Arınç'tan sabotaj iddiasına yanıt
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun Afyon'daki patlamanın sabotaj olduğu iddiasına ilişkin, ''Patlama sabotaj ise Sayın Kılıçdaroğlu'na bu bilgileri kim verdi? Bilgi verenleri açıkça ifade etmeli'' dedi.
Bakanlar Kurulu toplantısı sona erdi. Başbakanlık Merkez Bina'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlık ettiği toplantı yaklaşık 4 saat sürdü.
Toplantının ardından Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç açıklamalarda bulundu.
Bakanlar Kurulu toplantısında, Başbakan Erdoğan'ın yarın başlayacağı ve 5 gün sürecek Azerbaycan, Ukrayna ve Bosna Hersek'e yapacağı temaslar hakkında bilgi verdiğini kaydeden Bülent Arınç, toplantıda ayrıca iç ve dış gelişmeler, terörle mücadele ve Afyonkarahisar'da bir mühimmat deposunda meydana gelen patlamayla ilgili gelişmeleri değerlendirdiklerini bildirdi.
Arınç, şunları kaydetti:
''Afyonkarahisar'daki hadise dolayısıyla ve son iki günde verdiğimiz şehitlerle acılarımız tazeleniyor. tekrar ölenlere Allah'tan rahmet, kalanlarımıza sağlık, afiyetler diliyoruz. Bu olayların biran evvel son bulması için temenni de bulunuyoruz ama elbette temenni bir hükümet söylenecek sözlerin yanında şüphesiz sadece bir milletin ferdi olarak söyleyeceğimiz kelimedir. Bu mücadelelerde, özellikle teröristle mücadelede başarılı olmak için elimizdeki bütün imkanları ve argümanları kullanıyoruz. Şüphesiz 75 milyon insanımız yaşadığımız her üzücü olayın arkasından bunun son bulmasını, faillerin bulunmasını, cezalandırılmasını ve artık Türkiye'de huzurla, güvenle hayat sürmeyi diliyor. Bunu biz de bir temenni olarak, bir istek olarak, bir talep olarak karşılamak için bütün gücümüzle çalışıyoruz.
Afyonkarahisar'da meydana gelen olayla ilgili olarak askeri yargı soruşturma yapmaktadır. Hem Anayasamızın 145. Maddesi, hem de buna paralel olarak kendi kanunlarında yapılan düzenlemelerle takdir edersiniz ki Afyonkarahisar'da vuku bulan acı olay bir mühimmat deposunda askerlerin bulunduğu ve askeri bir görevin yerine getirilmesi sırasında meydana gelmiş bir olaydır. Olayın sorumlusu veya sorumluları varsa askeri savcılık tarafından yapılan soruşturmayla bir sonuca ulaşacağımızı hepimiz biliyoruz. Şu anda da aldığımız bilgiler bir adli soruşturmanın büyük bir ciddiyetle yapıldığıdır. Bir ihmal, hatta bir kötüye kullanma, görev aşımı veya akla gelebilecek her türlü ihtimalin titizlikle değerlendirileceğini ve sonucun da kamuoyuna en kısa zamanda sunulacağını Bakanlar Kurulu'nda görüşmüş bulunuyoruz.
Şehitlerin kimlik tespitleri
Olayda hayatını kaybedenlerin kimlik tespiti ile ilgili GATA'da yürütülen çalışmaların sonuna yaklaşıldığı konusunda bilgi verildi. Şu ana kadar 20'ye yakın şehidimizin kimlik tespitleri tamamlanmış durumda. Sanıyorum ki bir iki gün içerisinde de diğer tespitlerimiz yapılmış olacak. Dolayısıyla ailelerine verilmesi şehitlerimizin defnedilmesi birkaç gün içerisinde mümkün olabilecektir diye düşünüyoruz.''
Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısında Suriye'deki gelişmelerin, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi ile ilgili verilen karar, Türkiye'nin komşularıyla olan ilişkileri ve sıcak kriz bölgeleriyle ilgili konuların da ele alındığını açıkladı.
Arınç, yaptığı açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu'na tepki
Arınç, ''Afyonkarahisar'daki patlamaya ilişkin Genelkurmay Başkanlığı'nın bir açıklaması oldu. Açıklamada olay kelimesi kullanıldı. Kaza ifadesi yer almadı. Bir de CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yaptığı açıklamada uzaktan kumanda ile patlamanın gerçekleştirildiğini ifade ediyor. Siz bu iddialara ne diyorsunuz?'' sorusuna şu yanıtı verdi:
''Genelkurmay Başkanlığı bugün bir açıklama yaptı. Teröristle mücadelede yapılanlar anlatıldı. Olay denmesi, kaza denmesi veya bir başka isim konulması bence işin özüne müteallik değil, esasına müteallik değil. Daha önce uçakla ilgili konularda ya da başka konularda açıklamalardaki nüanslara dikkat edilerek acaba bunun altında ne var diye merak edilmişti. Dolayısıyla bir açıklamada olay diye geçmiş, bir başka yerde kaza olduğundan bahsedilmişse olay ortadadır. önemli olan bütün ihtimalleri değerlendirmek ve gerçek bilgiye, sonuca ulaşabilmektir. Bir sabah kalktığınızda akşamki yangının bir patlamaya dönüştüğünü ve 25 tane vatan evladının, tertemiz kardeşimizin, yavrumuzun o bombaların infilakı ile öldüğünü duyduğunuz zaman elbette algılama farklı olabilir. Acaba ne var, neden oldu, niçin oldu? Gaziantep'i yaşamış veya bir başka olayı yaşamış insanlar için acaba burada da kazanın ötesinde bir başka şey olabilir mi? Bu doğaldır, bu fıtridir. Bunu inkar etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla hem askeri makamlara, hem sivil yargıya, eğer kendi görev alanı içerisindeyse bütün bu ihtimalleri değerlendirmek ve sonuca ulaşmaktır. Bu konuda yapılan çalışmaları hepimizin özümsemesi gerekir.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun açıklamasını ben de ilk duyduğum zaman hakikaten irkildim, bu doğru olabilir mi diye. Güneş Gazetesi'nin bir muhabiri kendisiyle farklı konularda röportaj yapmış, sonradan da Afyonkarahisar konusunu kendisine sorduğunu ama flaş bir haber aldığını ifade etmiş. Şüphesiz yazarın, muhabirin söyledikleri doğrudur. Aksini iddia etmek o konuşmayı yapan kişiye aittir. Sayın Kılıçdaroğlu, 'hayır ben öyle bir şey söylemedim' diyorsa bunu çok açık bir şekilde ifade etmelidir. Çünkü iddia çok önemli. 'Yüzde 99 sabotajdır' diyor ve kendisine bu bilgiyi asker kişilerin, özellikle üst düzey askerlerin yani komutanların verdiğini söylüyor. Haber bu şekliyle tamamen doğruysa o zaman bizim bütün projektörleri Sayın Kılıçdaroğlu'na çevirip, 'size bu haberi kim verdi? Ellerindeki belgeler, bilgiler veya dokümanlar nelerdir?' dememiz lazım.
Bir toplantıdan çıkarken bu Sayın Kılıçdaroğlu'na sorulmuş. Önce cevap vermemiş Sayın Kılıçdaroğlu. Belli ki iddiasının ağırlığı altında ezilmiş. Sonra gazeteciler ısrar edilmiş. 'Bu tartışmalı bir konu'' demiş bildiğim kadarıyla. Tartışmalı konu, gazetelerde ve halk arasında konuşulan bir konuysa bu farklı bir şey ama üst bir komutanın açıkça kendisine bu bilgiyi verdiğini söyleyen bir anamuhalefet partisi lideri veya genel başkanı için yapılacak tek bir şey var sözünün arkasında durmak ve bu konuda kendisine bilgi veren kişiyi ya da kişileri açıkça ifade etmek. Yok hayır gazeteci veya muhabir yanlış anladıysa ya da maksatlı yazdıysa yine Sayın Kılıçdaroğlu'nun çıkıp kamuoyu önünde 'ben böyle bir şey söylemedim' demesi gerekir. Sayın Kılıçdaoğlu'ndan beklediğimiz, ya bu sözünün arkasında durmalıdır, ya da olabilir ki gazeteci bir maksatla bu haberi, böyle bir şeyi vermiştir. Ona da ''hayır ben böyle bir şey konuşmadım' diyebilmelidir. Ama topu taca atarcasına, 'bu tartışmalı bir konu' demesinin altında ben sanıyorum ki Sayın Kılıçdaroğlu boş bulunarak söylediği bir sözün kendisine döndüğünü görmüş ve endişe etmiştir.''
Kemal Kılıçdaroğlu'nu açıklama yapmaya davet eden Bülent Arınç, bu konunun taca atılacak bir konu olmadığını da söyledi.
Hediye tartışması
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Afyonkarahisar'daki patlamanın ardından, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in Vali İrfan Balkanlıoğlu'na yaptığı ziyaretteki hediyeleşmeye ilişkin bir soru üzerine, bunların Bakanlar Kurulu'nun gündemi olmadığını belirtti.
Kamuoyundaki eleştirilere katıldığını ifade eden Arınç, bu konuda Genelkurmay Başkanı Özel'in hiçbir suçu olmadığına inandığını kaydetti.
Vali Balkanlıoğlu'nu da yakinen tanıdığını, kendisinin çalışkan ve başarılı bir vali olduğunu anlatan Arınç, sözlerine şöyle devam etti:
''Ama davranış alaturka bir davranıştır. Nedir bu alaturka davranış? Herkesin yüreği dağlanmışken, orada patlama sonucu hala belki dumanlar tüterken, insanların ağıtları feryatları göğe yükselmişken, usulen yapılan bir ziyaret sırasında, Sayın Genelkurmay Başkanımız usullere, teamüllere riayet etmiş, Afyon Valiliği'ni ziyaret ediyor. Kendisine yine bugüne kadar yapıldığı gibi o olayı dışarıda tutacak olursak bu ziyaretler sırasında, biz de karşılaşıyoruz, nereye giderse o bölgenin mahalli bir özelliğini öne çıkaracak hediye takdimleri yapılıyor. Ama o atmosferde bu gerekli miydi? Bence hayır hiç gerekli değildi.
İkincisi sizin gibi gazeteci arkadaşlarımızın, kameraların, fotoğraf makinalarının önünde de bir hediye teatisi olmamış. Bilebildiğim kadarıyla bu sadece Valiliğin internet sitesinde yayınlanmış. O zaman madem bu hediyeleşmeyi teamül olduğu için yaptınız. Bunu kamuoyuna ilan etmek neyin nesi? Niçin bunu web sitesine koyar, orada yayınlarsınız? Bence düşünülememiş, öngörülememiş, bunun kamuoyundaki tepkisi hesaplanamamış bir davranış. Ama bundan dolayı Sayın Genelkurmay Başkanını, siteye koyan o değil, Valiliği ziyaret eden o, kendi açıklamasında da 'Bir reaksiyon veremedim' diyor. O zaman onu bir kenara koymamız lazım. Sayın Vali özensiz davranmıştır. Hem hediye takdimi bakımından hem de bunu Valiliğin sitesine koyarak cümle aleme ilan etmesi bakımından herhalde 'özensiz davranmıştır' diyebilirim.''
Suriye tarafından düşürüldüğü iddia edilen Türk jeti
''Suriye tarafından düşürüldüğü iddia edilen Türk jetine ilişkin son bilgilerin ne olduğu'' sorusu üzerine ise Arınç, ''burada iyice sona yaklaşıldığını'' ifade etti.
Şu ana kadar tespit edilen bütün teknik bilgilerin, Türkiye'nin iddiasını destekler mahiyette olduğunu dile getiren Arınç, şunları söyledi:
''Ancak bildiğiniz gibi bu konu uluslararası, en azından iki ülke arasındaki ilişkiler bakımından da çok sağlıklı değerlendirilmesi gerektiği için son bir defa daha Eskişehir'deki üssümüzde olan teknik imkanlarla bir çalışma yapılması ve bu çalışmanın sonucuyla birlikte bir açıklamanın yapılması doğru bulundu.
Dolayısıyla bugüne kadar çıkarılan parçalar, radar kayıtları ve uçaktan elde edilen bulgularla bizim iddialarımızın tamamen desteklendiğini söyleyebilirim. Ancak parçalar üzerindeki son teknik çalışmanın Eskişehir'de yapılacağını ve bu çalışmaların sonucunun da umarım bir sonraki Bakanlar Kurulu'na kadar tamamlanacağını söyleyebilirim.''
Haşimi'ye idam cezası verilmesi
Arınç, Irak'ta hakkında idam kararı verilen Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi'nin Irak'a iade edilip edilmeyeceğine ilişkin bir soruya, ''Şu anda Türkiye'de kalmaya devam edecektir gibi bir kanaatin içindeyiz'' yanıtını verdi.
Haşimi'nin hakkındaki iddialar karşısında hayat endişesiyle 4 ay önce Türkiye'ye geldiğini, Türkiye'nin de Haşimi hakkındaki iddia ve ithamları politik bulunduğu için ülkede kalmasına izin verdiğini anımsatan Arınç, şöyle konuştu:
''Haşimi, bir müddet Kuzey Irak'ta kalmıştı, daha sonra Türkiye'ye gelmişti, şu anda Türkiye'dedir. Bundan sonra da kendisinden bir talep olmamakla birlikte sanıyorum Türkiye'de kalmaya devam edecektir. Türkiye'den daha çok Irak'ın kendi içindeki açıklamalara dikkat etmemiz gerekir. Tarık Haşimi, Cumhurbaşkanı Talabani'nin yardımcısıdır. Talabani'nin birkaç saat önce düşen bir haberinde, bunu bir adaletli karar olarak görmediğini, Haşimi'yi savunduğunu sözlerinden anlıyoruz. Talabani, daha önceki açıklamalarında da Haşimi'ye karşı bir komplo üretildiğini, bu komplonun neticesinde onun siyasetten silinmek istendiğini söylemişti. Herhalde Haşimi'yi bizden daha çok Talabani tanır, Irak'ta yaşananlar bilir. Belki Barzani'nin de bugünlerde bir açıklaması olacaktır ama bildiğiniz gibi Irakiye kanadı ve onların temsilcisi Allavi'de bugün yaptığı açıklamada, bunu sözde mahkeme, komplolar üreten, adaletli olmayan bir karar olarak nitelendirdi. Çünkü kendisiyle birlikte suçlananların bir kısmı gözaltındayken hayatlarını kaybettiler. Başhakim görevinden ayrıldı, baskılar yüzünden. Son kararı veren mahkeme, bir uydurma mahkeme gibi bu basma kalıp kararı verdi.''
''Haşimi hakkında verilen karar iç politikaya yönelik''
Haşimi konusunda Türkiye'nin değerlendirme yapmasından önce Irak'taki koalisyon ortaklarının, Irak Cumhurbaşkanı'nın ve Irak'taki diğer siyasi mihrakların ne dediğine bakılması gerektiğine işaret eden Arınç, ''Bu sözleri toplayıp, bir araya getirdiğinizde, Haşimi hakkında verilen kararın hukuki ve adaletli olmadığı, iç politikaya yönelik bir hasım duruma geldiğini bize gösteriyor'' diye konuştu.
Arınç, Türkiye ve Irak arasında 1989 yılında adli yardım sürecine ilişkin imzalanmış bir sözleşme bulunduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:
''Bu sözleşme kapsamında suçluların veya hükümlülerin iadesi konusunda hükümler var ama unutmayınız ki Haşimi hakkında verilen kararın kesinleşmesi için bile en azından 30 günlük süre geçmesi gerekiyor. Eğer temyize başvurması gerekirse Irak'a dönmesi ve bu temyizi oradan yapması lazım. Böyle bir mahkeme, böyle bir karar veriyorsa temyizin sonucu herhalde çok önceden bellidir. Tahmin ediyoruz ki Haşimi Irak'a dönmeyecek ve temyiz süreci geçtiği için de hakkındaki karar kesinleşmiş olacaktır.
Siyasi ve askeri anlamlardaki suçluların ve hükümlülerin iadesinde, o kendisinde bulunan hükümetin seçimlik hakları vardır. Bu hakları Türkiye, zamanı ve yeri geldiğinde kullanacaktır. Dolayısıyla bu soru, yani 'iade edilecek mi, Türkiye'de kalmaya devam edecek mi' bugünün sorusu olmaktan çok ötededir. Gelişen şartlar karşısında önümüzdeki evrelerde Haşimi ile ilgili kararları hükümetimizin açıklaması, yeri geliyorsa ve icap ediyorsa herhalde mümkün olacaktır. Şu anda kesinleşmemiş karar var. Bu karara yönelik itirazlar var, bu itirazlar sonucunda Irak'ta ne olur, bunların sonucunu hep beraber bekleyeceğiz ama şu anda Türkiye'de kalmaya devam edecektir gibi bir kanaatin içindeyiz.''
BDP'lilerin PKK'lilerle kucaklaşması
Başbakan Yardımcısı Arınç, bir gazetecinin, Başbakan Erdoğan'ın son konuşmalarında ''BDP milletvekilleriyle ilgili yargı gereğini yapacak, biz de parlamento olarak üzerimize düşeni yapacağız'' dediğini anımsatarak, ''Bu sözleri ele alırsak yapılması gereken nedir'' sorusuna şöyle yanıt verdi:
''Yol haritasını Sayın Başbakanımız açıklamış. Önce bizim dahil olmadığımız yargı süreci var. Yargı süreci dediğimiz şey nedir? Eğer son olay, BDP ile PKK'lıların kucaklaşmasını kastediyorsanız, bu kendi içlerinde bile abartılı bir olay gösterilmekte. Bunun dışında 75 milyon insanımız bu görüntülerden fevkalade rahatsız olmuş durumdadır. Rahatsız olmak yetmiyor, bu çeteyle dün veya bugün birisini öldürdüğü, bombalamaya yaptığı, mayın döşediği, yarın hangi eylemin içinde bulunacağını bilmediğimiz kişilerle çok samimi dostlar ve arkadaşlar gibi yanak yanağa öpüşerek, birbirlerini tebrik ederek verdikleri fotoğraf nefretle karşılanmıştır. Bu nefretin ötesinde eğer bu yapılan iş bir suç ise Türk Ceza Kanunu'na göre Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren bir suç ise bunun tanımını yapmak yargının işidir, yani yargı dediğimiz savcılar, bu olayla ilgili olarak bir suç tespit eder ve bu kişiler hakkında bir fezleke tanzim ederse bu fezlekeyi doğrudan doğruya Adalet Bakanlığı kanalıyla TBMM'ye göndereceklerdir. Anayasa Karma Komisyonu'na geldikten sonra Meclis'in görevi başlar. Meclis'te, Anayasa Komisyonu bunu gündemine alır mı, alırsa nasıl bir karar verir, bu kararlara karşı nasıl itiraz edilir, sonunda Genel Kurul nasıl bir karar verir, onu şu anda düşünmek noktasında değiliz.''
Başbakan Erdoğan'ın konuya ilişkin konuşmalarını bildiklerini, ama öncelikle yapılacak işin yargının bu konuda hangi kararı alacağını önemli olduğunu vurgulayan Arınç, ''550 tane dokunulmazlık dosyası içerisinde 450'si BDP'li milletvekillerine aitse bazıları hakkında 40 dosya, bazılara hakkında 50 dosya, bazıları hakkında 15-20 dosya varsa bu iddiaların, fezlekelerin her biri en azından son yaptıkları eylemden belki daha da ağır konulardır'' diye konuştu.
Arınç, ''Dokunulmazlık meselesini iş parlamentoya geldiği zaman enine boyuna düşünerek hareket edeceğiz, bunu hepimizin bilmesi gerekir. Çünkü verilecek karar sonuçları itibariyle bir siyasi karardır. Bu siyasi kararı verirken milletvekillerimiz, eğer parlamentoda bir oylamaya dönüşecekse herhalde önünü, arkasını, enini, boyunu getireceği, getirmeyeceği sonuçları da dikkate alarak bir karar verecektir ama Sayın Başbakanımızın ifadesinin daha birinci bölümü bile tamamlanmış değil. Önce yargı ne yapacak ve yargı bunu nasıl değerlendirecek bunu görmemiz lazım, ikinci boyutunu daha sonra sorarsanız söylerim'' dedi.
Suriye'de kaçırılan Türk gazeteci
Bülent Arınç, Suriye'de kaçırılan Türk gazeteci Cüneyt Ünal hakkında son bilgilerin ne olduğu sorusu üzerine de gazeteci Cüneyt Ünal'ın hayatta olduğunu bildiklerini söyledi.
Gazeteci Ünal için girişimlerin devam ettiğini, Ünal'ın eşi, basın camiası ve çalıştığı kurumunun çabalarının sürdüğünü ifade eden Arınç, ''Daha önce iki arkadaşımızda olduğu gibi aradan zaman geçmesine rağmen hayatta, sağlıklı olarak aramıza katılacaktır. Hayatta olduğunu biliyoruz. Onu elinde tutanların ne amaçla tutuklarını çözmeye çalışıyoruz, girişimler vardır, bunlar insani girişimlerdir. Gazetecilik mesleğini ifa ederken bir terörist muamelesi gören bir arkadaşımızın suçlanmasından hepimiz fevkalade üzgünüz, umarız ki en kısa zamanda aramıza dönecektir'' ifadesini kullandı.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- DEM Partili vekillerle 'Suriye' atışması!