'Anlık tepkiyi bırak İsrail’le ilişkileri kes'

İsrail devletinin kuruluşunun bir gün sonrası, 15 Mayıs, Filistinliler için “Nakba Günü”. Nakba Arapçada “talihsizlik-felaket” anlamında kullanılıyor. Filistinliler kendilerini öz yurtlarında mülteci durumuna düşüren, evsiz bırakan günü “felaket” olarak adlandırıyor. Tarihleri boyunca büyük trajediler yaşamış Filistinliler, İsrail’in kuruluşunun 70. yıl dönümünde bir büyük felaketle daha karşı karşıya kaldılar. ABD Başkanı Donald Trump’ın, Birleşmiş Milletler (BM) kararlarını, uluslararası tepkileri ve hukuku hiçe sayıp Kudüs’ü İsrail’in başkeni olarak ilan etmesi ve büyükelçilik binasını bu kente taşıması Filistin davasına büyük darbe indirdi. Üstelik elçilik taşınmasına ve işgalin süreklileşmesine isyan eden, evlerine dönmek için sembolik “Büyük Dönüş Yürüyüşü” düzenleyen binlerce silahsız Filistinlinin üzerine İsrail askerinin açtığı ateşle 62 kişi öldü, 2 binden fazlası yaralandı.

Destekleyen zayıfladı

İsrail’e karşı 13 yıldır dünya genelinde bir hareket örgütleniyor. Türkiye’de de 9 yıldır çalışmalarını sürdüren BDS (Boycott, Divestment and Sanctions - Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar) Hareketi, 14 Mayıs Gazze katliamına karşı Türkiye’de ses getiren eylemlere imza attı. BDS Hareketi- Türkiye’nin gönüllülerinden Filistinli doktor Nicola Saafin ile Filistin’deki son durum ve BDS Hareketi üzerine konuştuk. ABD’nin Kudüs kararını bütün Filistin’in işgalini legalize etmek anlamına gelen “tarihsel bir karar” olarak nitelendiren Saafin’e göre bu aşamaya gelinmesinde hem ABD öncülüğünde ilerleyen 25 yıllık sürecin hem de emperyalist ülkeler eliyle bölge coğrafyasının altüst edilmesinin payı var. Filistin davasının kendi içine kapalı bir konu olmadığını, uluslararası desteğin kilit rol oynadığını vurgulayan Saafin, Suriye, Irak, Mısır, Libya gibi Filistin’i destekleyen ülkelerin zayıflatılmasının İsrail ve ABD’ye fırsat verdiğini belirtiyor. Tüm dinlerin kutsal saydığı toprakların bir din devletine teslim edilmeye çalışıldığını vurguluyor. Bugünlerde İsrail saldırganlığına karşı sesi gür çıkıyor görünen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve partisi AKP’nin Suriye politikasının doğrudan ve dolaylı sonuçlarını bize hatırlatmış oluyor Filistinli doktorun sözleri...

‘İlişkiler kesilsin’

“Büyük Dönüş Yürüyüşü” hakkında da bilgi veren Saafin, 30 Mart’taki “Toprak Günü” ile başlayan bu eylemin, sayısı 6.5 milyonu aşan Filistinli mültecilerin topraklarına dönme hakkını yeniden masaya getirmeyi; işgali, yasadışı İsrail yerleşimlerini, çok temel insani malzemelere dahi erişimi kesen Gazze ablukasını, işsizliği teşhir etmeyi hedeflediğini belirtiyor. “Mültecilerin geri dönüşü gibi önemli bir politik talebe sahip yürüyüşün, Filistin’de iki devletli çözümü savunarak mülteciliğin kalıcılaşmasına fiilen onay veren politik örgütlerin programını aştığını” savunuyor.

Stratejik ortaklık sürüyor

BDS Hareketi’nin uzun yıllardır süren çabalar sonucunda, aynı Güney Afrika’daki apartheid (ırk ayrımına dayalı) rejimine karşı yürütülen boykot hareketi gibi, önemli bir mücadele aracı haline geldiğini vurguluyor. Dünya genelinde Filistin sorununun çözümü konusunda tartışmalar sürerken, Nikola Saafin’e göre, uluslararası tanıma, İsrail işgalinin meşrulaşmasına hizmet ediyor. BDS Hareketi’nin de ana gündemi İsrail ile ekonomi, kültür, diplomasi gibi tüm alanlarda ilişkilerin kesilmesini sağlamak. Türkiye’de ideolojik ayrım gözetmeksizin tüm kesimlerde bir Filistin davası hassasiyeti olmasına rağmen Ankara ile İsrail arasındaki stratejik ortaklığın sürdüğüne işaret ediyor. İsrail’le yapılan anlaşmaların iptali için önceki gün TBMM’ye sunulan önergenin AKP ve MHP milletvekilleri tarafından reddedildiğini hatırlatıyor. Türkiye’nin İsrail’in en büyük 4. ihracatçısı olduğunu belirten Filistinli aktiviste göre, “Ankara’nın, İsrailli büyükelçiyi yıl sonuna kadar ülkesine göndermek gibi tepkisel ve anlık hareketler yerine İsrail’le ilişkileri toptan kesmesi” gerekiyor.