Muhalif bir gazetecinin muhbirliğe evrilişi
Yüzelliklerden bir gazeteci, Refi’ Cevad. Milli Mücadele sırasında İngilizlerden yana olacak, Cumhuriyet kurulduğunda Fransa’ya gidip beş parasız kalacak, ardından anti-Kemalistler içinde Türkiye adına muhbirlik yapacaktı...
“İngilizler arıya benzer. Kondukları çiçeğin balını alır ama çiçeğin tazeliğine dokunmaz daha çok güzelleşmesini sağlar.” (Alemdar, 18 Mayıs 1919)
“Türkiye, tam bağımsızlığı temin için adil bir hükümetin siyasi refakatine muhtaçtır. Bu hükümet de ancak ve ancak İngiltere, İngiltere, İngiltere’dir.” ( Alemdar, 1 Ağustos 1919)
“Milli denilen hareket eskisinden hiç farksız İttihat ve Terakki hareketidir.” (Alemdar, 30 Ocak 1920)
Ve İttihatçıları kastederek der ki: “Onlar hareketleriyle kendilerini belli ederler. Mesela öperken hart! diye ısırırlar. Okşarken çimdiklerler, hapsederler, işkence ederler.” ( Alemdar, 27 Ekim 1919).
Yukarıdaki cümleler Alemdar gazetesinin güçlü kalemi Refi’ Cevad’a aittir. Milli Mücadele boyunca daha saldırgan yazılar da kaleme alacaktır. Yalnız kalemiyle değil üyesi olduğu cemiyetlerle de İngiliz amaçlarını benimser. Nigehban, Kızılhançer, Cemiyet-i Ahmediye, Kuva-yı İnzibatiye gibi Anadolu’da Müslüman kanı dökenlerden yana olur. Bu nedenle 3 Temmuz 1920’de gıyaben yargılanır, idama mahkûm edilir. “Yüzellilik Gazeteciler” başlığı altında yerini bulduğunda çoktan ülkeden kaçmıştır. Sürgünde Paris’te yaşar, sürdüğü hayata yaşamak denirse…
PARASIZ VE EVSİZ
Listedeki şöhretli isimler arasında en yoksul olanıdır. İlk yıllarda berber dükkânlarında çalışır. Garajlarda otomobil yıkar. Garsonluk, sinemada bilet kontrolörlüğü yapar. Parasızlıktan belli bir evi, adresi olmaz uzun süre...
Sefaleti onu Türkiye’nin muhbiri yapar. 1922 yılı sonunda Paris’te Türkiye Elçiliği’ne gider ve muhbir olmak istediğini söyler. İstek hemen Türkiye’ye bildirilir. Türk istihbaratı (Milli Amale Hizmet/MAH) başvurusundan kuşku duysa da onu denemek ister. Lozan’da görevlendirilir. Ethem-Kuşçubaşı Eşref ikilisiyle Ermenilerin İsmet Paşa’ya suikast girişiminde bulunacakları bilgisini o geçer Türkiye’ye.
Suikast girişimi önlenir, Refi’ Cevad MAH’ın güvenini kazanır. Artık Türkiye’nin maaşlı muhbiridir. Aylıkları bankaya Rafiy Gavvad ismi ile yatırılır. Kimi zaman küçük bir harf eksikliğiyle maaşı yattığında çekemez, çekemeyince beş parasız kalır, elçiliğe gider sitem eder ama bilgi vermeyi sürdürür.
Verdiği bilgiler kritiktir. Çünkü Paris’te Mehmet Ali (Gerede) gibi yüzelliliklerin ve eski İzmir Valisi Rahmi gibi firarilerin ağababaları yaşamaktadır. Londra’da yaşayan Rauf Orbay da sık gelip gitmektedir. Refi’ Cevad’ın Türk istihbaratına yaptığı en büyük katkı kendilerini anti-Kemalist olarak tanımlayan bu isimlerin Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı birleşmesini apaçık ortaya koymasıdır. Girişimin öncüsü Damat Ferit hükümetinin Dahiliye Nazırı Mehmet Ali’dir (Gerede). 1927 Mayıs’ında daha önce kurduğu Osmanlı Mukaddes İhtilal Komitesi’ni İngiliz ve Yunanların desteğiyle genişletir. Rauf Bey de girişime katılır. Taşnak Ermeniler ile iletişime geçilir. Sanki babalarının malıymış gibi Türkiye’den toprak verme-alma yarışına girerler. Ermeniler bir yandan Türklerle görüşürken öte yandan Kürtlerle de iletişimdedir ve 5 Ekim 1927’de Hoybun’u kuran sözleşmeyi imzalarlar. İşte bu sözleşmenin son fıkrası da Mehmet Ali-Rauf grubu ile yapılan görüşmelere atıf yapar: “Sözleşmeye katılan taraflar yani Kürtler ve Ermeniler, eğer anti-Kemalist Türkler, Kemalist rejimi ortadan kaldırmak amacıyla kendileriyle çalışmak isterse bu sözleşme hükümleri çerçevesinde onlarla da işbirliği yapılacaktır.” (Ş. Halıcı, Türk İstihbarat Belgeleri Işığında Mukaddes İhtilal Komitesi ve Çalışmaları, Bilig, 2021)
“Kale içerden fethedilir” anlayışıyla çalışan Refi’ Cevad üstlendiği kimi görevlerde başarılı olamaz. 1925 yılında Vahideddin’in San-Remo’daki villasına sızma girişimi sonuçsuz kalır. Önleyen Vahideddin’in kayınbiraderi Zeki’dir. Zeki Bey’in amacı ise Vahideddin’i korumak değil ona emanet edilen parayı paylaşmamaktır. Zira devrik padişah kendisine gelen her ziyaretçiyi para zarfıyla uğurlamaktadır.
TÜRKİYE'YE DÖNÜŞ
Refi’ Cevad, 1938’e değin görevini sürdürür, Cumhuriyet’in 15. yılı için af çıktığında ilk dönen isimlerden olur. 7 Ağustos’ta elçilikten pasaportunu alır 21 Eylül günü İstanbul’a gelir. Önce annesinin yanına yerleşir ardından Şişli’deki evine taşınır. Geçimini Tan gazetesine yazdığı yazılarla sağlamaya başlar. Ardından Yeni Sabah’ta yazar. 1958’e gelindiğinde Refi’ Cevad artık Milliyet’te, Takvimden Bir Yaprak’ı kaleme almaktadır.
Af öncesi Paris’ten yazdığı özel mektuplarla Atatürk’e ve Kemalist Türkiye’ye hayranlığını dile getiren Refi’ Cevad, Doğan Nadi’nin vurguladığı gibi muhafazakârdır. Kaloriferi bile sevmez, “kış gününün lâlezarıdır” diye mangalı özlermiş. Muhafazakârdır ama hiçbir zaman yobaz olmamıştır. (Cumhuriyet, 10 Kasım 1968) Ancak başta dil meselesi olmak üzere eskiye hasret içinde olduğu da bir gerçektir. Şu sözler ona aittir.
“Kurban Bayramı’ndan sonra dil bayramı olduğuna dair gazetelerde bazı yazılar gördüm. Bu bayrama ‘Türk dilinin kurban edilmesi’ bayramı da denebilir. Dünyanın hiçbir memleketinde lisana karşı -bizde olduğu gibi- bir suikast yapılmamıştır; eğer yapılmış ise bu suikastın bir muvaffakiyet gibi tes’it edildiği ne görülmüş ne de işitilmiştir.” (Yeni Sabah, 29 Eylül 1950)
Refi’ Cevad, 5 Kasım 1968’de yaşamdan ayrıldığında 78 yaşındadır. Otuz yılını Cumhuriyet Türkiyesi’nde yaşamıştır. Cumhuriyeti onun kadar yaşayamayacak muhalifler de vardır...
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!