- Albümün görsel sürecini siz yönetiyorsunuz. Kapağın hikayesi nedir?
Sanlı Akgün: Avrupa turnesindeyken sanırım, Burak; “Şarkıların hepsinde ateş, yangın, kül, yanmak vs geçiyor.” gibi bir şey söylemişti. Bu benim kapak fikri için çıkış noktam oldu aslında. Ateşin mecazi derinliğini düşündüm. Görsel olarak ne kadar etkileyici olabileceğini düşündüm. Kapakta neyi yakmalıyız diye gecelerce düşündüm açıkçası. Sonra, bu albüm sürecinde, turne süreçlerinde, grup olmak, birlikte üretmek süreçlerinde, ne kadar çok güzel ve kötü şeyler yaşadığımızı, yeri geldiğinde ızdıraplar çektiğimizi, bir gün dünyanın tepesindeyken başka bir gün mutsuz yada karamsar olduğumuzu düşündüm. Sonunda kapakta bize ait olan bir şeyi yakmalıyız diye düşündüm. Açıkçası bu fikri sansasyonel olduğu için de çok sevdim. O minibüs bizdik. Hem ilk albümümüze de göz kırpmış oluyorduk. Bu fikirler beni heyecanlandırdı. Hemen kapağı tasarlayıp etkileyici bi açıklama metniyle sanırım önce Anıl’a yolladım. Sonra diğer çocuklara attım. Onlar da sevdi. Ve böylece karar vermiş olduk.
‘DİNLEYİCİ ANI BİZİMLE YAŞIYOR’
– Son olarak, bir dinleyici olsaydınız neden Madrigal konserine gitmek isterdiniz?
Burak Emir Kamacı: Çünkü sahnede gerçekten iyi çalıyoruz. Bunu sadece teknik anlamda söylemiyorum; duyguyu karşı tarafa geçirme gücümüz de çok yüksek. Konserlerimizde kurduğumuz atmosfer, seyircinin enerjisiyle birleşince ortaya bambaşka bir deneyim çıkıyor. Dinleyici yalnızca müzik dinlemiyor; o anı bizimle birlikte yaşıyor. Konserlerimiz bir repertuvardan çok daha fazlası - bir bağ kurma hali. Belki iddialı olacak ama şunu net bir şekilde söyleyebilirim: Bir kez gelen, tekrar gelmek istiyor.
Anıl Erdem Cevizci: Bana göre, Madrigal’i daha önce hiç dinlememiş biri bile konserlerimize geldiğinde en az beş-altı şarkımıza eşlik edebiliyor. “Aa bu şarkıyı da biliyormuşum” ya da “Bu cover’ı da duymuştum” gibi şaşırmalar yaşanıyor. Yeni albümle birlikte bu sayının daha da artacağına inanıyorum. Bunların ötesinde, tutkulu ve enerjik bir performans, yoğun bir ambiyans ve bolca havalı solo sunuyoruz. Bence her dinleyici kendinden bir şey bulabiliyor. O yüzden herkesi konserlerimize bekliyoruz!