ERG Onursal Başkanı Prof. Dr. Ergüder, MEB yapısının değişmesini önerdi: Siyasete duyarlı olmasın
Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Onursal Başkanı Prof. Dr. Üstün Ergüder, “Bir Ortak Akıl Deneyimi Eğitim Reformu Girişimi” başlıklı kitabın önsözünde kurumu, “ülkemizin sivil toplum tarihinde ilginç bir yenilikçi deneyim” olarak nitelendiriyor.
21 yıl önce “Türkiye’de toplumsal ve ekonomik gelişmeyi sağlayacak eğitim politikaları oluşturulmasına katkı sağlamak” amacıyla kurulan ERG’nin onursal başkanı Prof. Dr. Ergüder’le hem ERG’nin bugüne kadar yaptığı çalışmalar hem de genel olarak eğitim sistemi üzerine konuştuk.
- Eğitim Reformu Girişimi’nin felsefesi nedir?
Eğitim Reformu Girişimi’nin en önemli felsefesi ortak akıl üretmektir, beraber çalışmaktır, soru sormaktır ve herkesin fikrine hürmet etmektir. Kurulduğumuz yıllarda “Bakanlarla nasıl iş yaparsanız?” diye kızdılar bana benim de cevabım “Demokrasi varsa milli eğitim bakanı ile konuşacağız. Sorun çözeceksek kimseyi dışlayarak yapamam” oldu.
Merkeziyetçi yönetimle çözüm olmaz. ERG, insan ve kurumlara inisiyatif vermenin yaşayan bir örneğidir. Hayat, siyah-beyaz değil gri alanlarda. Biz siyah-beyaz düşünmek istemiyoruz. ERG gri alanlarda dansetmesini bilen bir kurum. Bunu oturtmaya çalıştık.
- ERG’nin kurulduğu günden bu yana yapılan en önemli işler neler?
Her sene yayımladığımız eğitim izleme raporları var. Bunların eğitimle uğraşan kimseler için referans olduğunu görüyorum. Zaman zaman yayımladığımız raporlar var. MEB ile de genel olarak iyi bir ilişki gelişti. Biz kendimizi “eleştirel dost” olarak tarif ediyoruz. Eleştiririz ama dostça yaparız bu işi. Bu bir başarı. Ortak akıl toplantıları yapıyorduk. Mesela din eğitimi konusundaki rapor, çok geniş bir yelpazeden çıktı. Çok başarılıydı.
- Eğitim sistemine ne tür katkılar yaptığınızı düşünüyorsunuz? Hazırladığınız raporlar, çalışmalar yeterince dikkate alındı mı?
Eğitim sistemine güzel bir soluk oldu. Eğitim, çok komplike, çok paydaşlı bir problem. “Ben her şeyi bilirim, ben çözerim” iddiası doğru değil. İşimiz, hazırladığımız verileri, raporları kamuoyuna sunmaktı. Bunu yaptık. Bunlar illaki etkili olacak diye bir iddamız yok. Katkıda bulunmasını istedik. Zaman zaman etkili de oldu. Örneğin lisede okullaşma oranı konusu. MEB yüksek rakamlar açıklıyordu. Bizim arkadaşlar bunlar doğru değil diyordu. İlk başta MEB itiraz etti ama sonra kabullendiler. Elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Bunu toplum ve hükümet nasıl kulanırsa kullanır. Bunda başarılı olduğumuzu düşünüyorum.
BAKANLIK ÖZERK OLMALI
- Eğitim sisteminin en öncelikli sorunları nelerdir?
Sistem açısından en büyük sorun Milli Eğitim Bakanlığı’nın büyüklüğü ve her şeye hakim olmasıdır. Bundan doğan bir politisazyon var. Milli Eğitim Bakanlığı’nı ele geçirmeye ve yeni nesil yaratmaya çalışıyorlar. Cumhuriyet de nesil yaratmaya çalışmış ama bu çağda bir ideolojiye dayalı nesil yaratmak yerine acaba bu çağda başarılı olmayı gerektiren becerileri ve düşünme şeklini öğrenciye aktaran bir sistem mi olsa? Bunun için Milli Eğitim Bakanlığı’nı belki özerk bir kuruluş haline getirmek lazım. Ben olsam Bakanlığa siyasete duyarlı olmayan bir yapı kazandırır ve biraz da küçültürdüm, okullara inisiyatif verirdim.
Eğitimde kalite üzerinde durmamız lazım. OECD üyesi ülkelerde en iyiler en kötüler ve ortalar olur ve yoğunluk ortadadır.Türkiye’de OECD ortalamasının üstünde çok iyisi de var, çok kötüsü de var ortalama yok.
- Boğaziçi Üniversitesi’ni sormadan olmaz...
Boğaziçi konusuna çok üzülüyorum, anlayabilmiş değilim. Ülke olarak kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz. Sen nasıl dünyada iddiası olan bir ülke olarak en iyi kurumlarını yaralarsın? Gerekçesi nedir? Geçenlerde vakıf toplantısına gittim. 33 çok genç insan yeni atanmış ve bunlar birden vakıf mütevelli üyesi olmuş. Şimdi duydum 60 kişi olmuş. Bunu niçin yapıyorlar? Çünkü vakıf mütevellisi ya para verecek birisi olur ya network’ü olur. Siyasi nedenlerle bu vakfı ele geçireceğim diyorsan oradaki kaliteyi düşürüyorsun demektir. Bunun kaybedeni kim? Bunu yapanların çocukları.
BİR ORTAK AKIL DENEYİMİ...
“Bir Ortak Akıl Deneyimi: Eğitim Reformu Girişimi” kitabı, Türkiye’de 2000’li yıllarda eğitimin, ERG’nin deneyimlerinin ve gelecekte kapsayıcı ve nitelikli eğitim için atılması gereken adımların ele alındığı bir söyleşiyle kamuoyuna tanıtıldı. Aytaç Demirci tarafından kaleme alınan kitapta, eğitim politikalarındaki gelişmeler ve ERG’nin çalışmaları, Türkiye’nin yakın tarihindeki toplumsal ve siyasi olayları da içeren bir bağlam içinde inceleniyor. Kitapta eğitime erişim ve eşitsizlikten öğretim programları ve ders kitaplarına, erken çocukluk eğitiminden, mesleki ve teknik eğitime kadar pek çok başlıkta ERG’nin yürüttüğü araştırma, izleme ve savunu çalışmaları anlatılırken Türkiye’nin son yıllardaki eğitim politikaları da mercek altına alınıyor. “4+4+4” eğitim sistemi gibi köklü ve tartışmalı değişim dönemlerinin yanı sıra din ve eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği, çocuk katılımı gibi kronikleşmiş sorun alanlarına ilişkin ERG çalışmaları da kitapta geniş yer buluyor.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Edirne'de korkunç kaza