"Abdullah Çatlı'yı basından tanıyorum"

Mehmet Ağar'ın, Susurluk davası kapsamında, Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemle ilgili, ''Cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturduğu'' gerekçesiyle açılan davada yargılanmasına başlandı. Ağar'ın hazır bulunduğu davada faili meçhuller için müdahillik talebi reddedildi. Ağar davada Abdullah Çatlı'yı basından tanıdığını söyledi. Duruşma 13 Mayıs'a ertelendi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.02.2009 - 22:20

Mehmet Ağar'ın, Susurluk davası kapsamında, Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemle ilgili ''cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturmak'' suçundan yargılanmasına, terör ve organize suçlara ilişkin davalara bakmakla görevli Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı.

Mehmet Ağar, yargılanacağı, terör ve organize suçlara ilişkin davalara bakmakla görevli Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne geldi. Ağar ile birlikte Korkut Eken de adliyeye geldi.

Danıştay 1. Dairesi, Ağar'ın, ''cürüm işlemek için silahlı teşekkül meydana getirmek'' suçu yönünden lüzum-u muhakemesine, Ağar'ın eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) ''suç işlemek için örgüt kurmak'' başlıklı 220. maddesi gereğince yargılanmasına karar vermişti.

Danıştay İdari İşler Kurulu da 1. Dairenin kararını onayarak, dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na göndermişti.

Mehmet Ağar ''vali'' statüsünde olduğu gerekçesiyle dosyası Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nde görüşülmüştü. Ağar'ın, suç tarihinde ''emniyet müdürü'' statüsünde olduğuna işaret eden daire, ''görevsizlik'' kararı vererek, dosyayı Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'ne iletilmek üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na göndermişti.

Dosyanın tevzi edildiği Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi ise ''görevsizlik'' kararı vererek, dava dosyasını, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne göndermişti.

Ağar, sağlık sorunları gerekçesiyle Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya katılmamıştı.

 

Ağar'ın avukatlarından açıklama

Ağar'ın avukatları, yaptıkları açıklamada, ''Atanmış olarak bürokratik sorumluluk, seçilmiş olarak ise siyasi kararlılık içinde devletin etkin kademelerinde görev yapmış, bu görevleri yerine getirirken hiçbir zaman hukuki yetki ve sorumluluklarının dışına çıkmamış ve yetki alanı içindeki kamu görevlilerinin de bu sınırları aşmamaları yönünde azami gayret sarf etmiş bir devlet görevlisinin, bir siyasinin, müvekkilimiz Mehmet Ağar'ın yargılanma süreci başlamış bulunmaktadır'' denildi.

Açıklamada, on iki yıldır Türk kamuoyunu meşgul eden ve ''Susurluk olayı'' olarak bilinen süreçle ilgili Ağar hakkında asılsız, mesnetsiz iddianın ileri sürüldüğü ve haksız birçok suçlamanın yapıldığı savunuldu.

''Ağar'ın, kamuoyunda ileri sürülen asılsız iddia ve yapılan haksız suçlamalar karşısında bugüne kadar sergilediği sakin tavrın, hukuka olan saygı, Türk adaletine olan inanç ve kendine olan güvenden kaynaklandığı'' ifade edilen açıklamada, ''Aktif siyasette olduğu dönemlerde, olayın kendisi açısından açıklığa kavuşturulmasını sağlamak üzere yargılama sürecini başlatacak girişimlerde bulunmaktan da hiçbir zaman kaçınmamıştır'' denildi.

Açıklamada, şu görüşlere yer verildi: ''Bilindiği üzere bu süreçte, müvekkilimizin kendi talebi üzerine 11 Aralık 1997'de dokunulmazlığı kaldırılmış, bağımsız milletvekili olduğu dönemde TBMM Soruşturma Komisyonu'nun 15 Haziran 2000 tarihli kararıyla Yüce Divan'a sevkine ve yargılanmasına gerek olmadığına karar verilmiş, DYP Genel Başkanı olduğu dönemde TBMM Başkanlığı'na, milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılması için üç kez yazılı müracaatta bulunmuştur.
Ayrıca, bugünkü yargılama sürecinin bir an önce başlaması ve sonuçlandırılması için hukuki çerçevede itiraza ilişkin haklarımız, Ağar'ın talebiyle kullanılmamıştır.
Her zaman olduğu gibi bugün başlayan süreçte de Türk adaletine inancımız, Türk yargısına güvenimiz tamdır. Aynı inanç ve güvenin tüm kamuoyu tarafından da duyulması samimi temennimizdir."


Müdahillik talepleri reddedildi

Ağar'ın yargılandığı duruşmada, Avukat Selçuk Kozağaçlı, Hüseyin Şimşek ve İsmail Hakkı İlçi için 342 avukat olarak müdahil talebinde bulunduklarını belirterek, ''Bu kişiler Mehmet Ağar'ın mensubu olduğu iddia edilen suç örgütünce öldürülmüştür'' iddiasında bulundu.

Avukat Kozağaçlı'nın konuşmasında bazı bilgiler verdiği sırada Mehmet Ağar'ın avukatları ayağa kalkarak ''Esasa giriliyor'' diyerek itiraz ettiler. Bunun üzerine müdahil avukatlarından biri de Ağar'ın avukatlarını müdahale etmemelerini istedi.

Bunlar üzerine, Mahkeme Başkanı Hasan Şatır, herkesin sessiz olmasını isteyerek, Kozağaçlı'ya sözlerine devam etmesini söyledi.

Kozağaçlı, ''Mahkemeden beklentimiz şu; ülkenin en karanlık döneminde suç işlemiş olan bu kişilerin tüm halka karşı suçlardan yargılanması. Bu nedenle Şimşek ve İlçi adına müdahil olarak duruşmalara katılmak istiyoruz'' dedi.

Avukat Rıza Karaman da Çağdaş Hukukçular Derneği adına davaya müdahil olma talebinde bulundu.

''Faili meçhul şekilde'' yaşamını yitiren Hasan Ocak'ın ağabeyi Hüseyin Ocak adına duruşmaya katılan bir başka avukat da ''Hasan Ocak'ın, Ağar'ın Emniyet Müdürü olduğu dönemde uygulanan fiiller sonucunda öldüğünü düşündüklerini'' iddia etti. Sözkonusu avukat, Hüseyin Ocak adına davaya müdahillik talep ederek, ''Mehmet Ağar'ın, Ergenekon soruşturması kapsamında yargılanması gerektiğini düşünmekteyiz'' dedi.

Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili, müdahale taleplerinin yasada belirtilen koşulları taşımadığını ifade ederek, reddine karar verilmesini istedi.

Duruşmada söz alan Ağar'ın avukatları Kadir Toluç ve Abdullah Egeli de müdahil taleplerinin Ceza Muhakemesi Kanunu'na (CMK) uygun olmadığını savunarak, reddine karar verilmesini talep etti.

Duruşmaya kısa bir ara veren Mahkeme heyeti, açıkladığı ara kararında, müdahillik taleplerini, CMK'nın 250. maddesi uyarınca, ''sanığın yargılandığı suç bakımından katılma talebinde bulunanların doğrudan zarar gördükleri sabit olmadığından'' reddetti. Ara kararın açıklanmasının ardından duruşmaya devam ediliyor.


Ağar beraatini istedi

Ağar, davada devleti için hizmet ettiğini söyleyerek, "Beraatime karar verilsin" dedi. Ağar, örgüt ve çetelerin en önemli hedefinin kendisi olduğunu belirtti.

11. Ağır ceza Mahkemesi Başkanı Hasan Şatır, Ağar'a Susuluk Davası'nda yargılanan isimleri tanıyıp tanımadığını sordu. İbrahim Şahin ve Korkut Eken'i tanıdığını söyleyen Ağar, o dönemde terörle mücadelenin farklı bir boyutta olduğunu ve özel harekat birimi oluşturulduğunu, Şahin'in de başına getirildiğini anlattı.

Ağar, Korkut Eken'in kahraman bir subay olduğunu, her iki isimin de terörle mücadelede çok büyük katkılarının bulunduğunu da ifade etti.

Mehmet Ağar'a ayrıca Susurluk kazasında ağır yaralanan Sedat Bucak'la ilişkisi soruldu. Ağar, Bucak aşiretinin bölgede terörün önlenmesinde önemli bir rol oynadığını, halen de bölgede terör olmamasının Bucak aşireti sayesinde gerçekleştiğini kaydetti. Ağar, Susurluk'un önemli isimlerinden Çatlı'yı ise basından, haberlerden tanıdığını, kimseye silah ruhsatı vermediğini belirtti.

Faili meçhullerde kullanıldığı iddia edilen ve İsrail'den getirildiği belirtilen Susurluk'un kayıp silahları ile ilgili soru üzerine Ağar, "Bu Emniyet Müdürünün işi değildir. Bu idari bir işlemdir. O dönemde bu silahlar kimin tarafından alınmışsa, alınmıştır. Müfettiş soruşturmasında da zaten herhangi bir bağlantı bulunamadı" cevabını verdi.

Bilmeyerek yaptığı bir görev ihmali olabileceğini belirten Ağar, örgüt ve çetelerin en önemli hedefinin kendisi olduğunu da belirterek, "Devlet için hizmet ettim. Beraatimi istiyorum" dedi.

31 avukat ise Mehmet Ağar'ın sadece 'cürüm işlemek için silahlı teşekkül meydana getirmek' suçundan yargılandığını, bir çok faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak da yargılanması gerektiğini belirterek, davaya müdahil olmak istediler. Sözkonusu talep mahkeme tarafından reddedildi. Duruşma 13 Mayıs Çarşamba gününe ertelenirken, mahkeme, Mehmet Ağar'ın bundan sonraki duruşmalara katılmamasına karar verdi.

 

Tarık Ümit'in kaybolması

Tarık Ümit'in kaybolmasının ardından, MİT'te daire başkanı olan Mehmet Eymür'ün, kendisini arayarak, ''Tarık Ümit'in kaybolmasında polislerin ilgisi olabilir'' dediğini anlatan Ağar, ''Ben, 'polisin olayla ilgisi olacağını sanmıyorum ama araştırayım' dedim. İstanbul Emniyet Müdürlüğüne sordurdum. Tarık Ümit'in kaybolması konusunda Emniyet Teşkilatından herhangi bir görevliye müracaat olmadığını öğrendim. Daha sonra Eymür beni aramadı. Ben de konuyu kendilerinin çözdüklerini düşündüm'' diye konuştu.

Ağar, Yaşar Öz ile Mehmet Özbay adını kullanan Abdullah Çatlı'ya silah ruhsatı verilmesiyle ilgili herhangi bir yetkisinin ve bilgisinin bulunmadığını söyledi.

Mehmet Ağar, ''İzin belgesi denilen belgelerin düzenlenmesinde, hiçbir katkım yok. Ekspertiz raporları ve diğer bilgilere göre, bu belgelerin ikna kabiliyetinin bulunmadığı ve benim elimin ürünü olmadığı sonradan anlaşılmıştır. Ancak bu hususlar kamuoyuna gerçekmiş gibi duyurulmuştur'' dedi.

Kumarhaneci Ömer Lütfü Topal'ın öldürüldüğü sırada, İçişleri Bakanı olduğuna işaret eden Ağar, olayla ilgili bazı polis memurlarının adının şüpheli olarak geçtiğini ifade etti.
Bu konuya ilişkin İstanbul'da gerekli işlemlerin yapıldığını ancak herhangi bir bağ tespit edilmediğini belirten Ağar, konunun, idari yönden de soruşturulmasını istediğini kaydetti.
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu'nun, bu konuyu TBMM'deki Soruşturma Komisyonu'nda ve mahkemede aynı şekilde anlattığını anımsatan Ağar, Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesinden sonra suç olarak değerlendirilebilecek hiçbir eyleminin söz konusu olmadığını söyledi.

Ağar, ''suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturduğu'' iddiasıyla hakkında kurulan ve Yüce Divan'a sevkine gerek görmeyen komisyonun raporunun, TBMM Genel Kurulu'nda benimsenmesi sırasında eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in kendisine destek verdiğini ifade ederek, dürüst bir politikacı olarak bildiği Ecevit'i daha sonra ziyaret ettiğini ve Ecevit'in kendisine, ''Siz görevinizi yaptınız, çalışma şevkiniz kırılmasın, bunlar gelir geçer'' dediğini dile getirdi.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon