3 göçmen kadın 3 çaresizlik hikâyesi

Mültecilerle konaklayan araştırmacı Nurcan Keskin, İstanbul Otogarı’nda Suriyeli göçmenlerle bir gece geçirdi ve Cumhuriyet için yazdı.

3 göçmen kadın 3 çaresizlik hikâyesi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.09.2015 - 05:36

Umut kaçıncı durakta

Gitmek istiyorlar... Yaşam tam da burada başlıyor onlar için. Çünkü, “Alınan verilen hiçbir karar size dair değil” diyorlar. Tıpkı 2011 yılında başlayan ve bitmek bilmeyen savaş gibi... Hepsinden

Hepsinden aldığım yanıt aynı:

“Bu benim savaşım değil! Dün bu savaşı başlatanlar kimlerse yarın nerede, nasıl yaşayacağımıza karar verenler de yine aynı kişiler. Çünkü bugün ortada kalanlar bizleriz ve bizler yalnızca bugünüz, dün değiliz, yarın hiç değiliz! İşte yaşama buradan başlıyoruz. Bugünün yarını için siz buna ‘umuda yolculuk’ diyorsunuz. Umut bunun kaçıncı durağında bilinmez. Çıktığımız her yolculukta bizi uzun bekleyişler ve belirsizlikler karşıladı.”

İstanbul Esenler Otogarı’nda günlerdir yola çıkmalarına izin verilmesini bekleyen kadınlarla söyleşiyorum.

OTOGARDA ÜÇ KADIN ANLATIYOR

13 ÇOCUKLU ŞİRİN

Cami avlusunda, yerdeki bir karton kâğıdın üzerinde oturmuş, yöresel kıyafetli, beyaz türbanlı bir kadın. Adı Şirin Muhammet, 55 yaşında. 13 çocuğu var. Kocası işsiz kalmış. IŞİD saldırıları da yoğunlaşınca bir buçuk yıl önce, Şam’dan gelmişler.

Kendi olanaklarıyla Mardin Nusaybin’de ev kiralamışlar.

Ancak ekonomik koşulların ağırlığına daha fazla dayanamayınca Avrupa’nın yolunu tutmuşlar.

“Hangi ülkeye gitmek istiyorsunuz?” soruma, “Fark etmez. Çocuklarımızın gelecek kaygısı taşımadan, güvenle yaşayabilecekleri bir hayat istiyoruz. En ufak bir gürültüde bile çocuklarım korkup battaniyenin altına saklanıyorlar” yanıtını veriyor. “Savaş biterse ülkenize dönmek istiyor musunuz?” sorumu da, “Vatanımızı hiçbir ülkeye değişmem. Çamuruna bile razıyım. Ülkemdeki savaş bugün bitse, şimdi kalkıp dönerim” diye yanıtlıyor.

BİZE YAŞAM YOK

Bir diğerinin adı Yasemin. 24 yaşında. 2 çocuğu var ve 3.’sü yolda. Savaş başlayınca önce Kuzey Irak üzerinden Mardin’e, oradan da Yunan adalarına geçmek üzere İzmir’e gelmiş. O geceyi, “Çareyi denizlerde arıyorduk. Bir bota bindik. Altı yedi metre ilerledikten sonra botun su alması üzerine geri dönmek zorunda kaldık. Çok korktum o gece. Çocuklarım için yönümüzü İstanbul’a çevirdik” diye anlatıyor.

Avcılar’daki akrabalarının yanında 2 ay kaldıktan sonra, bu kez karadan şanslarını deniyorlar.

3 aylık hamile Yasemin’in dudaklarından son olarak şu sözler dökülüyor:

“İnşallah bize kapıları açarlar. Çünkü burada bize yaşam, iş yok. Hamileyim, yüküm gittikçe artıyor. Ve kış geliyor...”

DUVARIN DİBİNDE

Adının açıklanmasını istemeyen bir başka kadın ise, Halep’teki evlerine bomba isabet etmesi sonucu eşini kaybetmiş. En büyüğü 15 yaşındaki 5 çocuğuyla birlikte İstanbul’a gelmiş.

Yaşadıklarını, “Meryemtepe’de bir dükkânda 2 yıl kaldık. 600 lira kira veriyordum. 200 lira su, 200 lira elektrik. Etti bir milyar. Çok zor. Nasıl yaşayalım. 15 yaşındaki oğlum dışında çalışabilecek kimsem yoktu” diye anlatıyor.

O da Şirin Muhammet gibi, çocuklarına daha iyi bir gelecek umuduyla yollara düştüğünü, Türkiye’de istenmediklerini söylüyor.

Ona da aynı soruyu yöneltiyorum.

“Ya savaş biterse, Suriye’ye dönmeyi?..”

“Savaşın bitmesi çok zor. Toprağıma kurban olurum ama çaresizim. Kim böyle bir yola çıkmak ister. Görüyorsunuz işte, duvarların dibindeyim...”    


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler