Asya'nın merkezi: Tuva
Rusya’nın Sibirya Bölgesi’nin güneyinde, Moğolistan sınırında yer alan Tuva Özerk Cumhuriyeti Rusya’dan daha çok Moğol ve Tibet kültürünün izlerini taşıyan farklı bir dünya köşesi. Tuva, Orta Asya’nın en eski dinlerinden Şaman inanışının yaşamakta olduğu ender ülkelerden...
Ülkenin kuzey sınırında yer alan Sayan Dağları, Tuva’yı fiziken olduğu gibi kültürel olarak da Rusya’dan ayırıyor. Başkent Kızıl’ın girişindeki seyir tepesinden baktığımızda kent tipik bir Rus yerleşimi gibi görünüyor ama sokaklarında gezmeye başlayınca Kızıl’ın hem Rusya’nın diğer kentlerinden hem de komşuları Hakasya ve Altay’dan farklı bir yer olduğu hemen anlaşılıyor. Kızıl’ın bir çok yerinde olduğu gibi kaldığımız Ödügen (Ötüken) otelinin cephesinde de Tibet’e özgü “Sonsuz Düğüm” motifleri dikkat çekiyor. Öte yandan Tuva, Orta Asya’nın en eski dinlerinden Şaman inanışının yaşamakta olduğu ender ülkelerden. Tuva (Onlar Tıva diyorlar) Cumhuriyeti’nin komşuları Hakasya ve Altay halkları, Şamanizm yanında Hristiyanlığı seçerken, Tuva’da Şamanizm ve Budizm birlikte yaşıyor ve bu yönüyle Tuva, bölgenin birbirleri ile akraba diğer ülkelerinden de ayrılıyor.
Orman, nehir ve göllerle kaplı Tuva Özerk Cumhuriyeti’nin yüz ölçümü 170 bin metrekare Küçük sayılmayacak topraklarda, 91 bini Kızıl’da olmak üzere sadece 400 bin nüfus yaşıyor. Kızıl, dünyanın altıncı büyük nehri Yenisey’i (Ulug Hem) oluşturan Beg Hem (Büyük Yenisey) ve Kaa Hem’in (Küçük Yenisey) birleştiği yerde kurulmuş. (Yenisey daha sonra -bazı kaynaklarda Ankara’nın adını aldığı belirtilen-Angara nehri başta olmak üzere pek çok koldan beslenerek Kuzey Buz Denizi’ne dökülecektir) İki nehrin birleştiği nokta aynı zamanda Asya’nın tam orta noktası kabul ediliyor: Burada bulunan ve üzerinde Tuva’nın Asya’nın tam merkezinde gösterildiği bir yerkürenin yer aldığı anıtın kaidesinde Rusça, Tuvaca ve İngilizce olarak “Asya’nın Merkezi” yazıyor.
Çevresinde gençlerin eksik olmadığı ve buraya gelenlerin de ilk ziyaret ettiği yer olan Asya’nın Merkezi’nden başka, II. Dünya Savaşı, Partizan, Budizm ve Şamanizm anıtları da basit formlarına rağmen sembolik anlamları nedeniyle Kızıl’ın görülmesi gereken yerlerden sayılabilir. Kızıl’ın merkezi büyük bir meydan, bir kenarında Tibet mimarisinden izler taşıyan Kültür Merkezi’nin yer aldığı meydanın diğer kenarında Lenin heykeli bulunuyor.
Meydanın ortasında ve tam da Lenin’in eliyle işaret ettiği hizada büyük bir Budist dua silindirinin yapılmış olması dikkat çekerken yine burada bulunan Ulug Ural (Parlemento) Türkçe ile karşılaştığımız ender yerlerden birisi oluyor.
Kızıl’daki son durağımız Tuva Ulusal Müzesi’nin yeni binası açılınca, eskisi kapatıldığı ve bahçesinde yer alan “balbal”lar henüz buraya taşınmadığı için onları göremiyoruz.
Müzenin bir kısmı düzenlenen salonlarının en ilginç bölümü; göçebe yaşam kültürünü anlatan çadırların olduğu salon. Yurt dediğimiz ve Orta Asya’nın birçok ülkesinde de karşılaştığımız geleneksel çadırların içinde yüzyıllar öncesinin yaşam tarzını gösteren eşyalar da görülebiliyor. Bir başka salonda Şaman giysileri sergilenirken Budizm salonunda, bazı kutsal eşyalar ile birlikte sürgündeki Budist lider 14. Dalay Lama, Tenzin Giyatzo’nun bir fotoğrafı bulunuyor.
Buralarda olmak gerçekten çok değişik bir deneyim, göç yollarının çıkış noktası kabul edilen bir coğrafyada gezmek oldukça farklı duygular yaratıyor...
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu