Kıbrıs'ın dünü, bugünü ve yarını: Enosis’ten hiç vazgeçmediler
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın üzerinden tam 48 yıl geçti. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, KKTC’nin tarihinden başlayarak, Annan Planı’ndan ABD’nin Yunanistan’da kurduğu üslere, adanın enerji sıkıntısından Türkiye ile yürütülen projelere kadar tüm süreci anlattı.
20 Temmuz 1974... Enosis (Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması) hedeflerine ulaşabilmek için silahlanan Rumların, Yunanistan’ın da desteğiyle 1963’ten 1974’e değin Kıbrıslı Türklere yönelik baskı, zulüm ve ambargonun son bulduğu, adada barış ve huzuru tesis etmek amacıyla gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı’nın tarihi...
Harekâtın üzerinden tam 48 yıl geçti. 21 Aralık 1963’te, EOKA militanlarının Kıbrıs Türklerine yönelik başlattığı ve tarihe de “Kanlı Noel” olarak geçen bu katliamda şehit olan 364 kişi ile birlikte, 24 Aralık 1963’te, Lefkoşa’nın Kumsal bölgesindeki saldırılar sürerken Türk Alayı’nda doktor olarak görev yapan Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi ve üç çocuğunun katledilmesinin izleri de Ayvasıl köyünde esir alınan 21 Kıbrıs Türkünün elleri bağlandıktan sonra toplu mezara gömülmesinin kabusu da çok taze.
Kıbrıs ve Doğu Akdeniz coğrafyası bugünlerde de başka diplomatik krizlerle boğuşuyor. Kıbrıslılar, Yunanistan’ın Enosis hedefinden asla vazgeçmediğini vurguluyor. Örnek olarak da ABD ordusunun, Ekim 2021’de imzalanan Karşılıklı Savunma İşbirliği Anlaşması ile birlikte her geçen gün Yunanistan’da kurduğu ve kurmak istediği yeni üsler gösteriliyor.
"ÜSLERİN HEDEFİ KKTC"
Bu üslerin doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’ni ve KKTC’yi hedef aldığı savunuluyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Yunanistan, İsrail ve Mısır ile Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz rezervlerindeki tutumuna da dikkat çekiliyor. Bu yazı dizisi, 20 Temmuz 1974’ün 48. yıldönümünde KKTC’nin tarihinden başlayarak Annan Planı’ndan ABD’nin Yunanistan’da kurduğu üslere, adanın enerji sıkıntısından Türkiye ile yürütülen projelere kadar tüm süreci KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın anlatımlarıyla masaya yatırıyor.
"HELEN ADASI" GAYESİ
Osmanlı İmparatorluğu, 1571’de Venedikliler’den Kıbrıs Adası’nı aldı. 307 yıl adada Osmanlı hâkimiyeti sürdü. Ancak tarih 1878’i gösterdiğinde, ada, “hükümranlık hakkı Osmanlı İmparatorluğu’nda kalmak koşuluyla” İngiltere’ye devredildi. İki devlet, Birinci Dünya Savaşı’nda da ayrı saflarda yer alınca, İngiltere 1914’te, tek taraflı bir kararla adayı ilhak etti. 1931’den itibaren de Kıbrıslı Rumlar, Yunanistan’la birleşme istemlerini yoğunlaştırdı ve Kıbrıs’ı “Helen adası” haline getirmek istedi. Enosis hareketi ise İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hız kazandı.
ÖZLEMİMİZ HEP TÜRK ASKERİYDİ
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar anlatıyor: “Ortodokslar, Kıbrıs’ta, her zaman büyük emellerini kurma hedefiyle hareket etti. Zaman zaman da nüfusu sinsice çoğaltarak, 300 yıldan fazla Osmanlı idaresinde olan Kıbrıs’ta bir Ortodoks devleti kurmak istediler. Kıbrıs, 1878’de maalesef İngiltere’ye bir süreliğine kiralandı. Anlaşma öyleydi. Ama Birinci Dünya Savaşı, Çanakkale Savaşı gibi nedenlerle İngiltere, 1914’te adayı ilhak etti. Bir bakıma gasp etti. O süreç 1923 Lozan Antlaşması’na kadar sürdü. Adanın Misakı Milli sınırları dışında kalmasıyla öz Türkler, tarihlerinin en acı günlerini yaşadılar. Osmanlı Devleti’nin askerleri buradan ayrılırken ve İngiliz bayrağı göndere, Türk bayrağı aşağı çekilirken en acı günler yaşanmış. Tüm bunlar hâlâ hatıralarımızda. Artık o nesilden insan kalmadı ama hepsi bunları tarihe not etmiş ve bize bırakmışlar.
"48. YILINI KUTLUYORUZ"
Bizim özlemimiz ise hep “Türk askeri ne zaman geri gelecek” oldu. Asker ilk olarak 1960’ta geldi. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile... Şu günlerde, Kıbrıs Barış Harekâtı ile Mehmetçiğin adaya gelişinin, sınırlarımızın çizilmesinin ve KKTC’nin temellerinin atılmasının 48. yıldönümünü kutluyoruz. İki yıl sonra da 50. yılını kutlayacağız. Yani yarım asır sonra KKTC devletinin bu coğrafyada, hem bizlerin güvenliği ve selameti hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi güvenliği bakımından ne kadar önemli olduğu takdir edilmektedir.
DENKTAŞ VE DR. KÜÇÜK...
48. yıldönümümüzde, emeği geçenleri tek tek anıyorum. Başta bizim liderlerimiz Rauf Denktaş ve Dr. Fazıl Küçük olmak üzere, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan ile ondan önce Adnan Menderes ve dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu. Onların emeği sayesinde Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması engellendi, mücadele verildi ve çeşitli toplantılarda, Londra’da, Zürih’te ve New York’ta, ağırlıklarını koydular. Türkiye Cumhuriyeti devleti buradaki soydaşlarının katledilmesine ve bu adanın Yunanistan ile birleşmesine seyirci kalmadı.
RUM NÜFUSU ARTTI
İngiltere ile Yunanistan’ın hepinizin bildiği gibi akrabalık bağları vardı. Bu bağlarla adadaki Yunan ve Rum nüfusu 1878’de 100 bin, 1960’ta 400 bine ulaştı. Rakama bakınız... Buradaki nüfus dengesi esas o zaman aleyhimize dönüşmüş. Bizim nüfusumuz ise o zaman 100 bin civarında, aynı kaldı. 1960’a kadar burada Yunan nüfusu, Rum nüfusu bu şekilde artırıldı. Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması için büyük mücadele verildi. Mitingler düzenlendi, plebisitler yapıldı. Ancak Kıbrıslı Türkler, Türkiye’nin de desteğiyle buna hep karşı çıktı. O zamanlarda da “Biz asla Yunanistan’a bağlanmayı kabul etmeyiz. İngiltere burayı bırakıp gidecekse, bu mutlaka bağımsız bir ada olacak” denildi. Zamanında “Ya ölüm ya taksim” gibi çok çeşitli mitingler de yapılmış, kamuoyu oluşturulmuş. Neticede Kıbrıs Cumhuriyeti, 1960’ta, iki ayrı halkın egemenliği ile kurulmuş. Kıbrıslı Türkler de adanın kurucu ortağı. Garantör ülkeler ise Türkiye, Yunanistan ve İngiltere.
"SAMPSON HELEN’İ İLAN EDİYOR"
Rum ve Yunanlar ne diyorlar: “Biz bu anlaşmayı İngiltere’nin buradan gitmesi için imzaladık. Bizim amacımız buranın tekrar Yunanistan’a en kısa sürede bağlanmasıdır.” Onun için Enosis hareketlerini en kısa zamanda süratlendiriyorlar. Katliamlar yapılıyor. “Kumsal’ın şehitleri” dediğimiz Türk Alayı’nda doktor olarak görev yapan Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi Münevver Hanım, çocukları Hakan, Kutsi ve Murat, o bebekler, öldürülüyor. Kıbrıslı Türkler, 103 köyden kovuluyor, çadırlarda yıllarca var olma mücadelesi veriyor. Yakılıp yıkılmalarına karşın hep birbirlerine sarılıyorlar. Neticede 15 Temmuz 1974’te, Yunanistan’daki cunta rejimi siyasi varlığını sürdürebilmek için, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için, adadaki Makarios’u darbe ile indiriyor. (EOKA lideri Nikos Sampson’un, Yunan cuntasının desteğiyle, 15 Temmuz 1974’te, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak amacıyla Makarios’a karşı yaptığı darbe.) Sampson o gece Akdeniz’de İkinci Helen Cumhuriyeti’ni ilan ediyor.
TÜRKİYE AYAĞA KALKTI
Bundan sonra Türkiye ayağa kalkıyor. 20 Temmuz 1974’te, cumartesi sabahı, Kıbrıs Barış Harekâtı ile Mehmetçik adaya giriyor ve o anayasal darbe, engellenmiş oluyor. Ve ardından ağustos ayında, 15-16 Ağustos 1974’te, ikinci harekât başlıyor ve ada bu şekilde, bize göre bölünüyor. Kıbrıslı Türkler bütün mal ve mülklerini güneyde bırakıp kuzeye, Rumlar da kuzeydeki mal ve mülklerini bırakıp, güneye yerleşiyorlar. 1974’ten sonra federal bir temelde anlaşmak için 50 yıl süren müzakerelerde, ortaklık cumhuriyetinde, nasıl bir düzenin kurulacağı tartışılıyor.
"ANLAYIŞ FARKI"
Rumların federasyon anlayışı ile bizim anlayışımız arasında çok fark var. Onların anlayışı tek egemenlik. Tek egemenlikte ise güçlü olan, daha az güçlü olanı yönetebilecek. Zaman içinde de adanın Yunan adasına dönüştürülmesi için hayallerini gerçekleştirecekler. Bunlar bugün size hayal gibi gelebilir, “Bu kadar da olur mu” diyebilirsiniz ama daha fazlası var. Sonuçta, 1983’te KKTC kuruluyor.
YARIN: HEDEFİMİZ BAĞIMSIZ İKİ DEVLET
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü