80. yılda Köy Enstitüleri-1
Adı konmamış bir eğitim bayramıdır köy enstitüleri. Cumhuriyet, yeni yazı dizisiyle eğitim destanını özel belgeler ve tanıklıklarla evinize getiriyor.
TONGUÇ’UN ÖZEL ARŞİVİNDEN CUMHURİYET EĞİTİM TARİHİ BELGELERİ
1
Işık Kansu
ANADOLU GÜNEŞİ
Cumhuriyet Türkiyesi’ne özgü devrimci eğitim, uygarlaşma,
bilgisizlikten sıyrılma atılımı olan Köy Enstitülerinin kuruluşunun 80.
yıldönümü. Köyün aydınlatılması düşüncesi ve çabasının, zaferden hemen sonra,
özellikle de Cumhuriyetin ilanından sonra devrimci kadroların üzerinde
duyarlıkla eğildiği konulardan biri olduğu bilinir.
Vasıf Çınar’dan başlayarak Mustafa Necati, Reşit Galip,
Saffet Arıkan gibi milli eğitim bakanlarının her biri, yakın kadroları ile
birlikte Köy Enstitülerine evrilecek olan köyde ve köy için eğitim seferberliği
sürecine önemli katkılar sunmuşlardır.
Köy Enstitüleri, Hasan Âli Yücel’in milli eğitim bakanlığı,
İsmail Hakkı Tonguç’un da ilköğretim genel müdürlüğü döneminde yaşama geçmiş,
Anadolu’nun ters giden tarihine bir güneş gibi doğmuş, daha sonra bu ışıklanma,
tutucuların, gericilerin ve emperyalist sömürgenlerin çıkarları uğruna balçıkla
sıvanmıştır.
Köy Enstitülerinin Tonguç Babası, yalnızca bu kurumun
kurucusu olmakla kalmamış, görev yaptığı her aşamada, önemli gördüğü neredeyse
her belge, bilgi, mektup vb. resmi yazışmalarından birer örnek alarak ya da
asıllarını biriktirerek eğitim tarihimize önemli bir kalıt bırakmıştır.
Oğlu Engin Tonguç, yaşama veda etmeden önce babasının bu
kalıtını sonsuzlaştırmak adına İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı’nı kurmuş ve
bu belgeleri o vakfa devretmiştir. Köy Enstitülerinin 80. yılında gazetemizde
yayımlamaya başladığımız bu dizi yazıda, işte o vakıfta bulunan 10 bini aşkın
belgenin arasından seçtiğimiz önemli saydığımız kimi rapor, yazışma ve
fotoğraflara yer vereceğiz. Belgeler, neredeyse bir avuç Cumhuriyetçi eylem ve
düşün insanının; çağdışı, eğitimden yoksun ve çaresiz bırakılmış, yoksul,
bağımlı bir toplumu, gönlü ve aklı birleştirerek hangi koşullarda çağın
düzeyine yükseltmeye çabaladıklarını göstermesi bakımından ders verici niteliktedir.
İLK KEZ GÜN IŞIĞINA ÇIKIYOR
Cumhurbaşkanı Atatürk’e 1930 yılında sunulan “Maarif
Programımızın Esasları” raporu:
KÖYLERDE OKURYAZAR VE
ÜRETİCİ YETİŞTİRMEK İÇİN KÖY YATILI OKULLARI AÇILACAK.
İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı’nda bulunan ve ilk kez
gün ışığına çıkan Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e, 1930 yılında sunulan
“Maarif Programımızın Esasları” adlı raporda, köy çocuklarına ve köy okullarına
özel önem verildiği görülüyor.
Özgür, bağımsız ve laik Cumhuriyeti geliştirecek yurttaş
yetiştirme ilkesinin benimsendiği vurgulanan raporda, bireye yeteneği ve
becerisini en yüksek düzeyde ilerleteceği bir eğitim derecesine yükselmesini
sağlamak ve eğitim sistemini demokratikleştirmek amacına yer verildi.
Derste çocuklara bilimsel anlayışın ve düşünüşün verilmesi
gerektiği kaydedilen raporda, köylerdeki eğitim ile ilgili şu belirlemelere yer
verildi: “Köylerde mektep binası, Köy Kanunu’na tevfikan (uyularak) halk
tarafından ve idare-i hususiyenin (özel idarenin) yardımı ile vücuda
getirilmektedir. Köylerde ilk tahsilin inkişafına (gelişmesine) mani olan mühim
sebeplerden biri binasızlıktır. Bunun önünü almak ve kısa birzamanda köylerde
okuttuğumuz çocukların nispetini (oranını) şehirlerde okuttuğumuz çocukların
nispetine çıkarmak için vilayetlerin inşaat tahsisatından (ödeneğinden) köy
mektepleri inşaatına muavenet (yardım) kısmını her sene bir miktar daha
arttırmak esas gayelerimizden biridir.”
Raporda, nüfusu uygun olan köylere her yıl daha fazla
öğretmen gönderileceği, nüfusu az olan ya da okul yapılamayacak olan dağınık
köylerde çocuklara eğitim vermek için gezici öğretmenler örgütü oluşturulacağı
gündeme getirildi.
Benzer 19 köyde, köy yatılı okulları açıldığı vurgulanan
raporlarda, köy yatılı okullarının, köylerde okuryazar ve daha iyi üretici
insan yetiştirme amacına yönelik olduğuna dikkat çekildi. Köy ve kasabalarda
yeni Türk harflerini öğrenmiş olanlar için okuma odalarının açılmaya başlandığı
aktarılan raporda, 1929’da köy odalarına 60 bin kitap gönderildiği bilgisine
yer verildi.
1935’te yapılan İlk Eğitim ve Öğretim Komisyonu Çalışma
Raporu:
‘İLKOKUL’, ‘İLK HALK OKULU’ DİYE TANIMLANIYOR
Kadın-erkek eşitliği: Nakış, dikiş yerine erkek ve kız
öğrenciler için “aile bilgisi” dersi. Köy ilk halk okullarının eğitim ve öğretim
planına, çevre koşullarına uygun sağlık, tarım ve zanaat dersleri konulması
öngörülüyor.
Köy Enstitülerinin kurulması için öncül adımların atılmasına
olanak sağlayan Saffet Arıkan’ın Milli Eğitim bakanlığı döneminde, ilkokullara
“ilk halk okulu” adı verilmesinin gündeme getirildiği belgelendi. İsmail Hakkı
Tonguç’un özel belgeliğinde yer alan ve Arıkan’ın Milli Eğitim bakanı,
Tonguç’un da ilk öğretim Genel Müdürü olduğu 1935 yılına “İlk Eğitim ve Öğretim
Komisyonu Çalışma Raporu”, Köy Enstitülerine doğru evrilen sürece ilişkin
önemli ipuçları veriyor.
Kendi el yazısı ile düzeltmeler yapması nedeniyle Tonguç’un
kaleminden çıktığı anlaşılan rapora göre, CHP’nin 4. büyük kurultayında kabul
edilen programın “ulusal eğitim” bölümü, çeşitli Avrupa ülkelerinin ilkokul
programları, uluslararası eğitbilimcilerin yazdıkları kitaplar gibi
kaynaklardan yararlanan komisyona, Milli Eğitim Bakanlığı incelemek üzere kimi
işler veriyor. Bunların arasında, “Köylerdeki okullarda sağlık, yaşayış ve
içinde bulunduğu çeven (çevre) şartları ile ilgili olarak tarım ve zanaat
fikirleri verilecektir” hedefi de bulunuyor.
Raporun ilerleyen sayfalarında, köy okullarının, eğitim ve
öğretim planı ve ana ilkeler açısından kent okullarını programından belli başlı
bir ayrılık göstermediğinin altı çiziliyor ve şu ayrıma gidiliyor:
“.. teşkilatındaki özgülük, hayat, tabiat ve yurttaşlık
bilgilerine ve iş dersine köyde verilen farklı mahiyet, sağlık, tarım ve zanaat
fikirleri ile köy çeveni (çevresi) şartlarının zaruri (zorunlu) kıldığı bir
ayrılık gösterilmiş ve buna ait bir fasıl (bölüm) konulmuştur.”
Köy okulları için bir ders ve öğretim planı hazırlandığı
ifade edilen raporda, köy çocuklarına ilişkin hedefler şöyle belirleniyor:
“Okulsuz köy çocuklarını okutabilmek için santral halk okullarında açılacak
pansiyonlar için öğrenek (ders) projesi hazırlandı.
Gerek sömestrli okullardaki yaşı uygun, gerek diğer köy halk
okullarından birinci devreyi bitiren zeki ve yetenekli köy çocuklarının devlet
hesabına köy tarım, zanaat, öğretmen okullarında ve daha yüksek okullarda
okutulmaları için yalnız ikinci devresi bulunan bir bölge okulları tipi kabul
ve buna ait proje hazırlandı.”
HALK OKULU
Raporda, ilkokullar için “ilk halk okulu”, köy ilk okulları
için de “köy halk okulu” nitelemesi yapıldığı özellikle dikkat çekiyor. İlk
halk okullarının amaçları ve ilkeleri şöyle:
- Halk okuluna devam eden çocukları, kuvvetli cumhuriyetçi,
ulusçu, halkçı, devletçi, laik, devrimci yurttaşlar olarak yetiştirmek.
- Halk okulu, talebesinin (öğrencisinin) fikir ve bedence
gelişmesine öncü verir (öncelik verir). Onları sağlam vücutlu, şen ve gürbüz
yurttaşlar olarak yetiştirmeye, karakterleri bakımından da ulusal derin
tarihimizin gösterdiği yüksek derecelere çıkarmaya çalışır.
- Halk okulu, eğitim ve öğretiminde güdülen amaç, bilgiyi
talebeye maddi hayatta başarı elde ettiren bir aygıt haline getirmektir.
- Halk okuluna devam eden her vatandaşa, modern iş hayatının
önemli araçlarından faydalanabilmek, bilgi ve becerilerini kazandırmak ve bu
bilgi ve becerileri kendinden başkalarına faydalı kılma şuurunu kazandırmak.
İlk halk okulunun teknik işlerine ilişkin önerilerin de yer aldığı raporda,
eşitliğe özel özen gösteriliyor.
Ev idaresi, nakış, dikiş dersleri yerine “aile bilgisi” adlı
ders kabul ediliyor. Bunun gerekçesi de şöyle açıklanıyor: “Bu dersin erkek
talebeye de gösterilmesi şartıyla müfredat yeniden düzenlendi. Yalnız kızlara
özgü işler yaptırılırken erkek talebenin de aile bilgisi dersiyle ilgili resim
ve iş ile meşgul edilmesi uygun görüldü.”
80. YILDA KÖY ENSTİTÜLÜLER ANLATIYOR-1
Mustafa Gazalcı
YARINA ÜMİTLE YÜRÜYENLER....
1940’lı yılların koşullarında eğitmenler, öğretmenler,
gezici başöğretmenler; dağlardan kır çiçekleri toplar gibi o yoksul halk
çocuklarını, Türkiye’nin 20 yerine dengeli olarak dağılmış eğitim güneşinin,
Köy Enstitülerinin altına topladı.
Enstitülerin kuruluşu 17 Nisan, adı konmamış bir Eğitim
Bayramı’dır. Köy Enstitüleri (KE), Cumhuriyet tarihinin en önemli eğitim
destanıdır. Bu destanın 80. kuruluş yıldönümü. Ne yazık ki planlanan
etkinlikler koronavirüs nedeniyle iptal edildi. Biz bu ortamda, bu kurumları
yaratanlara karşı bir ölçüde borcumuzu ödemek istedik.
Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç zamanında açılan 20,
Van’da 1948’de açılan Ernis ile sayıları 21’i bulan 165 mezunla yaptığımız
anket ve konuşmaların kimilerini değiştirmeden aktarmayı düşündük. Dizide,
2015’te “Mezunları Üzerine Bir Araştırma, Köy Enstitüleri Sistemi” adıyla Bilgi
Yayınevi’nden yayımlanan kitabımız için hazırlanmış anket sorularına verilen
çarpıcı yanıtlardan bir bölümünü bulacaksınız.
Mezunlar, yokluk, yoksunluk içinde, kimisi yürüyerek kimisi
eşekle, kimisi kamyonla engelleri aşa aşa okullarına geldiklerini anlatıyorlar.
Enstitülerde okul binalarını kendilerinin yaptığını, iş eğitimi içinde
ürettiklerini, özgürce okuduklarını, eleştirdiklerini, sanatla uğraştıklarını
aktarıyorlar.
HÜSRANA ÇEVRİLEN YILLAR
Ortaya bu eğitim destanın nasıl var edildiği çıkıyor.
Ardından destanın hüsrana çevrildiği yıllar geliyor. Mezunlar, yetişip
kişiliklerini buldukları yuvalarının bozulmasına, yıkılmasına içleri kanayarak
tanıklık ediyorlar.
Bu kurumları kimin bozduğunu, yıktığını da vurguluyorlar. Bu
yanıtları verenlerin bir bölümü yaşıyor. Bir bölümü de ne yazık ki aramızdan
ayrıldı. Orhan Veli Kanık’ın şiiri onları şöyle ölümsüzleştirmiş: “Ellerinde
nasır/ Yüzlerinde nur./ Yarına ümitle yürüyenler.” Evet, onlar yarına büyük
umutlarla yürüdüler, ne yazık ki tomurcukken kurumları yok edildi.
Ancak Köy Enstitülerinin ilkeleri, düşüncesi 80 yıl sonra da
dimdik ayakta. Yarının aydınlık eğitim düzenini kuranlar bu sistemden çok
yararlanacaklar. Çünkü Köy Enstitülerinde uygulanan ilkeler, evrensel eğitim
değerlerine uygun ilkeler.
KIZLAR OKUSUN DA ERKEKLER SINAVSIZ OLSUN
Ayşe Baysal- İvriz Mezunu(1950)
- Köy Enstitülerine
(KE) kayıt sürecini kısaca anlatır mısınız?
1945, kıtlık ve yokluk yılları... İlkokulu bitireli 2 yıl
oldu. Benim küçüğüm kız kardeşim yeni bitirdi. KE ilk mezunları köylere
öğretmen olarak dönmeye başlamıştı. Onların yaşam koşulları köydekilerden çok
iyiydi. Herkes erkek çocuğunu KE’ye göndermek istiyor. Dinsel baskı kızların
okutulmasını engelliyor. Bunu gören yöneticiler, bir kız getiren erkek
öğrencinin sınavsız kabul edileceğini duyuruyor. Bu duyuru köyde erkek çocuğunu
enstitüye göndermek isteyen aileleri, çocuğunun okula gitmesini sağlayacak kız
çocuk aramaya yöneltiyor. Ben köyde iş yapamayan, hastalıklı biriyim. Kardeşim
ise daha güçlü idi. Oğlunu okula göndermek isteyen bir akrabamız babama baskı
yapmaya başladı. Kızlardan biri oğluna yoldaş olarak gitmeliydi. Annemin “bu
nasıl olsa köyde işe yaramıyor, Allah belki bir kısmet verir” düşüncesiyle
benim enstitüye gitmeme karar verildi. Kardeşim dinsel baskı sonucunda
okumaktan mahrum oldu. Ermenek ilçesinin Uğurlu köyünden yürüyerek Karaman’a,
oradan da trenle İvriz Köy Enstitüsü’ne ulaşmamın macerası kısaca böyle oldu.
- KE’de verilen
eğitimin niteliği nasıldı?
KE’deki eğitim yaparak, yaşayarak öğrenmeydi. Böylece
ezbercilikten uzak davranış değişikliğine esas olan çağdaş bir eğitim
sistemiydi. Teorik derslerde kafa gelişirken, öğrenilenler iş eğitimiyle
davranışlara yansıyordu.
- Enstitüleri kim
kapattı?
Çıkar çevrelerin baskısından ürken o yılların yöneticileri
(özellikle CHP’nin kalantorları ve DP’nin maskeli politikacıları) KE’yi
kapattı.
- Bugünün koşullarına
uyarlanmış Köy Enstitüleri olsa çocuğunuzu bu okullara gönderir miydiniz?
Seve seve.
- Beğendiğiniz üç
eğitimcinin adı?
Mustafa Necati, Hasan-Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç.
- Cumhuriyet
döneminde beğendiğiniz üç siyasetçinin adı?
Atatürk, H. Â. Yücel, Dr. Refik Saydam
- KE üzerine ne
söylemek istersiniz?
Taassubun baskısından ve işkencesinden çıkarıp aydınlığa
kavuşturan KE’ye ve kurucularına şükranlarımı sunmaktan başka ne diyebilirim.
KE’de edindiğim temel ilkeleri 45 yıllık eğitimcilik, öğretmenliğim, bireysel
yaşamımda uygulayabildiğim için mutluyum.
(Ayşe Baysal sonra beslenme alanında profesör oldu.)
KAPATANLAR EĞİTİM CİNAYETİ İŞLEMİŞTİR
Yazar Talip Apa- Çifteler KE Mezunu (1943) YKE (1946)
- Köy Enstitülerine
(KE) kayıt sürecini kısaca anlatır mısınız?
10 Kasım 1938’de Atatürk’ü kaybettiğimiz gün Çifteler Köy
Öğretmen Okulu’na yazıldım.
- KE’de verilen
eğitimin niteliği nasıldı?
Çok değişikti, ilginçti, yeterliydi.
- Enstitüleri kim kapattı?
Kapatanlar son 50-55 yılın partileri, politikacıları.
(Anketi 2002’de doldurdu.)
- Bugünün koşullarına
uyarlanmış Köy Enstitüleri olsa çocuğunuzu bu okullara gönderir miydiniz?
Gönderirdim, evet
- Beğendiğiniz üç
eğitimcinin adı?
İ. Hakkı Tonguç, Hasan-Âli Yücel, M. Rauf İnan.
- Cumhuriyet
döneminde beğendiğiniz üç siyasetçinin adı?
Atatürk, İ. İnönü, Hasan Âli Yücel
- KE üzerine ne
söylemek istersiniz?
KE’yi kapatanlar eğitim cinayeti işlemişlerdir. Türk halkına en büyük ihaneti yapmışlardır. Türkiye 80 yıl sonra, bugün geri kalmış ülke olmaktan kurtulamamışsa nedeni enstitülerin kapanmasıdır.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- ‘Bir an önce ilan etmelerini bekliyoruz’