Akşener'den Erdoğan'a: Öyle bir çılgınlık yapamaz
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘kayyım’ tehdidine yanıt verdi: Öyle bir çılgınlık yapamaz.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “MHP’nin AKP’nin mütemmim cüzü gibi olduğunu” belirterek, iki partinin yerel seçimlerden sonra “ilhak edeceğini” söyledi. “Yerel seçimlerden sonra bir erken seçim görmediğini” de belirten Akşener, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisine yönelik ‘güya hanımefendi’ şeklindeki ithamını da “Ben, teröristlerle oturmuş, pazarlık etmiş bir ağzın, bana hanımefendi demesini zul sayarım. Bebek katiline ‘sayın’, şehide ‘kelle’ demiş bir ağzın bana ‘hanımefendi’ demesini hakaret sayarım” sözleriyle değerlendirdi.
Akşener, seçim mitingleri sonrasında bir grup gazetecinin gündeme ilişkin sorularına şu yanıtları verdi: Muhalefet yan yana gelir: (Millet İttifakı’nın seçimlerden sonra devam edip etmeyeceği üzerine) Türkiye, 24 Haziran’a giderken başlayan doğal bir süreçte ikili sisteme doğru kaydı. Biz, belli konularda, özellikle sosyal kesimlerin talepleri üzerine, 3600 ek gösterge, EYT gibi konularda olduğu gibi Meclis’te zaten birbirimizi destekliyoruz. Bunlar elbette tüzel kişilikleri muhafaza ederek olur. 31 Mart’ta vatandaşın aldığı tavır, benim “kulak çekme” dediğim iş, 4,5 yıl boyunca iktidarı seçmenin sesine kulak vermek zorunda bırakacak. Çünkü 4,5 yıl seçim yok. Sonrası için bugünden şimdiden bir şey söylemek mümkün değil ama elbette Türkiye’de dün olduğu gibi, bugün de yarın da özellikle sosyal kesimlerin hayatlarının iyileştirilmesine yönelik atılan her adımda, siyasi partiler, muhalefet, yan yana gelir.
Erken seçim görmüyorum: (Erken seçim iddiaları) Erken seçim görmüyorum. Asıl mevzu şu: Sayın Erdoğan’ın siyasi algoritması bir devamlılık ortaya koyar. Nedir? Bir seçimde istediği oyu almazsa, genellikle yerel seçimler olur bu, mutlaka kutuplaştırıcı bir iş yapar. 2002 haricindeki bütün seçimlerde birileri düşmandı. 2007 seçimlerinde ‘e-muhtıra’, ‘müslüman cumhurbaşkanı...’ 2009’da oylar düştü. 2010’da o ‘yetmez ama evetçilerin’ ve FETÖ terör örgütüyle el ele tutuşup, bir anayasa değişikliği… 2011’de ‘One Minute’ ve ‘İsrail.’ İsrail’le ‘One Minute’ kavgasından sonra 4 kat ticaretimiz artmış. Sonra 2014 yerel seçimleri… Sonra 2015; 7 Haziran. 7 Haziran’dan sonraki fasıl tekrar ‘hendek’ vs... Bu arada ABD’nin devreye girmesi, ABD’ye bağırmalar ‘Ey Amerika’ denilmesi… Sonra referendum. Referandumda ‘Ey Merkel’, ‘Ey Hollanda…’ Hollanda’dan 200 milyon dolarlık lale soğanı ithal etmişiz bunun üzerine.
AKP’nin mütemmim cüzü gibi: Erdoğan, 2015 seçimlerinde, Sayın Bahçeli’nin “HDP’den oy istediğini” çok açık ve net söyleyerek gezdi. Gelinen noktada İYİ Parti Meclis’e girdi ve üçüncü bir yol ortaya çıktı. Çünkü MHP’nin, Sayın Bahçeli’nin tutumuyla şu andaki pozisyonu AK Parti’nin “mütemmim cüzü” gibi. Hani “İlhak edecekler” diyorlar ya, bu “pazardan mezara kadar” meselesi aslında bir ‘ilhak.’
Ayna tuttukça asabileşiyor: (Erdoğan’ın kendisine yönelik sert sözleri üzerine) Böyle bir sistemin içinde geldik yerel seçimlere. Aynı algoritmayı uyguluyor. Beni “Adem’e mahkum etmiş…” Dolayısıyla kendisine ben ayna tuttum. Bizi ‘PKK’lı’ ilan etti. İçişleri Bakanı, “Temel Bey ile ikimizin Kandil ile işbirliği imzaladığımızı” söyledi. Böyle bir rezalet olur mu? Ben de eski İçişleri Bakanıyım. İçişleri bakanları, başbakanlar, cumhurbaşkanları dikkatli konuşurlar. Çünkü “devletin ciddiyetini kepaze etmektir bu.” Şimdi bu seçime kadar bu algoritma tuttu. Bu seçimde tutmuyor. Ben ayna tutmaya devam ediyorum. Ayna tuttukça asabileşiyor. Çünkü o aynada kendini görüyor.
Zul sayarım: Klasik, her kadına yapılan yapıldı. ‘Tehdit.’ Hapis tehdidi, para tehdidi.. En son cinsiyet üzerinden ‘güya hanımefendi…’ Şunu size çok açık, net söyleyeyim: Ben, teröristlerle oturmuş, pazarlık etmiş bir ağzın, bana hanımefendi demesini zul sayarım. Bebek katiline ‘sayın’, şehide ‘kelle’ demiş bir ağzın bana ‘hanımefendi’ demesini hakaret sayarım. Ama burada tüm kadınları izam eden bir şuuraltı var. ‘Güya hanımefendi…’ ‘Güya hanımefendi’ nasıl oluyor, ‘hanımefendi’ nasıl oluyor?
Kayyım çılgınlığını yapamaz: (Partiye ve şahsına yönelik bir hamle olup olmayacağı üzerine) Sayın Erdoğan’ın şu sorunun cevabını vermesi gerekiyor. 4 büyükşehir, 3 ilin seçilmiş belediye başkanlarını, seçilmesine bir yıl kala istifaya zorlamasının sebebi nedir? ‘Milli irade’ diye gezdi senelerdir; milli iradeye bu büyük bir ihanettir. Bu insanlar suçluysa, haklarında herhangi bir dava var mı? Bildiğimiz kadarıyla yok. Bir tanesi ağlaya ağlaya gitti… Peki, suç yoksa niye aldın? Dolayısıyla bizim belediyelerimize ‘kayyım’ atamak gibi bir çılgınlığı yapamaz.
İffetine iftira atılmış kadınım: Ben, Sayın Erdoğan’dan her şeyi bekliyorum şahsımla ilgili. Çünkü ben, Sayın Erdoğan’ın devr-i iktidarında damadının televizyonunda, damadının kardeşinin yönettiği televizyonda, namusu ve şerefine, iffetine iftira atılmış bir kadınım. İkincisi, Sayın Erdoğan’ın devr-i iktidarında, kapısının önüne insanlar gelip, yani evde bulunmasak, belki pencelerinin taşlanmasına sebep olacak bir insanım. Hiç olmayan işler bunlar… Ve Tayyip Erdoğan’ın devr-i iktidarında, Sayın Bahçeli’nin emriyle, torumuna ‘gayri meşru’ denilmiş ve yazılmış bir insanım. O da (Bahçeli) versin mahkemeye, hesaplaşalım. Dolayısıyla her şeyi bekliyorum. Elinden geleni ardına koymasın. Kaygı yok. Niye kaygı olsun? Biz o yollardan geliyoruz. Korkuyla yaşanır mı?
Hakimlerin kafasına odun vurdu: Diyor ya, “Benim ne olduğumu iyi bilir…” Karşılıklı birbirimizin ne olduğunu iyi biliyoruz. Ben biliyorum da kendi iktidarıyla o beni unutmuş. Bakın, ayıp olan şu: Bir cumhurbaşkanı “Tutuklattıracağım” diyemez. Hakimlerin, savcıların kafasına odun vurdu o sözüyle… Ben onun adına utanıyorum. İnsan bari el altından yapar. Asıl vahim olanı bu. En azından “sözde bir hukuk sisteminin var olduğunu” yurtdışına gösterelim. Ben ülkemi düşünüyorum bu arada. Böyle bir şey yok. Kadınların ürkeceğini sanıyor ya erkekler, aynı yöntemi uyguladı da, olmaz. Tekrar söylüyorum, devr-i iktidarında, bir politikacının namusuna, şerefine, iffetine iftira atıldı. Mahkemeye verdim. O mahkemede Tayyip Erdoğan’ın korkusundan ‘beraat’ ettirildiler. Sonra tekrar itirazla 10 bin TL’ye mahkûm ettirildiler. Bir kadının namusuna, şerefine, iffetine iftira atmanın bedelinin 10 bin TL olduğu ortaya çıktı.
Yeryüzünün en pragmatist adamı: Ankara’yı Millet İttifakı alıyor. İstanbul’u, Bursa’yı alacak. Bunlar kaleler kabul edilen yerler. Sayın Erdoğan yeryüzünün en pragmatist adamıdır. Eğer bu kadar pragmatist bir insan olmasa kendisine ‘firavun’ diyen bir kimseyle yan yana gelmez. ‘Şerefsiz’ diyenle yan yana gelmez. Kendisine her türlü hakaret edeni bakan, başbakan yardımcısı yapmaz. Sayın Bahçeli’nin deyimiyle de ‘hakaret ve iğrençleştikçe’ “kankalık artıyor” biliyorsunuz. O pragmatism devreye girer ve seçmen velinimet olur. Ekonomiyle ilgili aklı başında kararlar alınmaya başlanır. Sosyal kesimlerin taleplerine kulak verilir. Bu kibir abideliği ortadan kalkar. Nitekim seçmene yalvarıyorlar şu anda.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Colani’nin arabası
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Çiçekçiyi yumrukla öldürmüştü: İstenen ceza belli oldu