Aydın Cesareti ve TÜBA Üyelerinin Tavrı

Aydın Cesareti ve TÜBA Üyelerinin Tavrı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.09.2011 - 06:14

İşgüzarlığın, dalkavukluğun, merhametsizliğin, akıl tutulmasının doludizgin ve sınır, kural tanımadan alıp başını gittiği günümüzde bazı sorunları ısıtıp ısıtıp öne sürmenin gereği yok. Hatta paketleyip raflara, derin donduruculara kaldırmak daha da iyi olur. Örneğin 2002de ülkemizde 300 bin yeşil kartlı yurttaş varken, bunun günümüzde 9 milyona çıkması kimi ilgilendirir?

Yine 2002de en düşük memur maaşı ile 30 çeyrek altın alınırken bugün 13 adet altın alınabilmesinin ne önemi var?

Makarnamız, kömürümüz, kullanım tarihi geçmiş yiyecek kolilerimiz kapımıza geldikten sonra. Bize ne yeşil karttan, altından, dış borçtan canım!

Ama bir konu var ki, değinmeden geçmek haksızlık olur. Bilime karşı vefasızlık olur. Önce şunu soralım: Bir hükümetin bir bilim akademisinde belirleyici konuma gelmesinin dünyada örneği var mıdır? Hükümetin TÜBİTAK ve Türkiye Bilimler Akademisinin (TÜBA) yönetim ve bilim kurullarını yeniden şekillendirerek, bilimi kendi egemenliği, kendi emri altına alma yolunda attığı adımlara Batılı bilim çevrelerinden nasıl bir tepki gelecektir? Bu yeni uygulamayla evrensel ölçülerin daha da uzağına düşülmeyecek midir? Amaç, ülkeyi bilimin aydınlık yolundan uzaklaşarak, Ortaçağ zihniyetini hâkim kılmak mıdır? Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK), TÜBA kuruluş kanununa ilişkin maddeler değiştirilerek, asli üyelerin rolünün azaltılması ve seçimin YÖKe bırakılması, bilimsel özerkliğe, bilim kurullarına müdahale değil midir?

Durum böyleyken TÜBA üyeleri neden ilk günden istifa etmediler?

Doğrusu anlamak da zor, yorumlamak da. İyisi mi bilim dünyasının saygın ve cesur üyelerinin tavrını, uluslararası bilim çevrelerinin değerlendirmelerini bekleyelim. Ya da yetmez ama evetdeyip, yeni KHKlerin yolunu gözleyelim.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler