Pelin Esmer’in Adana Altın Koza Film Festivali’nde tam sekiz ödül kazanan “O da Bir Şey mi?” filminin başrolü ve yıldızıydı Merve Asya Özgür. Bu onun ilk filmiydi ve Aliye rolüyle, Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu ödülüne layık görüldü. Cuma günü gösterime giren filmde adında söz ettiren bir performans ortaya koyan Özgür ile keyifli bir sohbet yaptık.
- Aliye ile örtüşen bir tarafınız var sanırım. Siz de onun gibi bir düşün peşinde yaşama tutunarak karşımıza çıktınız diye düşünüyorum. Bilmem yanılıyor muyum?
Elbette. Aslında her birimizin birbiriyle örtüşen pek çok yanı var tabii. Benim Aliye’yle, Aliye’nin benimle veya Aliye’nin sizinle... Bu yüzden de başkalarının hikâyeleri dinlenebilir veya hissedilebilir oluyor sanırım. İnsana dair bu büyük resimden hareketle detaylara doğru ilerlemek daha ilgi çekici. Gerçeğin ağırlığına katlanabilmek ya da başımıza geleni anlamlandırabilmek için hayal dünyasına, kurmacalara, mitlere sığınmamız da yine Aliye ile ortaklaşa peşine düştüğümüz taraflardan belki de.
- İlk olarak Serdar Biliş’in yönettiği mezuniyet oyununuz, "Anne" oyunu ile profesyonelliğe adım attınız. Bu yıl da “O da Bir Şey mi?” ile kamera önünde ilk oyunculuk deneyiminizi yaşadınız. Bunlar bizim bildiklerimiz ama ardında büyük bir öykü olmalı.
Öğretmeni olmayan küçük bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Bu öğretmen meselesi sebebiyle çoğunlukla parasız yatılı öğrenim görmem gerekti. Aslında bu vesileyle köyün dışında bir dünyayla da tanışabildim. Daha sonra öğretmen olmak idealiyle Eskişehir’e üniversite okumak için gittim. Orada, bize tarif edilen geleneksel mesleklerin yanı sıra sanatın olgusal varlığıyla, insanın, başka türlü düşünüp, yaşayıp, üreterek de hayatını kazanabileceği ihtimaliyle tanıştım. İlk kez senfoni konserine gittim mesela. Ya da ilk kez tiyatro izledim. Bu da baktığım yöne yeni bir pencere açtı. Dört yıl sonra ikinci üniversitemi okumak üzere İstanbul’a geldim. Bu kez Kadir Has Üniversitesi’nde tiyatro bölümü öğrencisiydim.
- Pelin Esmer ile yollarınız nasıl kesişti? Audition ve filmin hazırlık süreci nasıldı?
O zaman tiyatro son sınıf öğrencisiydim. Pelin Esmer’de film için konservatuvarlardan oyuncu arıyordu. Tıpkı filmde de olduğu gibi bir tanıtım videosu yollamamız istenmişti. Tanıtımı yolladıktan bir süre sonra yüz yüze görüşmeye çağırıldım. İlk kez bir seçmeye gideceğim için çok heyecanlıydım. Daha çok stresliydim. Benden ne beklediğinden tutun da “Ne giyinsem daha uygun olur”a kadar okuldaki hocalarıma danıştım. Onlar da benimle bu heyecanı paylaşarak, sırtımı sıvazlayarak yolladılar oraya. Pelin Hoca’yla görüşmelerimiz oldukça sakin ve öğreticiydi. Kast direktörümüz Erengül Öztürk’ün adını da anmam gerekiyor. O da seçme süreci boyunca yakından ilgilendi benimle. Bütünüyle; sektörel anlamda “güvenli alan nedir” sorusunun cevabını öğrendiğim, gözetildiğim ve bundan sonrası için elimde önemli bir kıyas bilgisini oluşturan olumlu ve korunaklı bir deneyim yaşadım seçme ve hazırlık sürecinde.
- Aliye hakkındaki ilk düşünceniz neydi? Karaktere girdikçe bu düşüncelerinizde bir değişim veya dönüşüm oldu mu?
İlk düşüncelerim metnin bütününü görmeden oluştu. Bütünü metinsel olarak gördükten sonra da karakter, mekânsal olarak Söke’yle buluştuktan sonra da kafamda pek çok şey değişti, evet. Ama bu değişim, zihnimdeki resmin tepe taklak olup yön değiştirdiği bir farklılık gibi değil de bulanık bir görüntünün yavaş yavaş belirginleştiği bir imaj gibiydi.
- Sizce Aliye bir hayalperest mi, hikâye anlatıcısı mı, düzenbaz mı yoksa travmalarını aşmaya çalışan bir karakter mi?
Hepsi. Yalnız düzenbaz kelimesini bağlamından koparıp fonetik bir oyunbazlıkla düşünmek istedim. Aliye bu düzende bir şekilde ayakta kalmayı deniyor bunu da düzenin kendine sunduğu sınırlara hikâyelerle şekil vererek becerebiliyor. Bu yüzden, Aliye bu düzende ayakta kalabildiği sürece düzenbazdır da, hikâyecidir de, hayalperesttir de. Travmalara dair nokta nedensellikten çok sonuca dair bir çıktı gibi geliyor bana.
- Timuçin Esen ve Nur Sürer gibi oyuncularla birlikte rol aldınız. Bu durum sizin için farklı bir heyecan unsuru oldu mu?
Heyecanladım ama onların bana yaklaşımlarıyla her şey daha kolay oldu. Setteki hallerinden, karaktere bakışlarından, sordukları sorulardan ya da problem ettikleri noktalardan çok şey öğrendim. Zaten sete dair sanki bir sinema okuluna gitmiş gibi hissediyorum.
‘TOPUKLULARLA DÜŞMEDİĞİM İÇİN MUTLUYUM’
- Altın Koza'da Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu ödülüne layık görüldünüz. Bu sizin için şaşırtıcı mıydı?
Güzel bir duyguydu. Heyecanı yönetebilmek düşünsel olarak bayağı vaktimi aldı. Topuklu ayakkabılarla düşmeden yürüyebildiğim için mutluyum. Şaşırtıcı mıydı bilmiyorum. Ödül ihtimalinin olabileceğini düşünürken olumlu bir taraftan düşündüm istemsizce. Bu yüzden olmasaydı üzülürdüm tabii.
- Son zamanlarda okuduğunuz ve okuyucularımıza önereceğiniz bir kitap var mı?
En son bitirdiklerim arasında “Savaş ve Barış”ın son cildi var. Dünya edebiyatının en başarılı örneklerinden birini önermek okurlar için ne ifade eder bilemiyorum ama yine de gerçek ve kurmaca üzerine konuştuğumuz için belki sohbetimizi de bu yönüyle besleyebilecek bir örnek olur. Tolstoy, Napolyon’un Rusya’yı işgalinin yarattığı savaşın gölgesinde karakterlerini öyle derinlikli bir incelikle anlatmış ki anlatısında hiç yaşamadığı bir dönemi bütün çelişkileriyle aktarabildiği zengin bir resim çiziyor. Belki o dönemi, zamanında yaşayan pek çok insandan daha katmanlı yaşatıyor zihninde. Bu da gerçeği kurmacadan hiyerarşik olarak daha yukarıda bir yere koyuyor oluşumuza dair düşündürücü bir nokta. Aliye’nin hikâyesinde de kurmacanın hakikat zeminindeki konumuna işaret eden bu düşünceyle örtüşen taraflar bulabilecek seyirci.
- Bugünlerde çalma listenizde hangi şarkılar var?
Tenbur çalmayı öğreniyorum. Şu sıra kursta bu parçayı çalışıyoruz: “Zülfü kahküllerin”. İyi çalabilmek için Erkan Oğur’dan onu dinliyorum fırsat buldukça.
YENİ OYUN GELİYOR
- Önümüzdeki günlerde neler yapıyor olacaksınız?
Tiyatro. Önünüzdeki günlerde kendi yazdığımız, kendi hayatlarımızdan hareketle yola çıkıp “kurmacayla gerçeğin iç içe geçtiği”, “Uyku, Ölüm, Dondurma, Ülke” isimli oyunumuzu oynayacağız. Bunu buradan duyurabilmek de önemli benim için.
YAZMAK ÇOK ÖNEMLİ
- Oyunculuk dışındaki dünyada Merve Asya Özgür neler yapar?
Herkes gibi şeyler. Oyunculuk tüm bu aynılığın içinde nefes alabildiğimiz bir boşluk gibi. Ama yazmak hep önemli oldu benim için. Yazmaya daha fazla vakit ayırabildiğim ayrıcalıklı bir zamana sahip olabilmek için çabalıyorum.