Avukatlar duruşma salonunu terketti
KCK İstanbul Davası Silivri'de başladı. Sanıkların kimlik tespitlerini Kürtçe yapması gerginliğe neden oldu. Hakimin tüm talepleri reddetmesi üzerine, avukatlar duruşma salonunu terketti.
İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda yapılan duruşmaya, Prof. Dr. Büşra Ersanlı'nın da aralarında bulunduğu 140 tutuklu sanık ile aralarında Ragıp Zarakolu'nun da bulunduğu 14 tutuksuz sanık katıldı.
Duruşmada 120'yi aşkın avukat da hazır bulunurken, bunların büyük bölümü bütün sanıkların müdafisi olarak davada yer aldıklarını söyledi.
Duruşmada Mahkeme Heyeti Başkanı Ali Alçık, davayı başlatmadan duruşmanın seyri hakkında bilgi verdi. Alçık, önümüzdeki Perşembe ve Cuma günü talep alacaklarını, Çarşamba günleri de açık görüş nedeniyle duruşma yapmayacaklarını söyledi.
Sanıklara ve izleyicilere uyarı yapan Alçık, ''Alkışlama, yuhalama, slogan atmak yasak. İlk durumda ikaz edeceğim. İkincisinde ise taşkınlık yapanlar dışarıya çıkarılacak'' dedi.
Alçık, iddianamenin okunması için de TRT tarafından görevlendirilen spikerler Ömer Faruk Zora ve Hakan Kıra'nın da hazır olduğunu kaydetti.
Duruşmada söz alan avukat Muhittin Köylüoğlu da, duruşma salonun bulunduğu yere gelirken yaşanan zorlukları anlatarak, ''E-5'ten gelirken Silivri girişi kapalı. Otobana yönlendiriliyor. Otobandaki giriş de kapalı. Çok fazla yoğunluk var. Kimin seyirci, avukat ve izleyici olduğu belli değil. Duruşmaya gelecek sanıklar ve avukatlar da olacak. Bu duruşmayı etkileyecek bir durum'' diye konuştu.
Başkan Alçık da, bu konuda mahkemenin yapacağı bir şey olmadığını belirterek, gelen tutuksuz sanıkların içeri alınacağını söyledi.
Daha sonra sanıkların kimlik tespitinin yapılmasına geçildi.
Anadilde savunma talebi
İlk olarak kimlik tespiti yapılmak istenen sanıklardan Kudbettin Yazbaşı, Kürtçe olarak ''Buradayım'' dedi.
Yazbaşı'nın, okunan kimlik bilgilerine de Kürtçe olarak cevap vermesi üzerine Alçık, ''Sanık Türkçe dışında başka bir dil kullanıyor'' diyerek, kimlik tespitini bıraktı.
Buna itiraz eden avukat Sinan Zincir, ''Müvekkilim kendi anadilinde konuşuyor. Sorulara Kürtçe cevap verse de kimlik tespitinin yapılmasını istiyorum'' dedi.
Diğer sanık Mümtaz Aydeniz'in de, aynı şekilde kimlik bilgilerine Kürtçe cevap vermesi üzerine, Başkan Alçık kimlik tespitini yapmadı.
Avukat Mehmet Emin Aktar da, sanıkların anadili olarak Kürtçe konuştuklarını belirterek, ''Kürt oldukları için Kürtçe konuşuyorlar. 20 milyon kişinin kullandığı bir dile, bilinmeyen bir dil muamelesi yapamazsınız. Böyle yaparsanız taraf olursunuz. Tarafsızlığınızı yitirirsiniz. Müvekkillerin bir kısmı, kendi anadilinde savunma yapmak istiyor. Sanıklara konuştuğu dilin ne olduğunun sorulmasını istiyorum'' dedi.
Başkan Alçık da, ''bilinmeyen bir dil'' ifadesini kullanmadığını belirterek, ''Ben konuştukları dilin Kürkçe olup olmadığını bilemem. Kürtçe bilmiyorum. Bu yüzden Türkçe dışında bir dil dedim. Sanığın benimle anlaşması için Türkçe konuşması lazım'' diye konuştu.
Sanık avukatlarının itirazları üzerine Başkan Alçık, kimlik tespitinin yapılmasına ara vererek, avukatların taleplerini almaya başladı.
Avukat Meral Tanış Beştaş, mahkemenin anadilde savunma talebini kabul etmesini isteyerek, ''Sanık, kendini en iyi nasıl ifade edebileceğine karar verir. Müvekkillerim Kürt oldukları, muhalif oldukları için yargılanıyorlar. Bu iddianamenin temel dayanağı, BDP. BDP'nin yaptığı siyaset, yargılanıyor'' ifadelerini kullandı.
Avukatların beyanlarının alındığı duruşmaya öğlen arası verildi.
Duruşmaya gelenler
Duruşmaya, BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, milletvekilleri Ayla Akat Ata, Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan, Ertuğrul Kürkçü, Levent Tüzel ve Sebahat Tuncel, CHP Milletvekili Binnaz Toprak ile KCK'ye yönelik operasyonda gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan KESK Genel Başkanı Lami Özgen de izleyici olarak katıldı.
Salon kapasitesine göre, sanık yakınlarının alınmasına karar verilen duruşmaya, Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN) temsilcileri, sendika ve sivil toplum örgütleri temsilcileri de izleyici olarak geldi.
Milletvekilleri ile aralarında Oral Çalışlar, Nuray Mert ve Ahmet Şık'ın da bulunduğu çok sayıda gazeteci ve basın mensubunun da duruşmayı izlemesi nedeniyle, salonda gazetecilere ayrılan bölüm tamamen doldu.
Duruşma başlamadan önce içeriye alınan sanık yakınları, salondaki tutuklu sanıkları alkışlar ve zılgıtlarla karşıladı. Sanıkların da slogan attığı salonda uyarı yapan görevliler, ''Slogan atmak, alkışlamak, el şaklatmak yasak. Hakkınızda işlem yapılır'' dedi
Yetkisizlik talebi
Duruşmada konuşan avukat Meral Danış Beştaş, usule ilişkin beyanlarda bulunarak, şu anda yapılan yargılamanın iç hukuka ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu savundu.
İddianamede yer alan faaliyetlerin Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) tüzel kişilik faaliyetleri kapsamında yapıldığını söyleyen Beştaş, yargılananlar tüzel kişi olmadığı için davanın düşürülmesi gerektiğini kaydetti.
Yargılama yerinin bu mahkeme olmadığını belirten Beştaş, dava hakkında ''görevsizlik'' ve ''yetkisizlik'' kararı verilmesini talep etti.
Yargılamaya konu faaliyetlerin siyasi parti faaliyeti olup olmadığının tespiti ile faaliyetlerin parti tüzük ve programı kapsamında yapılıp yapılmadığının incelenmesi konusunda üç profesör unvanlı akademisyene bilirkişi incelemesi yaptırılmasını isteyen Beştaş, iddianamede yer alan faaliyetlerin incelenerek, bu kapsamda BDP hakkında yürütülen soruşturma olup olmadığının tespiti için dosyanın bir suretinin incelenmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesini istedi.
Beştaş, ''Söz konusu iddianameyle alakalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca bir soruşturma başlatılıp başlatılmadığının da sorulmasını istiyoruz'' dedi.
Avukat Beştaş, aralarında Prof. Dr. Büşra Ersanlı'nın da bulunduğu 140 sanığın tahliyesine karar verilmesini de talep etti.
Sanık avukatlarından İnan Poyraz da, müvekkillerinin ana dilde savunma yapmak istediklerini belirterek, tercüman atanmasını istedi.
Bu arada, iddianame hazırlandığında sanık sayısı 132'si tutuklu 193 iken, birleşen dosyalarla bu sayının 140'ı tutuklu 205 sanığa çıktığı öğrenildi.
Yetkisizlik talebine ret
Duruşmada mahkeme heyeti tarafından alınan ara kararları açıklayan Mahkeme Heyeti Başkanı Ali Alçık, ''Görülmekte olan dava, BDP'nin, Kürtlerin, Kürtçe'nin yargılanması veya BDP'nin kapatılması davası olmayıp, sanıkların silahlı terör örgütü yöneticisi ve üyesi oldukları iddialarına ilişkindir'' dedi.
Alçık, bilirkişi incelemesi istemini, mahkemelerinin görevli ve yetkili olmayarak dosyanın Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesi taleplerini, davada BDP'nin yargılanmadığını belirterek, reddettiklerini açıkladı.
Sanıkların Kürtçe savunma yapma ve tercüman görevlendirilmesi taleplerine ilişkin de Başkan Alçık, Lozan Antlaşması'na değinerek, ''Lozan'daki hüküm Türkiye'deki Müslüman olmayan azınlıklara yöneliktir. Kürtler Lozan'da azınlık statüsüne alınmamıştır ve asli kurucu vatandaşlardır'' dedi.
Uluslararası sözleşmeler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve iç hukuktan örnekler veren Alçık, ''Mahkemelerde kişilerin ırkı, dini, inancı, mezhebi sorgulanmamaktadır. Mahkemelerde ön yargı mevcut değildir. Anadilin bir insanın kendini en iyi ifade edebildiği, en iyi kullandığı dil olduğu savunulabilir. Anadili Kürtçe olup da, Türkçe anlamayanların tercüman aracılığıyla ifadelerinin alındığı örnek bulunmaktadır. Yasa hükümlerine göre, sanık mahkemede kullanılan dili anlamıyorsa tercüman kullanılır. Ancak bu sanıkların Türkçe'yi anlamalarına bir engel yoktur. Sanıklar, Türkiye'de doğup büyümüşler, okula gitmişlerdir. Suçlamaları anlayabilecek durumdadırlar. Anadilde savunma talebinin hiçbir yasal dayanağı, hukuki temeli yoktur'' diyerek, talebi reddetti.
Alçık ayrıca, duruşma salonunda ses ve görüntü kaydı yapılması, bu tür kayıtları yapan cihazlarla içeri girilmesinin de yasak olduğunu anımsattı.
Mahkemenin kararını açıklamasının ardından söz alan sanık avukatlarından Hüseyin Boğatekin de, taleplerin reddedilmesini protesto ettiklerini, bu nedenle duruşmadan ayrılacaklarını belirtti.
Avukatların salondan ayrıldığı sırada, izleyicilerin de mahkemeyi protesto etmeleri üzerine görevlendirilen askeri birlikler, izleyiciler ve sanıklar arasında barikat oluşturdu.
Başkan Alçık da, duruşmaya kısa bir ara verdi.
Aranın ardından yeniden başlayan duruşma için salona izleyici alınmadı. Duruşma, sanıkların kimlik tespiti ile devam etti.
Kürtçe gerginliği
İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, taleplerinin kabul edilmemesi üzerine avukatların ve izleyicilerin gerçekleştirdiği protesto nedeniyle verilen kısa aranın ardından devam edilen duruşmaya, sanıkları temsilen birkaç avukat katıldı.
İzleyicilerin de alınmadığı duruşmada Mahkeme Heyeti Başkanı Ali Alçık, iddianamenin kabul kararını okudu.
Duruşmanın izleyicisiz yapılmasına karar verdiklerini belirten Alçık, sanıkların kimlik tespitine geçti. Ancak, sanıkların sabahki oturumdaki gibi kimlik bilgilerini soran Alçık'a, Kürtçe cevap verdikleri görüldü. Sanıkların, isimleri okunduğunda Kürtçe olarak, ''buradayım'' demeleri üzerine Başkan Alçık, ''Sanıkların Kürtçe konuştukları görüldü'' diyerek, mikrofonu aldırdı.
Duruşmada, Kürtçe konuşan 126 tutuklu sanığın kimlik tespiti yapılmazken, aralarında Emine Büşra Ersanlı'nın da bulunduğu ve Türkçe konuşan 14 kişinin kimlik tespitleri gerçekleştirildi.
Ersanlı, 3 bin lira aylık geliri bulunduğunu ve öğretim görevlisi olduğunu söyledi.
Başka suçtan tutuklu olan ve bu davadan tutuksuz yargılanan sanıklardan Hakan Soytemiz de, Kürtçe savunma yapmak isteyen arkadaşlarını desteklediğini belirterek, kimlik bilgilerine Türkçe cevap verdi.
Başkan Alçık, kimlik yoklamasının tamamlanmasının ardından duruşmayı yarına erteledi. Yarınki duruşmada iddianamenin okunmasına geçilecek.
Avukatlardan protesto
Avukatların duruşma salonundan çıkmasının ardından Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi içerisinde duruşma salonu önünde bir grup avukatla açıklama yapan Ercan Kanar, duruşmada, bu davanın hukuka aykırı sözde delillerle açıldığını, esas amacın, yasal bir parti olan BDP'nin yargılanması ve iddianamede de vurgulandığı gibi kapatılmasının gündeme getirilmek istendiğini öne sürdüklerini söyledi.
Kanar, duruşmada bu davanın konusunun ve delillerinin Anayasa Mahkemesi'nde tartışılması gerektiğini ve özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin bu konuda yetkisinin olamayacağını belirterek, görev ve yetki itirazında bulunduklarını, ancak bu itirazlarının reddedildiğini kaydetti.
Sanıkların kendilerini en iyi şekilde savunabilmek için ana dilleriyle savunma yapma hakkı tanınmasını da istediklerini, bu talebin de gerekçesiz bir şekilde ret edildiğini anlatan Kanar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Avukatlar bu davalarda konu mankeni değildir, savunma bir kukla değildir. Bugün biz aslında özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin, DGM'lerden beri her türlü pratiğiyle iflas etmiş organlar olduğunu, bunun bizzat devletin en yetkili kişileri tarafından dile getirildiğini, bu yüzden sık sık Meclis'te makyajlar yapılarak değişiklik yapıldığını belirterek, 'Bugün bir adım atın. Bugüne kadar sürdürdüğünüz yanlış, hukuka aykırı memur zihniyetli pratiklerden vazgeçin, gerçek yargıçlar olarak yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığına uygun kararlar verin. Vereceğiniz cesaretli kararlarla Türkiye'de barışın, özgürlüklerin önündeki taşların kaldırılması için bir katkınız olsun. Yürütmeye de yasamaya da cesaret verin' dedik. Ama ne yazık ki, dün nasılsa evvelki gün nasılsa bugün de özel yetkili mahkemenin yargı pratiği öyle oldu. Biz de bu durumu protesto ederek mahkemeden çıktık. Müvekkillerimizin haklarını tabii ki savunmaya devam edeceğiz. Bugün duruşmadan çıkmış olmamız onları yargı faaliyetinde asla yalnız bırakma anlamına gelmeyecektir.''
Grup, diğer avukatların da konuşmalarının ardından Silivri'den ayrıldı.
Kışanak: Partimizin faaliyetleri dava konusu edilmektedir
İstanbul'daki KCK davasını izlemek üzere Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ne gelen BDP Eş Başkanı Gülten Kışanak şunları kaydetti:
''Bugün, burada partimizin faaliyetleri, dava konusu edilmektedir. Partimizin il başkanları, il eş başkanları, ilçe yöneticileri, genel merkez yöneticileri, siyaset akademisi ve anayasa komisyonu üyesi herkes ama herkes bugün, burada yargılama konusu edilmiştir. Aslında bugün, burada yargılanmak istenen demokratik siyasettir. Bugün, burada mahkeme karşısına çıkartılan demokraside, çözümde, barışta ısrar eden iradedir. Bunu yargılamaya çalışıyorlar. Ancak bunu net bir şekilde ifade etmek istiyoruz; Kürt sorunu da demokrasi sorunu da mahkeme salonlarında çözülebilecek bir sorun değildir. Kürt sorunu, demokrasi sorunu, barış sorunu, demokratik siyasetin önü açılarak çözülebilir.''
Bu arada, duruşma salonunun önünde sabah saatlerinden itibaren yoğunluk yaşandı. Duruşmayı izlemeye gelen ancak salona giremeyenler dışarıda bekleyişlerini sürdürdü.
Öte yandan, bazı siyasi parti ve sendika üyeleri de ellerinde flamalarla, tutuklu ve yakınlarına destek vermek amacıyla duruşma salonunun önüne geldi.
Güvenlik önlemleri
İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen ''KCK'' davası nedeniyle yerleşke içerisindeki duruşma salonunda ve çevresinde yaklaşık 300 asker görev yaptı. Olağanüstü bir duruma karşı da çevik kuvvet ekipleri hazır bekletildi. Olası bir gösteriye karşı, iki TOMA da (Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı) cezaevinin çevresinde tutuldu.
E-5 Karayolu'ndaki Silivri Cezaevi kavşağı ile TEM'den cezaevi sapağına çıkış yerlerine arama noktaları kuruldu.
Yerleşkeden arama noktalarına kadar yaklaşık 500 metrelik mesafe boyunca yolların iki tarafına, jandarma bariyerleri konuldu. Arama noktalarında, kimlik kontrolü yapıldıktan sonra geçişlere izin verildi.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!