Terör örgütünün kongresi sonrası yayımladığı epeyce uzun olan PKK bildirisi birçok konuyu içermektedir. Öyle anlaşılıyor ki bugünden itibaren bu bildiri çok tartışılacak, toplumsal ve siyasal yaşamın en önemli konusu olacaktır.
Bu bildiride, Türk-Kürt ilişkilerinin temel sorunu olarak Lozan Antlaşması gösteriliyor ve “Türk-Kürt ilişkilerinin sorunsallaştığı Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın öncesi” deyimiyle “Lozan” referans olarak alınıyor. Bildiri bu konuda açıkça şöyle diyor:
“PKK, kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’ndan alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşıdır.”
Bunun anlamı açıkça “PKK, Lozan Antlaşması’na karşıdır” biçiminde özetlenebilir.
Öncelikle, Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası düzeyde tapu senedidir. Emperyalist işgalci güçlere karşı verilen antiemperyalist bir savaş sonucu elde edilmiştir. Bütün dünyada sömürgeci ve dayatmacı emperyalist siyasete karşı ilk bağımsızlık savaşının sonucudur. Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve halkının uluslararası temel güvencesidir. “Terörden temizlenmiş Türkiye” söylemi ve sloganı altında Türkiye’nin temel uluslararası anlaşması olan Lozan Antlaşması tartışmaya açılmaktadır.
Böylesi bir yaklaşım kabul edilemez. Çünkü çözülmesi olanaksız yeni tartışma ve sorunlara kaynaklık eder ve ülkeye “barış” getirmez. Terörün son bulması, herkesin istediği bir gelişmedir. Ancak Türkiye’nin tapusu olan Lozan Antlaşması’nın tartışmaya neden olması kabul edilemez.
Terör örgütünün bildirisinde ayrıca, PKK’nin “Kürt inkârının, buna dayalı imha siyasetinin, soykırım ve asimilasyon politikalarının egemen olduğu koşullarda şekillendiği” belirtilerek Türkiye Cumhuriyeti çok ağır bir biçimde suçlanmaya kalkışılmış, on binlerce yurttaşın ölümüne yol açan PKK terörüne gerçekdışı bir gerekçe bulunmaya çalışılmıştır. Barış ve kardeşlikten yana tavır alındığı ileri sürülen bir süreçte tümüyle gerçeklere aykırı olduğu açık bu suçlama da asla kabul edilemez niteliktedir.