‘Ben Sadettin Teksoy... İyi ki muhtar olmamışım’ (02.10.2015)
Işığı kaçırmamak için önce fotoğraf çekimi yapıyoruz... Küçüksu Kasrı’ndaki iskelenin ucuna doğru yürürken mekandaki gözler Sadettin Teksoy’a çevriliyor… Ekranlara senelerini vermiş olan Teksoy, bakışlardan çekiniyor; aynı anda kalabalık fobisi olduğunu fısıldıyor bana… Kibarlığından dolayı hiçbir ilgiye kayıtsız kalmayan Teksoy'un kalabalık fobisi olmasına şaşırıyorum. Dünyanın etrafını neredeyse 5 kez turlamış olan, gitmediği, görmediği yer kalmayan, olaydan olaya koşan, zamanla yarışan adam nasıl oluyor da bu kadar sakin, telaşsız olabiliyor! Buna da şaşırıyorum. Teksoy, tane tane konuşuyor ve ağır adımlarla, en cool haliyle yürüyor… “Teksoy Görevde” adlı programıyla pek çok ilke imza atan Sadettin Teksoy’un şu sıralar “Sarı Montlu Adamın Hikayesi” adlı biyografi kitabı hazırlanıyor. Teksoy, sinemaya da el atıyor. Psikolojik - gerilim türünde film çekecek olan Teksoy, sinemada da ilklerin adamı olacağını söylüyor.
‘Teksöy Görevde’nin esas adamlarından Ali Murat Güven’in bu defaki görevi ise söyleşimizde “Hatıra hatırlatıcı ve muhabbet açıcı yancı vezir” olmaktı. Teksoy, Güven’in bile bilmediği “Ben Sadettin Teksoy” anonsunun ilham kaynağını söyledi. TRT’de Antik Roma İmparatoru Claudius'un hayatını anlatan “I Claudius” dizisindeki cümleden etkilenmiş: Ben Claudius... Söyleşinin sonunda vedalaşırken kapıya bisikletini park etmiş olan bir amca “Sen Sadettin Teksoy” diye bağırarak sesleniyor bize... Teksoy, hemen yanına gidiyor ve sohbet ediyorlar. Erdoğan amca, Teksoy'a adaşı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dair sitemlerini anlatıyor…
- Sahi, sizinle özdeşleşen sarı montunuz duruyor mu hâlâ?
Evet, bir tanesi arabamda şu anda.
- Kaç tane sarı montunuz var?
Gittiğim ülkeye ve iklime göre ortalama gardıropta üç ört tane sarı montum olur.
- Aslında ‘Teksoy Görevde’ ile bizim kuşağın psikolojisini bozdunuz... Doğuran taşlar, mucize koyunlar, tekinsiz evler, cinler... Siz inanıyor muydunuz tüm bunlara?
Tabii ki inanıyorum. ‘Teksoy Görevde’de insanların bulamaç haline getirdiği bir mesele var. Biz, kurgu, müzik, ara geçiş anlamında çok akıcı renkli ve süslenmiş bir program yapıyorduk. Asla bir bölümde bile yalan söylemedik. Televizyonculuğa özgü harika formüllerimiz vardı, alladık pulladık süsledik biraz mübalağa ettik ve seyredilir hale getirdik, ama asla yalan söylemedik.
- O kadar fizik ötesi güçler, yatırlar ruhlar vs gün boyu çekip akşam nasıl uyuyordunuz? Korkmuyor muydunuz?
Çok rahat uyuyordum. Hatta akşam yemeğinde de kebap yiyordum. Kebaba düşkünümdür.
Hiç korkmuyordum. Önlemlerimi alıyordum! Eee tabii bunun alt yapısı var; yıllarca polis muhabirliği yaptım; çatışmalara girdim ve savaş gördüm.
Bu arada cin yerine üç harfli tabirini kullanan da ilk benim.
- İşlediğiniz yüzlerce normal ötesi olay sizin psikolojinizi olumsuz etkiledi mi? Psikolojim aynı, değişen bir şey yok. Çok güçlü ve dış etkenlerden dağılmayacak bir ruh halim var. Ne yaptığımı, nereye gitmek istediğimi bilirim. Bazen ağzına kadar iskelet, ceset dolu yerlere girip çıkıyorduk, ekipteki arkadaşlarım allak bullak oluyordu bazen. - Bu kadar ilginç olaylardan nasıl korundunuz; inanarak mı inanmayarak mı?
İnanarak korundum. Her şey beyinde bitiyor.
- Peki TV’de neyi icad ettiniz de reytingleri bu kadar patlattınız?
‘Teksoy Görevde’ matematiği çok sağlam, süresi, akış biçimi çok iyi hesaplanmış bir programdı. Türk televizyonculuk tarihinin bu anlamda en klas programlarından biridir.
İstediği kadar doğru bilgi olsun süsleyeceksiniz. Belgeseli bile popüler bilim yapacaksınız. Biz bir reyting programıyız. İpimizi her an çekebilirler o zaman. Doğru bilgiyi sağlam süslüyordum.. Bilinmeyenleri işledim hep, zaten o yüzden de işi zirvede bıraktım yoksa tekrara düşecektim...
Meslek hayatımın en unutulmaz çalışmalarından biri Aralık 1997’deki “Soğuğun Kalbine Yolculuk” Kuzey Kutbu macerası. Bu macerayla Türk televizyonculuk tarihinin reyting rekorunu kırdım.
- Kutupta namaz kılmak o an mı aklınıza geldi?
Hayır önceden planladım. Kutuplarda nasıl namaz kılındığı hep sorulan bir soru değil miydi? O sorulardan yola çıkarak programın 200. bölümü için naif bir kutlama yapmak istedim.
200 bölümde dünyanın çevresinde 5 tur atıp 10 pasaport doldurmuşum kazasız belasız. Bu yüzden inandığım Tanrı’ya bir teşekkür etmek istedim, o şükür namazıydı. Ortam da o kadar büyüleyiciydi ki... Pilot bizi resmen o bölgeye attı; üç saat sonra geleceğim sakın ölmeyin dedi ve gitti... Hiç ses yoktu, o kadar sessizdi ki sustuğumuzda kalp atışlarımızın sesini duyuyorduk...
- Bilgileri süslüyorum dediniz, en gözde aksesuarınız neydi?
Yetenek... Mesela ‘Keloğlan Mağarası’na kameramanı alıp girdiniz. Gezelim Görelim programı gibi çekince kaç kişi izler? Biz reyting programıyız. Ya da bilimsel bir altyapıyla çekim yapacaksınız burada saç pigmentlerine iyi gelen tuzlar varmış, çekelim duvarları vs. Biz, 45 dakikada hem insanları bilgilendiren, eğlendiren bir iş yapıyorduk. Tekerleme hazırlamıştım saçım benim saçım benim diye... Hiç tribe girmiyorduk biraz tebessüm ettiriyorduk seyirciye. - Şimdi bu programlar yok, sıkılıyor musunuz?
Hayır senaryo yazıyorum şimdi. Bir sinema filmi hazırlığı içindeyim. Psikolojik - gerilim türünde film çekeceğim. Sinemada da ilklerin adamı olacağım.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama