Avrupa’nın Trump’la sınavı...
Kanada’da geçen haziranda gerçekleşen G7 zirvesi müttefikler arasında Trump gerilimini gözler önüne sermişti.
Ayrımcı dilinden göçmen, çevre karşıtlığına uzanan pek çok tartışmalı politikasının yanı sıra gelgitli diplomatik çıkışları, 7/24 Twitter mesajlarıyla alışılmışın dışında bir ABD Başkanı imajı çizen Trump, “Kasabanın gözü açık müteahhidi” tarzını küresel siyasete yansıtmaktan vazgeçmiyor. Körfez’i birbirine katıp, Tahran “öcüsünü” gösterip Arap ülkelerine silah satışı yapıyor, diğer yandan Çin’le ticari odaklı çatışma siyasetine girişiyor... Ama iş II. Dünya Savaşı sonrası kurulan düzenle birlikte etle tırnak misali Transatlantik ittifakına gelince, küresel köyde zaten yüksek olan gerilim hattı alarm veriyor. Trump’ın öyle gizli kapaklı değil, apaçık özellikle AB’nin lokomotifi Berlin’i hedefe oturtması ise dikkat çekici. Rusya ile enerji ticaretindeki Berlin’i topa tutan Trump, Avrupa Birliği’nin (AB) İran’la ekonomik-siyasi açılımını baltalamak için de elinden geleni yapıyor.
‘Birliği bozacak’ kaygısı
Haliyle Avrupa’nın gözü kulağı, tüm bu kriz havasında, üstüne üstlük Soğuk Savaş’tan bu yana Batı-Moskova hattında ilişkilerin en kötü olduğu yorumlarının yapıldığı bir dönemde dünkü Trump-Putin zirvesine çevriliyor. Trump’ın, ilk günden bu yana Rus liderle yakın diyalogdan yana tutumu ortada. Tarihsel Rusya fobisi süregelen Avrupa’nın kuzey ülkeleri kadar AB ve ABD’de kimi çevrelerden ise Trump’ın, tek taraflı kazanımlar adına Moskova’nın Batı ittifakına karşı stratejik üstünlük sağlamasına yol açacak vaatlere girişmemesi, “hangi takımda olduğunu unutmaması” uyarıları dikkat çekiyor. Batı cephesinde, Trump’ın ekonomik, siyasi, ideolojik açıdan tıkanmış dünyada, eleştirilse de iyi kötü işleyen Transatlantik ittifakını dağıtmasına, Avrupa’nın kendi içinde barış, birliktelik uzlaşısını bozmasına yönelik kaygılar artıyor... Trump ise adeta AB’de bölünme yaratma hedefiyle Berlin’den Paris hattına, oradan zaten birlikle boşanma yolundaki Londra’ya verdiği mesajlarla gerilimi körüklüyor. Dilinde hep aynı nakarat, “ticaret, önce bizim kârımız”... ABD’nin başrol oyuncusu olduğu NATO’da da esip gürlüyor. Savunma harcamalarına ilişkin üyelerin katkılarını artırmasını istiyor, “eller cebe” diyor. Trump’ın işbaşı yaptığı ilk dönemlerdeki “biraz zaman tanıyalım” tavrı ise AB cephesinde çoktan solmakta... Özellikle Trump’ın hedefe oturttuğu Avrupa’nın güçlü ekonomisi Almanya, yüksek sesle “artık Washington’a güvenemeyiz” diyor. Paris ise Berlin’le ortak savunma projelerini hayata geçirme hedefine işaret ediyor. Ekonomik krizler, göçmen sorunuyla birlikte Avrupa’da popülist, aşırı sağdan ise Trump’ın söylemlerine şapka çıkıyor, Berlin-Paris hattına AB’nin kimi küçük ülkelerinden isyan bayrağı açılıyor.
Rakipler söylemi
Madalyonun diğer yüzüne bakarsak Trump, bildik diplomasi söylemlerini kenara koyup kartlarını açık oynuyor. Çoğu kez ekonomik merkezli çıkar neyse ona yöneliyor. Washington’ın süregelen bu siyasetini gizli kapaklı değil, alenen yapıyor. Bu geleneksel ittifaklar sistemini bozan tutumuyla da cam dükkanına giren fil izlenimi sergiliyor. Rusya, Çin’i “küresel tehdit” listesine koyan ABD yönetiminin, çerçeveyi “rakipler” söylemine doğru evriltmesi, Trump’ın son olarak AB’yi de ticari hasım olarak listeye eklemesi dikkat çekici. Avrupa semalarında Washington’ın kendi çıkarı için müttefikliği harcayabileceği düşüncesi giderek yayılıyor. O nedenle de “Atlantik ötesinden umudu keselim, kendi yaramızı kendimiz saralım” diyenlerin sesleri giderek yükseliyor.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması