Akşener'den Erdoğan'a: Dış politikayı, egona meze yapmaktan artık vazgeç

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Fransa ile gerginleşen ilişkiler konusunda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a "Takındığın bu tavırla, Macron’u pişman etmedin, bilakis Macron’a destek çıktın" diye seslendi.

Yayınlanma: 28.10.2020 - 11:18
Akşener'den Erdoğan'a: Dış politikayı, egona meze yapmaktan artık vazgeç
Abone Ol google-news




İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu, gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

CUMHURİYET'İN 97. YILI

Yarın, Cumhuriyetimizin 97’inci yıl dönümünü kutlayacağız.Yani, Türk milletinin şeref gününü kutlayacağız!Bu şerefi pek de benimsememiş gözüken iktidar,bu kutlu günü, gönlümüzce kutlamayı yasaklasa da;Bizler bu şerefi, evlerimizde, ailelerimizle, sevdiklerimizle kutlayacağız. Bizler bu şerefi, işyerlerimizde çalışma arkadaşlarımızla kutlayacağız.Bizler bu şerefi, sosyal medyada dostlarımızla kutlayacağız.Bizler bu şerefi, fırsat bulduğumuz her yerde, milletçe tek yürek olarak kutlayacağız.Onlar varsın, yandaş medyalarında, sosyal medya videolarında, mitinglerinde, kongrelerinde,Atatürksüz, Cumhuriyetsiz bir Türkiye yalanını yaşamaya devam etsinler;Bizler,Atatürk gerçeğini, Cumhuriyet gerçeğini, tam bağımsız Türkiye gerçeğini,şerefle yaşamaya devam edeceğiz.Çünkü, Cumhuriyet şereftir.Çünkü bu şeref, bize şanlı tarihimizin bir armağanıdır.Çünkü bu şeref bizimdir,Çünkü bu şeref, memleketin tüm evlatlarınındır. 

MACRON TEPKİSİ: MEZE YAPMAKTAN VAZGEÇ

"Hangi ülkede işler kötüye gitse hemen bir günah keçisi bulunup her şey ona yükleniyor. İslam düşmanlığı da yabancı düşmanlığı da bunun en yaygın örneklerinden saygısızca ve düşmanca bir dille söylenen yalanlar vatandaşları oyalamanın en popüler yolu. Biz bunu ülkemizden de Batı'dan da iyi biliyoruz. Milli çıkarlardan önce kendi şahsi çıkarları üzerinden siyaset yapanları Batı'dan da ülkemizden de görüyoruz. Kendi iktidarını kurtarmak için peygamberimize hakaret etmeyi mübah gören Macron'u ve onun temsil ettiği bu barbar zihniyeti kınıyorum. Ne var ki bizim kınamak ve kınanmaktan öte dertlerimiz var. Kınamakla kalmayıp ülkemizi güçlü kılmalıyız ki Macron gibiler böyle densizlikleri yapmadan önce kırk kere düşünsünler. Ağız dalaşını girmek güçsüzlerin acizlerin başvurduğu yoldur. Güçlü olan, ağız dalaşına girmez. Güçlü olan, “Ey Fransa, Ey Amerika, Ey İsrail” deyip, perde arkasında al gülüm, ver gülüm yapmaz.Güçlü olan, vatandaşını boykota çağırıp, kendi işini milletine yıkmaz.Güçlü olan, gerekeni yapar. Ama güçlü olmak için, akıllı bir dış politika yürütmek gerekir. Güçlü olmak için, üreten, sağlam bir ekonomiye sahip olmak gerekir. Güçlü olmak için, memlekette demokrasiyi, hukuku ve adaleti hakim kılmak gerekir.Hakarete karşı, daha büyük bir hakaretle cevap verirseniz, Macron’un Fransız kamuoyundaki gücünü artırırsınız. O nedenle Sayın Erdoğan’a sesleniyorum;Takındığın bu tavırla, Macron’u pişman etmedin, bilakis Macron’a destek çıktın.Türk dış politikasını, egona meze yapmaktan artık vazgeç."

2021 BÜTÇESİ: BÖYLE İNSAFSIZLIK OLUR MU?

2021 bütçesi, iktidarın 2023 hedeflerini, 2053’e erteliyor.Yani bugünün sorunlarını gidermiyor,dertli vatandaşımıza, 30 yıl sonrasının hayallerini pazarlıyor.2021 yılı bütçesinin ve üzerine oturduğu Yeni Ekonomi Programı’nın,bir vizyonu olmadığı gibi, ülkemiz için çizdiği bir yön de yok.Ana hatlarından anlıyoruz ki; Bu bütçe, Türkiye’nin fakirleştiğinin itiraf belgesidir. Bu bütçe, Türkiye’nin, aynı 1990’lı yıllarda olduğu gibi,yeniden “bütçe açığı – borçlanma - faiz sarmalına” girdiğini söylüyor. Bu bütçede, kişi başı milli gelir, 14 yıl öncesine dönüyor. Bu bütçede, yatırımların oranı 2002’nin bile altına düşüyor. Yani bu bütçe, milletin derdini çözecek bir hizmet bütçesi değil, bir çaresizlik bütçesidir.Bakın size iki örnek vereyim: Geçen hafta, plan bütçe komisyonunda görüşülen torba yasada,millet vicdanını incitecek bazı maddeler kabul edildi. Bunlardan birinde, tahvil, döviz, faiz ve borsa gelirlerine sağlanan, düşük vergi oranı, 10 yıl daha uzatıldı.Yani;Yeni vergiler ve vergi zamları, geçinemeyen vatandaşın sırtına yüklenirken,paradan para kazananlar için, düşük vergi uygulamasına “devam” denildi. Bu da yetmiyormuş gibi, aynı torba yasada,Cumhurbaşkanı’na, kurumlar vergisi oranını, yüzde 20’den, yüzde 15’e indirme yetkisi veriliyor. Düşünün; siftahsız dükkan kapatan esnaftan, yüzde 20 stopaj alan devlet, kurumların, kâr ettikleri zaman ödedikleri vergide indirime gidiyor. Böyle insafsızlık, böyle vicdansızlık olur mu? Ülkeyi yönetenler, milletini önemsemeyince,Milletini düşünmeyince maalesef oluyor… 

"SENİN KEYİF ÇAYIN İÇESİN GELİYOR MU ERDOĞAN?"

Daha geçen hafta, bu kürsüden Sayın Erdoğan’a;Eşe, dosta, yandaşa milyonları dağıtıp, geçinemeyen vatandaşa gelince, “Sabır.” öğütlemenin vicdansızlık olduğunu söylemiştim. Nitekim Sayın Erdoğan, geçtiğimiz hafta sonu Malatya’ya gitti,Ve ülkemizin gerçeğiyle yüz yüze geldi…Bir vatandaşımız “Eve ekmek götüremiyoruz.” deyince,Durumu “abartılı bulup”, dertli vatandaşa “Al sen keyif çayı iç.” dedi. İşte size vatandaşına yabancılaşmış bir iktidarın, ve onun başındaki insanın geldiği son durum. Gerçekten ibretlik…Yazıklar olsun! Dolar 8 lirayı geçmiş, Euro 10 liraya yürüyor. Tabloya bakınca, senin keyif çayı içesin geliyor mu Sayın Erdoğan? Gençlerin yaklaşık üçte biri işsiz, üçte ikisi memleketten umudu kesmiş. Onların yüzüne bakınca, senin keyif çayı içesin geliyor mu Sayın Erdoğan? Açlık sınırı asgari ücreti geçmiş. Yoklukla boğuşan vatandaşına bakınca, senin keyif çayı içesin geliyor mu Sayın Erdoğan? Benim gelmiyor. Bu cefakar milletin de gelmiyor Sayın Erdoğan. Dava arkadaşlarım; Bizim kitabımızda, bir babanın “Eve ekmek götüremiyoruz.” demesi, iktidar için mahcubiyet sebebidir.Bizim kitabımızda, bir babanın bu çaresizliği, “Al sen keyif çayı iç.” diyerek geçiştirilecek bir durum değildir. Bizim kitabımızda, bir vatandaşımız evine ekmek götüremiyorsa, yanına gidilir, derdine derman olunur. Bizim siyaset anlayışımız budur.İyi Parti’nin hizmet anlayışı budur. Ama onlar bunu anlayamaz. Çünkü Ak Parti’nin siyaset anlayışı, zenginliği paylaşma değil, fakirliği yönetme anlayışıdır. Çünkü Ak Parti’nin siyaset anlayışı, milletin çaresizliğini siyasi kazanım olarak görme anlayışıdır. Evine ekmek götüremeyen kardeşime,“Keyif çayı içmeyi” tavsiye eden gerçeklik çarpılması da, işte bu anlayışın tezahürüdür. Çaresiz vatandaşa keyif çayı veren utanmazlık; o beş müteahhitten biri, biraz ağlayınca ne yaptı, hatırlıyor musunuz? 500 milyon liralık vergi borcunu, tek kalemde sıfırladı. Yandaş müteahhitini, milletinden daha çok düşünen bir anlayış, bizi elbette anlayamaz.Türkiye’nin zenginliğinden biraz da, alın teriyle, namusuyla çalışan, işçi kardeşim, emekli kardeşim, memurlarımız, işsiz gençlerimiz faydalansa olmaz mı? Elbette olur. Çok da güzel olur. Ama bunlar Sayın Erdoğan’ın siyaset anlayışıyla olmaz."



Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler