Askerimiz...
Kafamı dinlendirmek için izlediğim tek dizi olan NCIS’te, eski bir deniz piyadesi topçu astsubayı olan özel ajan Leroy Jethro Gibbs’in bir patlama sonucunda silinen son 15 yılın anılarını tekrar hatırlama süreci anlatılıyordu. Orada bir askerin, vatanı ve ulusu için eşini ve kızını kaybetmek dahil, çektiği acıların çok dokunaklı bir anlatımı vardı. Hatırlama sürecinde belleğini toparlayabilmesi için hastanede yanına getirilen eski komutanıyla olan ilişkileri, kendisini hâlâ deniz piyadesinde sanması, elindeki tıraş bıçağı ile yüzü yanmış olmasına rağmen saçlarına tekrar nizami tıraş ölçüleri verme çabası, son on beş yılda politikacıların ülkesini içine sürüklediği talihsiz olayları yavaş yavaş baştan öğrenirken hissettiği acı ve isyan duygusu...
Bunları seyrederken ülkemde son zamanlarda bazı çevrelerin askerlerimize karşı tutunduğu tavır ve şu anda uydurma, düzmece olduğunu her gün çeşitli kaynaklardan öğrendiğimiz nedenlerle, ordu mensuplarımızın hapse atılmalarını düşündüm. 1968-1972 yazlarında Hava Kuvvetlerimizin bağrında geçirdiğim yaşamımın en güzel günleri de gözümün önünden geçti. Eğer yaşamımda küçücük bir başarım varsa, onun büyük bir kısmını bana o yazlar esnasında verilen muhtelif terbiye ve alışkanlıklara borçlu olduğumu hatırladım. İyi alışkanlıklarımın çoğunu orada edindim, ileride birkaç kere hayatımı kurtaran, “tehdit ne tür ve hızda olursa olsun paniğe kapılmama” dersini orada aldım. Özetle beni adam ettiğini sandığım, bana zaman zaman kendi ailemden de yakın olan Türk ordusunun mensuplarına yapılanlar karşısındaki çaresizliğim, genellikle neşe içinde seyrettiğim dizide astsubay Gibbs’in kişisel trajedisini seyrederken ağlamaya başladım.
Sivilin, askerin ruh halini anlaması çok zordur, sanırım mümkün bile değildir. Bir yedek subaylık, veya birkaç aylık erlik, asker ruhunu bir sivile gerçek derinliği ile öğretemez. Onu bilebilmek için insanın yaşamını orduya adamak kararını hayatında bir kez vermiş olması gerekir. Sevgili okuyucularım, bu ne demektir bilir misiniz?
Yaşamınızı orduya adamak demek, içinde yaşadığınız toplum uğruna sizce en değerli olabilecek her şeyden tamamen fedakârlık etmeye karar vermek demektir. Ordunun sahibi millettir. “Millet” çeşitli tarih dilimlerinde ve çeşitli yönetim rejiimlerinde detayda başka başka tanımlanabilecek, ülkü birliği olan bir insan topluluğudur. Bir yerde, büyük bir ailedir. Asker bu toplumun her bireyini tanıyamaz. Ama tek tek bireylerini tanımasına imkân olmayan milletinin o tanıyamayacağı bireylerinin emniyeti, sağlığı, namusu, haysiyeti, refahı, keyfi ve tüm bunların olmazsa olmazı özgür ve onurlu yaşamları için kendi en değerli varlıklarından vazgeçmeye yemin eder.
Askerin ruh hali
Tüm eğitimi ona bu yeminini unutturmayacak ve onun gereklerini yerine getirecek ruh halini pekiştirecek ve becerilerini arttıracak şekilde düzenlenir ve verilir. Asker tüm yaşamında kendi kişisel özgürlüğünü sizin, benim, onun bunun özgürlük ve emniyeti için feda eder. Bunu yaparken, eşini, çocuklarını, anasını, babasını, ihmal eder. Asker çocuklarıyla konuşunuz. Pek çoğu, babaları hayatta olsa bile esasen babasız büyüdüklerini size söyleyeceklerdir. Her asker ailesi babalarının gözünde ikinci sevgili durumunda olduğunu bilir ve bunu onurla kabullenir.
Asker bunu yaparken beklediği tek karşılık vatanının ve milletinin emniyette olduğundan emin olmaktan ibarettir. Her yaptığının o anda bizlerin hoşnutluğunu kazanmayabileceğinin bilincindedir. O, milletinin geçici sitemlerine bile hazırdır, yeter ki yaptıkları milletini korusun ve kollasın. Bazen kendi üstlerinin kararları da onu hoşnut etmeyebilir, ama emre koşulsuz itaat askerin yerine getirmeye yeminli olduğu görevini yapabilmesinin olmazsa olmaz koşuludur. Her asker mezarına “görevini en iyi şekilde yapabildiği” inancıyla gitmek ister.
Sevgili okuyucularım: Burada birkaç satıra sığdırmaya çalıştığım asker yaşamının ne denli zor olduğunu düşünebiliyor musunuz? Ne dünyanın en dolgun maaşları, ne insanlığın yarattığı en parlak lüks, ne de tasavvur edilebilecek en yüksek mevki, bir insanı bu kadar fedakârlığı bir ömür boyu sürdürmeye ikna edebilir. Onu yapabilecek tek şey gerçek vatan ve millet aşkı ve bireyin kendine saygısıdır. Bu hislerin biyolojik temelleri olsa da, askerin hissiyatı ancak çok çetin akılcı bir muhasebe sonucunda oluşturulabilir.
Asker de insandır hatasız olmaz
İleri rütbelerdeki komutanlarımız deneyimli askerlerdir. Başlarına her geleni değerlendirebilecek hazırlık ve donanıma sahiptirler. Ancak yeni mezun teğmenlere, astsubay çavuşlara, genç uzmanlara yapılan her haksızlık onlara tahmin bile edemeyeceğimiz kadar acı çektirir ve hiçbir acı o yaşlarda tüm değer sisteminizin altüst olması kadar sizi derinden yaralayamaz. Haksız yere bir insana bu kadar büyük bir acıyı çektirmek ise hiç kimsenin, hiçbir nedenle hakkı olamaz. Ben bu tür haberleri her duyduğumda onların hissettiklerine inandığım acılar yüreğimi dağlıyor ve beni derin bir ruhsal çöküşe itiyor, ne yapacağımı bilemiyorum. Hele bir yabancı dergide çıkan “Türk ordusu yenildi” ibaresini okumak, asla doğru olmadığını bile bile bana, “Keşke bunu bir yabancı yayın organında okuyacağıma daha önce ölseydim” dedirtti. Bunun yazılmasına neden olanlara kalbimin en derin köşelerinden lanet ettim.
Asker de bir insandır ve elbette kusursuz değildir, hatasız olamaz. Ama aziz yurttaşlarım, tanıdığım, duyduğum veya okuduğum en az kusurlu, en az yanlış yapan insanları saymam istense, inanın, sayabileceklerimin birkaç istisnası dışında hepsi askerdir.
Türk milleti kendi emniyeti ve rahatı için, her şeyinden fedakârlık etmeye hazır olan askerine yapılan haksız incitmeleri sineye çekebilecek bir millet değildir. Pek çok kötü özelliğimiz olabilir, ama alçak ve nankör bir millet olduğumuzu sanmıyorum. Şehit cenazelerinde öyle olmadığımızı tekrar tekrar görüyorum. Haksızlıklar karşısında gık demeden oturursak, tarih hakkımızda ne karar verir ve sonumuz ne olur iyi düşünelim.
Hiç kimse, hiçbir güç, bizleri bu kadar rezil bir duruma düşürecek kadar korkutmuş olamaz, korkutamaz.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı