Yapay zekâdan gerçek sorunlara
Aklınıza gelen herhangi yaratıcı bir fikri herhangi bir sanatsal beceri gerektirmeden gerçeğe dönüştürmenizi sağlayan “DALL-E”nin gelişmiş ikinci sürümü ne kadar heyecan verici görünse de telif ve tek tipleştirme gibi sorunları da beraberinde getiriyor.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran özelliklerden birinin yaratıcılığı ve sanat yapabilme yetisi olduğunu çok kez duymuşsunuzdur. Ancak yapay zekânın yaratıcılık ve sanatla ilgisinin her geçen gün daha da geliştiğini görüyoruz. Daha önce şiir yazan bir yapay zekâ geliştiren OpenAI şirketi, aklınıza gelen tasarım veya fikirleri belirli yazılı tanımlar aracılığıyla çizime dönüştüren “DALL-E”yi yaratmıştı. Yakın zamanda daha hızlı, yüksek çözünürlüklü yeni sürümü olan “DALL-E 2”yi piyasaya sürdü.
Adı gerçeküstücü ressam Dali ve bir animasyon kahramanı olan Wall-e’den türetilmiş yapay zekâ “DALL-E”, metinsel açıklamaları resimlere dönüştürebilen yeni bir yapay zekâ sistemi, ilk düşünüldüğünde heyecan verici bir adım gibi geliyor çünkü aklınıza gelen güzel bir fikri, herhangi bir sanat eğitiminiz veya beceriniz olmadan, “DALL-E” aracılığıyla yaratabilirsiniz. Yapay zekâyı istediğiniz şekilde yönlendirdiğiniz bu sistemde tek sınır düş gücünüz.
Bu yüzden de son zamanlarda internette bere ve siyah balıkçı yaka giyen bir Shiba Inu köpeği, Hollandalı ressam Vermeer’in “İnci Küpeli Kız”ı benzeri bir deniz samuru veya yünden örülmüş bir kase canavar çorbası gibi çalışmalara denk gelebiliyorsunuz.
Yapay zekâ kullanarak ünlü sanatçılardan, stillerinden çeşitli sanat akımlarına kadar aklınızdakileri çizimlere dönüştürebilmek keyifli ve eğlenceli olsa da bazı sorunları da akla getiriyor. Öncelikle, yapay zekânın yalnızca tarif ve komut sistemine adını girerek bir sanatçının tarzını işleyebilmesi, sanatçıların uzun çabalar sonucu oluşturdukları özgünlüklerinin, yaratıcı bir ifade aracı yerine, bir “veri” kümesi olarak görülmesine yol açıyor. Başkasının entelektüel emeğinin kullanılması ise telif hakkı sorularını akla getiriyor.
Ayrıca, her yapay zekâ sisteminde olduğu gibi “DALL-E 2”de görüntüler yaratabilmek için internetteki veri tabanlarındaki milyonlarca veriyi kullanırken, sistemlerdeki önyargıları da miras almakta ve bazı durumlarda toplumsal basmakalıpları güçlendiren görüntülerle karşımıza çıkmakta. Bu yüzden, metin ve bunlara karşılık gelen görüntü ilişkisi içinde “DALL-E 2”nin ürettiği tüm heyecan verici ve eğlenceli görüntülerin yanı sıra hoş olmayan birçok görüntüleri de üretebildiği anlamına geliyor. Örneğin, “CEO”, “avukat” gibi arama terimleri yazıldığında, sadece takım elbise giyen beyaz erkek görüntüleri oluşturmakta veya “hemşire”, “hostes” yazıldığında kadınların çıkması gibi “DALL-E”nin cinsiyet temelli genellemeler ve ayrımcı görüntüler üreterek “stereotip”leri güçlendirdiğini, toplumun bütün kesimlerini kapsayan görüntüler yaratamadığını anlıyoruz.
Sonuç olarak makine öğrenme yöntemleri bu kadar hızlı değişirken tasarım ve üretim gibi kulvarların insana ihtiyaç duymadan yürüdüğünü düşünürsek, temelde insan yaşantısının, düşüncesinin ve yaratıcılığının ürünleri olan sanat yapıtları ve sanatçı üslupları değerlerini yitiren bir sürece girildiğini hissettiriyor.
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev