Netflix’te yayınlanan “Amy Bradley is Missing” belgeseli kruvaziyer turizmini yeniden gündeme taşıdı. Bir yolculuk sırasında ortadan kaybolan genç kadının yıllardır çözülemeyen hikâyesi, kruvaziyerlerdeki güvenlik açıklarını ve gölgede kalan suç ağlarını tüm dünyaya hatırlattı. Belgesel sonrası sosyal medyada yükselen tartışmalar, kruvaziyerlerin ne kadar “güvenli” olduğu sorusunu milyonların zihnine düşürdü. Doğrusu Amy Bradley’in, ailesinin ve yakınlarının yaşadıklarını tahayyül etmemiz bile zor.
Söz konusu kruvaziyerler olduğunda pek konuşulmayan başka bir boyut daha var: Bu devasa yüzen kentlerin ardında bıraktığı çevresel ayak izi. Eğlenceli yolculukların, bitmeyen açık büfelerin, parlak güvertelerin arkasında denizlere bırakılan tonlarca atık, havaya karışan zehirli gazlar ve atmosferi ağırlaştıran karbon salımları var. Kruvaziyerlerin görünmeyen bu bilançosu da tartışılması gereken bir gerçeklik olarak karşımızda.
EMİSYON ATIK GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ
Sivil toplum kuruluşu “Transport & Environment”ın 2023 tarihli “Kruvaziyerlerin Geri Dönüşü – Lüks kruvaziyerler Avrupa kentlerini nasıl kirletiyor?” raporuna göre Covid-19 sonrası kruvaziyer trafiği yeniden artışa geçti ve 2019 seviyelerini aştı. Birleşmiş Milletler denizcilik kurumunun 2020’de yürürlüğe soktuğu kükürt sınırına karşın Avrupa’daki 218 kruvaziyer gemisi 2022 yılında 1 milyar arabadan daha fazla kükürt oksit (SOx) saldı. Bu miktar kıtadaki tüm arabaların salımlarının 4.4 katı. Kruvaziyer kaynaklı hava kirliliği açısından Barselona, geçen yıl Avrupa’nın en kirli limanı oldu. Onu Roma’nın kuzeybatısındaki kıyı kenti Civitavecchia ve Atina Limanı Pire izledi. Ancak kirli yük yalnızca Akdeniz kentlerinin omuzlarına binmedi. Hamburg, 2019’da 17. sıradayken 2022’de 6. sıraya yükseldi. İngiltere’nin Southampton limanı ise 7. sıraya çıktı.
Raporda dikkat çekilen bir diğer nokta ise kruvaziyerlerin yakıt tercihleri. Birçok şirket ağır fuel oil yerine fosil gazı (LNG) kullanmaya yöneliyor; bugün dünya tersanelerindeki siparişlerin yüzde 40’ından fazlası çift yakıtlı LNG motorlarıyla teslim edilecek. LNG, sülfür ve partikül salımını azaltarak daha temiz görünse de motorlardan sızan metan nedeniyle iklim açısından ağır fuel oil’den bile daha zararlı kabul ediliyor. Metan, karbondioksite göre 80 kat daha güçlü bir sera gazı. Yakıldığında ortaya çıkan kükürt, azot oksit ve ince partiküller insan ve çevre sağlığı bakımından tehlike içeriyor.
Birleşik Krallık’taki Southampton Solent Üniversitesi’nden Nickie Butt’ın “Kruvaziyer gemilerinde oluşan atıkların ana limanlar ve uğrak limanlar üzerindeki etkisi: Southampton'da bir çalışma” isimli makalesinde yolcu gemilerinin küresel ticaret filosunun yüzde 1'inden daha azını temsil etmesine karşın ticaret gemileri tarafından üretilen tüm atıkların yüzde 25'inden sorumlu oldukları tahmin edildiği ifade ediliyor. Buna ek olarak kruvaziyerlerin motor ve pervanelerinin yarattığı gürültü kirliliğinin deniz yaşamı için ciddi bir risk oluşturduğu hakkında tartışmalar söz konusu.
Sürdürülebilir bir gelecek için kruvaziyerlerin çevresel bedelini görmek, bu sektörün dönüşmesini talep etmek gerekiyor. Çünkü asıl soru yalnızca gemiye binip binmemek değil okyanusların ve atmosferin, bu ağır yükü daha ne kadar taşıyabileceği. Öte yandan umut da var: Hidrojen yakıt hücreleri, elektrikli bataryalar, rüzgâr destekli hibrit motor sistemleri gibi yeni teknolojilerle kruvaziyerler gerçekten “yeşil” yollara girebilir. Venedik örneğinde olduğu gibi doğru politikalarla kirlilikte büyük düşüşler sağlanabiliyor; yani denizlerin geleceği dolayısıyla dünyanın geleceği atılacak adımlarla hâlâ korunabilir.
VENEDİK YASAKLADI
2019’da Avrupa’nın en kirli kruvaziyer limanı olan ve kitlesel kruvaziyer turizminin sembolü haline gelen Venedik, 2021’de büyük kruvaziyer gemilerinin limana girişini yasaklayan düzenlemenin ardından Avrupa’nın en kirli limanları sıralamasında 41. sıraya geriledi. Bu yasak, kruvaziyer gemilerinden kaynaklanan kükürt oksit (SOx) emisyonlarında yüzde 80 düşüş sağladı.