17 Ağustos 1999 Depremi Geleceğin Dersini Verdi mi?
Türkiye, evrensel deprem kuşağındadır. Bu ülkede yılda 20 bin dolayında irili ufaklı deprem olduğunu söylersek, tehlikenin derinliği anlaşılabilir. 17 Ağustos 1999 “Marmara-Kocaeli” depreminde, 7.4 “Richter” ölçekli ve 150 km. bir etki alanında 45 saniyelik bir felaketle 18 bin 243 kişi yaşamını yitirmiştir.
Yıldönümünü acıyla andığımız 1999 depreminin merkezi “Marmara-Kocaeli”, sosyo-ekonomik ağırlığa sahip bir yerleşim alanıdır. Buradaki afet Türkiye’yi etkilemiştir. Benzerlik taşıyan 10 Temmuz 1894 tarihli “İzmit-İstanbul” depremi de 175 km. uzunluğundaki etki alanı ve 18 saniyelik süresiyle bölgedeki tarihsel afetlerdendir. Sismograf olmadığı için ölçeği bilinmemekte, 4 bini aşan bir yaşama mal olduğu sanılmaktadır.
Bölgenin, tektonik yapılardan biri olan Kuzey Anadolu Fay Zonu (KAFZ) üzerinde yer alması, deprem tehlikesini artırmaktadır. Marmara Denizi diplerinde oynak fay hatları uzanmaktadır. Tek hat durumundaki iki fay hattından biri 110 km, bir diğeri ise 85 km. uzunluktadır. Fayların neden olacağı olası bir depremin “8” Richter ölçeğine ulaşacağı da ısrarla öne sürülmektedir.
Afet politikası
Türkiye’deki depremler için devletin ciddi afet politikaları olmamıştır. Üst organ statüsünde 1999’da kurulan “Ulusal Deprem Konseyi”, 2007 tarihinde “güncelliği yoktur” savıyla kaldırılmıştır. Çeşitli maddesel yardımlarla depreme uğrayanlara sadece destek söz konusudur. Halbuki Türkiye’de oluşan afetlerdeki can ve mal yitirimlerinin yüzde 61’den fazlası depremle ilgilidir. Heyelan, sel, yangın ve çığ düşmeleri sonraki oranlardır.
Genel afet politikası; günü kurtarmak için “yaraları sarmak” olan bir kamu zihniyeti; gereğince bilimsel önlemli ve tam hazırlıklı değildir. Atıl ve beceriksizdir. Bırakınız anilik taşıyan depremleri; dere yataklarına toplu konutlar inşa edilecek kadar da öngörüsüzlük vardır. 1999 Marmara-Kocaeli depreminde görülmüştür ki, 27 Aralık 1939 tarihli ve 7.9 Richter ölçeğindeki “Erzincan” depreminin dehşetli örneği daima yaşanabilir.
İvedi beklentiler
Jeolojik-jeoteknik etüt çalışmalarına yeterince önem verilmeyen ülkemizde inşaat piyasası başıboştur. Kaçak yapılaşma, bilimsel kurallara aykırılık ve proje hataları suç ortamı yaratmaktadır. Özelleştirilen denetim alanındaki ücretler, inşaatları yapanlarca verilmektedir. Böylesine bir piyasada kapkaççı tutumun sonuçları görülmüşse de kamusal gerekler yürütülmemiştir. Denetim kamulaştırılmalı, ağır cezai yaptırımlar getirilmelidir.
Türkiye’de sağlıklı “imar planları” güvenli kentleşme için de; ‘makro bölgelendirme’ yapılmalıdır. Zemin yapılarına bağlı eş ivme, eş şiddet ve deprem tehlikeleri ayrıntılı haritalarda üretilmelidir. Alınacak kayıtlarla depremin maksimum ivmesi ve yer hareketleri süresi görülebilir. Farklı zeminlerde alınacak kayıtlarla; zemin-yapısı, topog-rafik ve sıvılaşma etkisi belirlenebilir. Bu verilerle deprem dalgasının uzaklıkla olan ilişkisi geliştirilebileceği gibi güvenilir istatistiklerle ulaşılabilir. Bunlar hızla gerçekleştirilmelidir.
Hasarlı sayılabilecek bölgelerin, az veya hiç hasar olmayacak önlemler için diğer mevkilerden önce saptanmasının yararları açıktır. Hasar mevkilerindeki bina onarım ve yenilemelerine diğerlerine göre teknik öncelik verilmesi de önemlidir. Deprem sigortasının uygulanırlığı ayrıca sağlanmalıdır.
Zararları aza indirme çalışmaları, deprem ülkelerinin genel ilkeleridir. Can ve mal yitirimlerini önlemek açısından önemlidir. Kent planlaması yönünden yararıysa, ağır hasar mevkilerinin yeşil alan olarak belirlenmeleri ve yüksek binaların güvenli zeminlere göre yapım planlamalarını sağlamasıdır.
Doğal olayların afete dönüşmesi, insan etkinlikleriyle ilişkilidir. Bir doğal afetin ardından gözlenen göçler, yerleşim yeri değişiklikleri, demog-rafik yapıdaki değişimlerin derecesi, doğal afetlerle yaşamayı ne derecede öğrendiğimizin de göstergesi olmaktadır. Bu gerçeğe dikkat edilmelidir.
Yapı yönetmeliklerine uygun olmayan bina üretimi ve jeolojik faktörlerle havza tabanı özellikleri zararlı etkenlerdir. Su, çevre, altyapı, sosyal ve eğitsel, yerleşim, sağlık ve yönetim öğeleri de sorunların başlıcalarıdır. Ama her birinin kendi koşulları içinde; bilimsel, çağcıl ve somut şekilde iyileştirilmeleri tamamlanmamakta, palyatif önlemlerle yetinilmektedir. İşin fecaati de buradadır.
Genel ve yerel yönetimlerle, çeşitli toplum kuruluşlarının depremlere hazırlık konusunda bireylere eğitim verilmesinde çaba gösterilmelidir. Deprem tehlikesi taşıyan her ilde, olağanüstü durumlarda görev alacak kişi ve kuruluşlar belirlenmeli, olay yerine hızla ulaşım ve müdahale planlaması düzenlenmelidir. Ama; göstermelik “Mahalle Afet Gönüllüleri” yetersiz bir organizedir. Resmi organlar da zayıf kamu kurumlarıdır. Devletçe; eğitim, teçhizat ve güç artırması yapılmalıdır.
Devlet, toplumu bilgilendirerek karar verme aygıtlarında yer almalarına olanak sağlayan teşvik edici süreçleri geliştirmelidir. Planlama, işbölümü, denetim ve izleme işletilmelidir. Üniversiteler, meslek odaları, dernek ve vakıflar, yerel yönetimlerle devlet arasında dayanışmayı hızlandıracak ilişkiler saptanmalıdır.
“Ulusal Strateji” başta deprem açısından olmak üzere tüm afet çeşitleriyle birlikte belirlenerek yönetim ve eşgüdüm iş-levi görecek resmi birim oluşturulmalıdır. Devlet, afetlere ait; yapması ve yapmaması gerekenleri, katılımcı ve demokratik ortamlarda tartıştırarak farklı düşünceleri özümseyebilen bir anlayışa öncülük etmelidir.
Sonuç:
Türkiye’de 27 Aralık 1939 tarihli ve 7.9 Richter ölçeğindeki “Erzincan” ve 7.4 ölçekli 1999’daki “Marmara” depremleri yinelenebilir. Afet politikaları da ancak bilimsel, çağcıl ve ciddi bir kamu zihniyetiyle yönetilir. Ama bilinmelidir ki; bilimsel önlem, denetim ve genel iyileştirme bu ülkede güvenli değildir. 1999 Marmara-Kocaeli depreminden bu tarafa gereken dersler alınmış değildir. “Van” son örnektir.
Jülide Köroğlu- Eğitimci/Jeomorfolog
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği