AYM, Osman Kavala, İlker Deniz Yücel’in başvurularında kararlarını açıkladı

Anayasa Mahkemesi (AYM), Gezi olaylarının yöneticisi ve organizatörü olduğu gerekçesiyle tutuklu bulunan Osman Kavala’nın başvurusunda ret kararının gerekçesini açıkladı. AYM Başkanı Zühtü Arslan karşı oy yazısında, Kavala’nın Gezi olaylarına katılması ve bu olayları desteklemesinin tek başına bir suç işlediğinin belirtisi olarak kabul edilemeyeceğine işaret etti. Alman Di Welt muhabiri İlker Deniz Yücel’in başvurusunda ise AYM, “kişi hürriyeti ve güvenliği” ile “ifade ve basın özgürlüklerinin” ihlal edildiğine karar verdi. Yücel’e 25 bin lira tazminat ödenmesine hükmedildi.

AYM, Osman Kavala, İlker Deniz Yücel’in başvurularında kararlarını açıkladı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 28.06.2019 - 14:59

AYM, Osman Kavala’nın başvurusunda verdiği ret kararının gerekçesini açıkladı. Mahkeme, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine hükmetti. Oyçokluğuyla alınan karara AYM Başkanı Zühtü Arslan, Başkanvekilleri Engin Yıldırım, Hasan Tahsin Gökcan ile üyeler Emin Kuz ve Yusuf Şevki Hakyemez karşı çıktı. AYM Başkanı Arslan karşı oy yazısında, Kavala’ya yöneltilen suçlamaların temelinde Gezi olaylarının yöneticisi ve organizatörü olduğu iddiası bulunduğuna dikkat çekerek, soruşturma makamlarından beklenenin “söz konusu olayların suç teşkil eden boyutu ile başvurucu arasındaki ilişkiyi gösteren kuvvetli belirtilerin gösterilmesi” olduğuna işaret etti.

Tutuklama kararı ve iddianamede Kavala’nın bazı kişilerle yaptığı telefon görüşmeleri tapeleri, cep telefonunda yer alan bazı resimler ve bir kısım tanık ifadeleriyle üçüncü kişilerin kendi aralarında yaptıkları görüşmelerin yer aldığına işaret eden Arslan, soruşturma makamlarının bu olguların Kavala’nın tutuklanması için gerekli olan suç işlediğini gösteren kuvvetli belirti oluşturduklarını ortaya koyamadıklarını belirtti. Arslan, Kavala’nın Gezi olaylarına katılmış ve desteklemiş olmasının tek başına bir suç işlediğinin belirtisi olarak kabul edilemeyeceğine de işaret etti. Arslan, Kavala’nın telefon görüşmelerindeki konuşmalarının da bütünlüğünden ve bağlamından soyutlanarak ele alınıp yorumlanmaması gerektiğine dikkat çekti. Soruşturma belgelerinden Kavala’nın eyleme katılanlara maddi yardımda bulunduğunun anlaşılamadığını belirten Arslan, bu nedenle suç işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin de isabetli olmayacağını kaydetti. Arslan, soruşturmanın başlamasından itibaren uzun süre hareketsiz kalındıktan sonra tutuklama tedbirine başvurulması durumunda soruşturma makamlarının tutuklamanın neden gerekli olduğunu gösterme yükümlülüğü bulunduğunu da vurguladı. Kavala’nın ilk soruşturmanın üzerinden 4 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra tutuklandığını kaydeden Arslan, “Soruşturma makamları, kayda değer yeni bir delil ortaya koymadan başvurucunun aradan dört yılı aşkın bir süre geçtikten sonra tutuklanmasının neden gerekli olduğunu gösterebilmiş değillerdir” dedi. Arslan, Kavala’nın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle çoğunluğun görüşüne katılmadı.   

Yücel'e tazminat kararı

AYM, Alman Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri olan İlker Deniz Yücel’in başvurusunda da karar verdi. Karara göre, Yücel, 14 Şubat 2017 tarihinde gözaltına alındı. Cumhuriyet savcısı, Yücel’in tutuklanması talebinde bulunarak, gazetecilik görünümü altında PKK/KCK silahlı terör örgütünün yöneticisi konumunda olan Cemil Bayık ile röportajlar yaparak terör örgütünü legalleştirme girişimlerine katkı yaptığını dikkat çekti. Sulh Ceza Hakimliği de, Yücel’in tutuklanmasına karar verdi. İtirazının reddedilmesi üzerine Yücel, AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. Bu arada Yücel 16 Şubat 2018 tarihinde tahliye edildi. AYM başvuruda, oyçokluğuyla anayasa ile güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi. Karara göre, Yücel’e net 25 bin lira manevi tazminat da ödenecek. Yücel’in diğer tüm talepleri ise reddedildi. AYM, tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddiayı değerlendirirken, Cemil Bayık röportajı ile ilgili olarak, “Bir röportaj esnasında başkası tarafından dile getirilen görüşlerin yayınlanması sebebiyle bir gazetecinin cezalandırılması ya da suçlanması kamu çıkarını ilgilendiren konuların tartışılmasında basının katkısını ciddi biçimde engelleyebilecektir” değerlendirmesini yaptı. Tutuklama kararında Yücel’in 17 Şubat 2017 tarihli bir yazısının kapak kısmında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın resminin üzerine “darbeci” şeklinde manşet attığı ve bu manşetin altında “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hiç kimseye aldırış etmeden kendi devletini kuruyor, protestolarla boğuşan ülke parçalanmaya gidiyor” şeklindeki yazısına yer verildiğine işaret edildi. AYM, Yücel’in kapak yazısını kendisinin oluşturmadığını, yazı işlerinin belirlediğini ileri sürdüğüne işaret ederek, “Öte yandan başlığın altındaki ‘Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hiç kimseye aldırış etmeden kendi devletini kuruyor, protestolarla boğuşan ülke parçalanmaya gidiyor’ şeklindeki yazının da politik bir eleştiri niteliğinde ve dolayısıyla ifade özgürlüğünün güvencesi altında olduğu açıktır” denildi. Kararda, Yücel’in OHAL döneminde Cumhurbaşkanının vatandaşların özgürlüklerinin kısıtlanmayacağı taahhüdüne ilişkin olarak yazdığı “Bir üç kağıtçının verdiği teminatın değeri” başlıklı yazısına da işaret edilerek, “Burada başvurucunun ‘üç kağıtçının verdiği teminat’ benzetmesini Cumhurbaşkanının şahsına hakaret etmek için değil verdiği teminatın pek inandırıcı gelmediğini ifade etmek için yaptığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki başvurucuya Cumhurbaşkanına hakaret ettiği şeklinde bir suçlama da yöneltilmemiştir” denildi. Yücel’in “Erdoğan darbeyi karşı darbe olarak kullanıyor” başlıklı yazısına ilişkin olarak da AYM, “Söz konusu yazıda alıntılanan kısmın kamuoyunun bir kesiminin ve muhalefet liderlerinin dile getirdiklerine benzer bir politik eleştiri niteliğinde ve dolayısıyla ifade özgürlüğünün güvencesi altında olduğu açıktır” yorumunu yaptı. AYM, suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulmadığına işaret ederek, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği sonucuna vardı. 

Bu arada AYM, 2016 yılındaki 1 Mayıs öncesinde Yüksel Caddesi ile Konur Sokak’ın kesiştiği noktada stant açan öğrencilere yönelik polis müdahalesi nedeniyle yapılan başvuruyu da karara bağladı. Müdahale ile öğrencilerin açtıkları “Çember kırılacak üniversite kazanacak. 1 Mayısa, sokaklara, özgürlüğe. Öğrenci Kollektifleri” yazısının yer aldığı afiş indirilmişti. AYM, müdahalenin demokratik toplum gereklerine uygun olmadığına dikkat çekerek, anayasa ile güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini vurguladı. Yeniden yargılama yapılmasını isteyen AYM, tazminat talebini ise reddetti. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler