Ölüm yıl dönümünde Abdülhak Hamit Tarhan'ın tüm yaşam öyküsü

Ölüm yıl dönümünde Abdülhak Hamit Tarhan'ın tüm yaşam öyküsü

12.04.2022 15:55:00
Güncellenme:
Ölüm yıl dönümünde Abdülhak Hamit Tarhan'ın tüm yaşam öyküsü


Ölüm yıl dönümünde Abdülhak Hamit Tarhan'ın tüm yaşam öyküsü

Abdülhak Hamit Tarhan, 2 Ocak 1852 doğumlu Türk şair, oyun yazarı ve diplomat. Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde ve Cumhuriyet Türkiye'sinin ilk yıllarında eserler veren, modern edebiyatın doğuşunda etkin bir isim olan Tarhan 12 Nisan 1937 yılında hayatını kaybetti.

İşte Abdülhak Hamit Tarhan'ın yaşam öyküsü...

Ölüm yıl dönümünde Abdülhak Hamit Tarhan'ın tüm yaşam öyküsü

Köklü ve eski bir ulema ailesinin ferdi olarak 2 Ocak 1852 tarihinde İstanbul'da dünyaya geldi. Hayatının her döneminde yüksek mevkilerde bulunarak, dünyanın birçok yerini görme fırsatı yakaladı ve çağının büyük ve güçlü bir sanatçısı sayıldı. Tanzimatı, Birinci ve İkinci Meşrutiyetleri ve Cumhuriyeti gören; bu devirlerdeki Tanzimat, Edebiyat-ı Cedide, Millî Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanıyan sanatçı, Türk edebiyatında "Şair'i Azam" (Büyük Şair) sıfatı ile anıldı.

Bu sıfatı ilk kez Süleyman Nazif kullandı.

Ölüm yıl dönümünde Abdülhak Hamit Tarhan'ın tüm yaşam öyküsü

Uzun seneler diplomat olarak hem doğu hem de batı ülkelerinde bulunması nedeniyle iki edebiyatı da tanıyarak Türk şiirine batıdan yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirirken; Batı yazarlarından etkilenerek yazdığı oyunlarla Türk tiyatrosuna felsefi düşünceyi soktu. Türk edebiyatının en büyük eserlerinden birisi kabul edilen Makber'in şairi oldu.

TBMM III., IV. ve V. dönemlerde İstanbul Milletvekili olarak görev yaptı.

Ölüm yıl dönümünde Abdülhak Hamit Tarhan'ın tüm yaşam öyküsü

AİLESİ VE EĞİTİMİ

2 Ocak 1852’de İstanbul’da Bebek'teki Hekimbaşı Yalısı’nda köklü ve eski bir ulema ailesinin ferdi olarak dünyaya geldi. Babası, tarihçi ve diplomat Müverrih Hayrullah Efendi, annesi Kafkasya’dan kaçırılmış bir cariye olan Münteha Hanım’dı. Ailenin dört çocuğundan üçüncüsüydü. Diğerleri sırasıyla Fatma Fahrünnisâ Hanım, Abdülhâlik Nasuhi Bey ve Mihrinnisâ Hanım’dı.

Bebek Köşk Kapısı’ndaki Mahalle Mektebi’nin ardından bir süre Rumelihisarı Rüştiyesi’ne devam etti, daha sonra evde özel dersler alarak yetişti. Kendisine özel ders veren hocalardan Hoca Tahsin Efendi'nin üzerinde büyük etkisi oldu. 10 yaşındayken ağabeyi Nasuhi ile birlikte Paris’e Millî Eğitim Müsteşarı olarak eğitim sistemini inceleyen babasının yanına gönderildi ve eğitimine orada devam etti. 1864 yılında Paris'ten İstanbul'a döndü. Gördüğü tek düzenli tahsil, Paris’teki bir buçuk senelik tahsilidir. Yurda döndükten sonra Robert Kolej’e girdiyse de asıl öğrenimini evde özel hocalardan aldı. Henüz çocuk yaşta iken usul-adap öğrenmek için bir okul vazifesi gören Bab-ı Ali Tercüme Odası’nda kâtip olarak çalıştı. Bir yıl sonra babasının Tahran Büyükelçisi olarak atanması üzerine onunla birlikte Tahran’a gitti. 

Farsça öğrendi ve İran edebiyatını tanıma fırsatı buldu.

Ölüm yıl dönümünde Abdülhak Hamit Tarhan'ın tüm yaşam öyküsü

TARHAN'IN İLK ESERLERİ

Babasının ölümü üzerine 1867’de İstanbul’a dönen Abdülhak Hamit, memuriyet hayatına Maliye ile Şûrâ-yı Devlet Mektubî Kalemleri'nde devam etti. Mektubî Kalemi'nde Ebüzziya Tevfik, Samipaşazade Sezai ve Baha Bey gibi devrin edebiyatçılarıyla arkadaşlık etme fırsatı buldu. 1873’te Recaizade Ekrem ile tanıştı ve yazarı "ikinci üstadı" olarak kabul etti. Birinci üstadı, dönemin genç yazarlarını etkisi altına alan Namık Kemal’di. Bu arada Tahran hatıralarını anlatan Maceray-ı Aşk adlı ilk eserini yazdı.

1874 yılında Edirne'de ağabeyi Nasuhi Bey'in konağında Pirizade ailesinden on üç yaşındaki Fatma Hanım ile evlendi ve onunla beraber İstanbul’a döndü. Çiftin Abdülhak Hüseyin ve Hamide adında iki çocuğu oldu. Abdülhak Hamit, evliliğinin ilk yıllarında ilk şiirlerini yazdı. Ahmet Vefik Paşa, içinde atasözleri bulunan bir oyun yazmasını önermişti. Düğünden birkaç ay sonra onun öğüdüne uygun olarak Edirne'de Sabr ü Sebat adlı oyunu yazdı. İçli Kız, Duhter-i Hindu, Garam, Sardanapal ve Nazife gibi eserleri bu dönemde verdi. Büyük bir üretkenlikle birbiri ardına çıkardığı kitapları geniş yankı buldu, ünü Osmanlı'da yayıldı.

Ölüm yıl dönümünde Abdülhak Hamit Tarhan'ın tüm yaşam öyküsü

PARİS YILLARI

Hariciye mesleğini seçen ve 1876’da Paris Büyükelçiliği İkinci Kâtibi olarak Fransa’da görevlendirilen Abdülhak Hamit, eşini ve çocuğunu Edirne’de ağabeyinin evinde bırakıp görev yerine gitti. 2 yıl süre ile Paris’in eğlence dünyasında yaşadıklarını “Divaneliklerim yahut Belde” adıyla kitaplaştırdı. On yedi şiir içeren bu kitapta hayat ve gerçek dünyayı anlatması, Hamit’in şiire getirdiği yenilik oldu. Paris yıllarında daha sonra Damat Ferit Paşa olarak tarih sahnesinde yerini alacak Ferit Bey ile arkadaşlık etti.

Abdülhak Hamit Paris’te iken gezip tozmanın yanı sıra; Jean Racine, Pierre Corneille, Victor Hugo, Alphonse de Lamartine ve Alfred de Musset gibi Fransız yazarlarını okudu, “Nesteren” ve “Tarık” oyunlarını yazdı. Corneille’in bir oyununa nazire olarak yazdığı “Nesteren”’in 1878’de Fransa’da yayınlanması sarayda kuşku uyandırdı. Biri halk tarafından sevilen diğeri sevilmeyen iki kardeş hükümdarın kavgasını anlatan bu eserin konusu, V. Murat ve II. Abdülhamit’in durumuna benzerlik gösterdiği için görevden alındı. Yeni bir göreve atanıncaya kadar geçen iki sene içinde Edirne’de yaşadı ve kendini edebiyata verdi. "Sahra”, “Tezer”, “Eşber” ve “Bir Sefilenin Hasbıhâli” adlı eserleri bu dönemde tamamlandı.

Ölüm yıl dönümünde Abdülhak Hamit Tarhan'ın tüm yaşam öyküsü

PARİS'TEN DÖNÜŞÜ VE FATMA HANIM'IN ÖLÜMÜ

Bütün arzusu Paris’e gitmek olan Hamit, Berlin Sefareti'ne atandığından bundan memnun olmasa da Paris yoluyla Berlin’e gitmeye karar verdi; ancak bu arada ağabeyinin Rize’ye tayin olduğunu öğrenince karısının ve çocuklarının durumunu öğrenmek için İstanbul’a döndü. Bütün ailenin Nasuhi Bey ile Rize’ye gitmesine karar verilince onlarla birlikte gidip Batum, Kırım yolu ile Berlin’e gitmeyi düşündü. Yolda Kırım Savaşı’nın yapıldığı yerleri görme fırsatı buldu ve şehit Türk askerlerinin bir mezarı olmadığını görünce “Sivastapol Manzumesi”’ni kaleme aldı.

Ölüm yıl dönümünde Abdülhak Hamit Tarhan'ın tüm yaşam öyküsü

Odesa'da iken Berlin'e gitmekten vazgeçen Hamit, cinnet geçirdiğine dair Hariciye Nazırı'na bir telgraf çekip Rize'ye geri döndü; ardından ailesinden ayrılmak istemediği için görevinden istifa etti ve Poti Şehbenderliği'ni istedi. Rize'de iken en verimli dönemlerinden birini geçiren şair “İbn-i Musa” adlı eserini tamamladı.

1881'de Poti Şehbenderliği'ne (konsolosluğuna) atanan ama beğenmeyen Hamid, birkaç ay sonra Yunanistan’ın Golos şehrine atandı, burada karısı Fatma Hanım ile beraber üç yıl kaldı. 1883’te Bombay Konsolosluğu'na atandı. Hasta olan karısına havasının yarayacağını düşünerek bu görevi kabul etti. 3 yıl kaldığı Bombay’da doğanın güzellikleri coşkun şiirler için ilham verdi. Ancak Fatma Hanım’ın durumu iyileşmeyip verem teşhisi konulunca ailesi ile İstanbul’a doğru dönüş yoluna çıktı. Fatma Hanım, İstanbul’a varamadan Beyrut’ta vali olan Nasuhi Bey’in konağında hayatını kaybetti.

Şair, Beyrut’ta kaldığı kırk gün boyunca her gün Fatma Hanım’ın mezarını ziyaret etti ve ünlü şiiri “Makber”i yazdı. Makber’in yayımlanması ile ünü birden arttı, imparatorluk sınırlarını aştı. O güne kadar düz yazı alanındaki eserleriyle tanına Hamit, eşinin ölümünden sonra şairliği ile anılır oldu.

İstanbul'a döndüğünde kendisini edebiyata verdi; karısıyla ilgili “Ölü”, “Bunlar O'dur” ve “Hacle” eserlerini yayımladı ve Hindistan izlenimlerini kaleme aldı.

Ölüm yıl dönümünde Abdülhak Hamit Tarhan'ın tüm yaşam öyküsü
İlgili Konular: