ABD, dünyayı gözetliyor
İstanbul Film Festivali’nde gösterilen, 24 Nisan’da gösterime girecek Citizenfour’u izlerken George Orwell’in 1949 tarihli distopik romanı 1984’ü düşündüm. ‘Büyük Birader’ ve ‘Düşünce Polisi’ kavramları 66 yıl sonra günümüzde daha da belirgin.
Belgeselci Laura Poitras Ocak 2013’te “Her geçtiğiniz sınır, yaptığınız alışveriş, ettiğiniz telefon, cep konuşmalarınız, edindiğiniz arkadaş, yazdığınız makale, girdiğiniz web sitesi, gönderdiğiniz kısa mesaj, postaladığınız paket erişimi sonsuz fakat güvenliği tartışılır bir sistemin elinde” sözlerinden oluşan, Citizenfour adlı birinden şifreli bir e–posta alır.
2006’da Irak Savaşı’yla ilgili My Country My Country’i çekerken Amerikan hükümetince takip listesine alınan, sınırda alıkonulan, Guantanamo’yu anlatan The Oath (2010) ve belgesel Oscar’ını alan Citizenfour’la (2014) 11 Eylül üçlemesini tamamlayan Poitras’a bu şifreli e–postayı yazan köstebek Ulusal Güvenlik Teşkilat’ının Hawaii biriminde çalışan, sonsuz erişimi olan 29 yaşındaki kıdemli analist Edward Snowden’dır.
Laura’yla Edward’ın şifreli yazışmaları Haziran 2013’e dek sürer. Laura, Edward, The Guardian’ın köşe yazarı Glenn Greenwald, araştırmacı gazeteci Ewen MacAskill, 3 Haziran 2013’te Hong Kong’taki Mira Otel’de buluşurlar.
Edward, çağımızın en büyük skandallarından birini Amerikan hükümetinin tüm yerküreyi gözetlediğini anlatmaya başlar. Belgeselini sanat ve gazetecilik, sinema ve röportaj arasında kuran Laura 8 gün süren bu itiraf güncesini cinéma vérité (gerçekçi sinema) biçeminde kaydeder. Dinginliğinin, etkili kararlılığının ardında genç Edward patlamaya hazır bir bomba gibidir. “Devletin erkini güçlendirecek metodları yaratmak için para alıyorum” diyen Edward’ın açıklamaları sarsıcıdır, elindeki verilerse ürkütücüdür. Prism adlı gizli takip programıyla dünyanın tüm verilerini toplamakta, terörle ilgili herşeyi izlemekteyken Edward bu savunma mekanizmasının yanlış olduğunun ayrımına varır. Ona göre özel yaşamın dokunulmazlığına saygı yoksa özgürlük, düşünce özgürlüğü de yoktur. 11 Eylül’den sonra tüm vatandaşlar aktif olarak gözetlenmeye başlanmıştır, her gün 320 milyon kayıt yapılmaktadır.
Microsoft, Yahoo, Google, Facebook, Aol, Skype, You Tube, Apple gibi büyük şirketlerin ağlarına Ulusal Güvenlik Teşkilatı ve Federal Soruşturma Bürosu’nun doğrudan doğruya erişimleri vardır. Belgesel baskı altındaki genç bir adamı, kendini kurban ederek özgür bir dünyanın kurulacağına inanan bir idealistin yürekliliğini yetkinlikle yansıtır. Görüşme bitince Edward BM’nin yardımıyla Rusya’ya götürülür, gizli polis Laura, Glenn ve Ewell’i gözdağıyla korkutmaya çalışır. Laura belgeselini özgürce bitirmek için yine Berlin’e döner. ABD, Berlin’deki üslerinden izlemelerini sürdürür, Angela Merkel’in cep telefonu da dinlenmektedir.
Ünlü yönetmen Oliver Stone, Snowden’ı sinema kahramanı yapmak için bir uzun metraj hazırlıyor, Snowden’ı Joseph Gordon–Levitt canlandıracak.
İstanbul Film Festivali’nde gösterilen, 24 Nisan’da gösterime girecek Citizenfour’u izlerken George Orwell’in 1949 tarihli distopik romanı 1984’ü düşündüm. ‘Büyük Birader’ ve ‘Düşünce Polisi’ kavramları 66 yıl sonra günümüzde daha da belirgin.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı