Prof. Dr. Ahmet Kasım Han gazetemize değerlendirdi: Ankara ve Tel Aviv’den ‘çatışma istemiyoruz’ mesajları

Prof. Dr. Ahmet Kasım Han gazetemize değerlendirdi: Ankara ve Tel Aviv’den ‘çatışma istemiyoruz’ mesajları

7.04.2025 04:00:00
Güncellenme:
Doğa Öztürk
Takip Et:
Prof. Dr. Ahmet Kasım Han gazetemize değerlendirdi: Ankara ve Tel Aviv’den ‘çatışma istemiyoruz’ mesajları

Ankara ve Tel Aviv’den gelen ‘çatışma arayışında değiliz’ mesajlarına karşın iki ülkenin Suriye sahasında karşılaşma riski tartışılmaya devam ediyor. Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Ahmet Kasım Han’a göre ise, çatışma riski ‘düşük olasılık’ ve Washington bunu engellemek için ağırlığını koyacak olsa da Türkiye’nin tarafında olmayabilir.

İsrail ordusunun Türkiye’nin Suriye’de üstleneceği öne sürülen üsleri bombalamasının ardından her iki ülkeden de konuya ilişkin ‘Suriye sahasında karşılaşmak’ istemediklerine yönelik mesajlar geldi. Buna karşın Tel Aviv ‘Türkiye’nin sınırımıza yerleşmesini’ istemiyoruz vurgusunu yineledi.

Konuya ilişkin Cumhuriyet’e değerlendirmede bulunan uluslararası ilişkiler uzmanı Beykoz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, Ankara’nın Suriye’de üs sahiplenme olasılığının aynı zamanda Suriye’ye müdahale etmek isteyen ve ‘en kritiği İran’ olan dış güçlere karşı da caydırıcılık taşıması bakımından önemli olduğunu söyledi.

‘ENGELLEYİCİ HAMLELERE GİRİŞİYOR’

İran’ın Suriye sahasına geri dönmek istediğini ve bunu önce Irak ardından Suriye şeklinde bir ‘domino’ yaklaşımıyla yapabileceğini belirten Han, “İsrail ise hali hazırda Suriye’nin içerisinde yani Şam’ın hemen dışında. İsrailliler burada bir güvenlik bölgesi oluşturmuş durumdalar. Üstelik Suriye’nin etnik kompozisyonunu oluşturan gruplardan en az bir tanesi Dürziler de son derece yakın ilişkiler içerisindeler” dedi. İsrail etkisinin daha fazla içeriye yansımaması bakımından Türkiye’nin orada askeri üslerinin bulunmasının caydırıcı nitelik taşıyacağını aktaran Han, “Türkiye’nin böyle bir niyeti olduğu kabulünden yola çıkarsak oraya yerleşirse artık bu tür hareketların yapılması İsrail açısından riskli ve müşkül olacaktır. Daha bu gelişme oluşmadan engelleyici hamlelere giriştikleri kabul ederek bu bombardımanları okumak mümkün” diye konuştu. 

‘ARAP ÜLKELERİ VE İRAN İÇİN DE SORUN’

Suriye’de daha derininde Türkiye’nin Suriye’nin bugünkü hükümetinin onayıyla askeri varlığını tesis etmesinin Ankara’ya kuvvetli ve uzun dönemli bir meşruiyet kazandıracağını aktaran Han, “Şu an meşruiyeti terörle mücadele ve göçmen akımının yönetimi meselesiyle ilgili, Türkiye’nin milli çıkarları açısından meşru. Ancak Suriye’nin daha derininde bu tür üslere sahip olması; Türkiye’nin kuzeydeki varlığı da dahil olmak üzere çok daha sürdürülebilir ve kuvvetli bir meşruiyet sağlar ve Türkiye’yi sahada daha etkin hale getirir. 

Bunun sadece İsrail için değil, İsrail’in güneyindeki Arap devletleri ve İran için de sorun teşkil edebileceğini düşünürüm. Henüz onların engellemeleriyle karşılaşmadık. Bunların hepsi Türk dış politikasının önünde yönetilmesi gereken problemler olarak duruyor. Suriye ile bu türden bir yakın güvenlik ilişkisi hem Türkiye’nin Trump yönetimi ile ilişkilerinde Suriye başlığında Türkiye’nin elini güçlendirir hem de DEAŞ konusunda daha etkili olabilecek bir konuma taşıyacağı için Washington açısından daha etkili olmasını sağlar” değerlendirmesinde bulundu. 

‘TÜRKİYE’NİN TARAFINDA OLACAĞINI DÜŞÜNMEM’

Ayrıca İsrail açısından Fırat’ın doğusundaki terör örgütü YPG/PKK’nın müttefik olduğunu anımsatan Han, bunun da Türkiye tarafından not edilmiş başka bir mesele olduğunu söyledi. Bölge ve dünya kamuoyunda zaman zaman tartışılmaya devam eden çatışma riskini de değerlendiren Han, sözlerini şöyle sürdürdü: Normal koşullar altında İsrail ve Türkiye’nin doğrudan çatışma riski, hiç olasılığı olmayan bir senaryo olmamakla birlikte, yüksek bir olasılık değil. Her iki ülkede de iç siyasetteki bir takım gelişmelerin böyle bir noktayı zorlayabileceği bir an gelebilir olsa da bunun düşük olasılık olduğunu varsayıyorum. Bunun sebebi de Trump yönetiminin böyle bir çatışma noktasında tarafların her ikisine de hızla sınırlama getireceğine dair düşüncem. Ancak, sınırlamayı her iki tarafa da getirecek olmakla birlikte ağırlığını İsrail’den yana koyması beklenmelidir. Böyle bir senaryoda ABD bu çatışmayı engellemek için ağırlığını koyar kuşkusuz. Ancak, Trump yönetiminin Türkiye’nin tarafında olacağını düşünmem. Bu elbette ciddi bir problemdir. Bunun sonucu bizi İsmet İnönü’nün “Yeni bir dünya kurulur. Türkiye de orada yerini alır” lafının karşılığına getirir. Bu çok sarsıcı bir gelişme olacaktır. En azından şimdilik oralarda olduğumuzu tahmin etmiyorum. Sıcak bir beklenti olmadığını söyleyebilirim.”