'Başbakan ayıp ediyor'
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın partisinin grup toplantısında Cumhuriyet gazetesinin eski sayılarından manşetler göstererek İsmet İnönü'ye yönelttiği ifadeler konusunda, deneyimli gazeteci, eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen'le konuştuk.
Eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen, dönemin koşullarını bilmeden konuşma yapmakla eleştirdiği Başbakan’ın, örnek verdiği gazetelerin önceki ve sonraki sayılarına da bakmasının yararlı olacağını belirtti.
- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında İsmet İnönü’yü yine diline doladı. Dönemin politikalarından yola çıkarak bugüne göndermeler de yapıyor ve CHP’nin “zihin haritasının” izlerini o dönemin gazete manşetlerinde arıyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz Başbakan’ın bu tutumunu?
ÖYMEN - Sayın Başbakan bunu hep yapıyor. Her defasında benim de kaynak olarak kullandığım Cumhuriyet gazetesinin arşivinden yararlanıyor. Çünkü o gün de bugün de yayın hayatımızda olan tek gazete Cumhuriyet. Ancak Sayın Başbakan herhangi bir gerçeği anlatmak istiyorsa, gazetenin önceki ve sonraki sayılarını da göstermeli. Ama bunun yerine, işine gelen “örnekleri” adeta cımbızla çekerek alıyor. Örneğin “Kemalist İtalya’dan Faşist İtalya’ya Selamlar” manşetini gösterirken de yaptığı bu. İsmet İnönü’nün İtalya’ya yapacağı resmi ziyaret öncesi atılmış bir manşeti göstermekle olgunun sadece bir tarafını yansıtmış oluyor.
- Sizce nedir o manşetin öyküsü peki? Faşizme bir övgü var mı gerçekten Erdoğan’ın ima etmeye çalıştığı gibi?
ÖYMEN - Gazetede sözünü ettiğim bu ziyaretin, eski deyişle “müsalemet”, yani barış amaçlı olduğu da belirtilmiş. Çünkü o sırada İtalya ile kimi sorunlar yaşıyoruz. Komşumuz İtalya 12 adaya sahip, bazı tereddütler var, bir anlaşma yapılması lazım; aslında var böyle bir anlaşma ama eksik kalmış, yenilenmesi gerekli. Bu Türkiye’nin o zamanki dış politikasının gereği olan girişimlerden biri. Lozan Antlaşması’nı imzaladıktan sonra aralarında Yunanistan dahil, birçok komşumuzla sınır ihtilaflarını giderecek, ileriye dönük barışı sağlayacak anlaşmalar yapılıyor. İtalya’da komşumuz, onunla da 1928 yılında yapılan bir anlaşma var.
İsmet Paşa’nın ziyaretinden sonra geliştiriyor. O yıl yeni bir anlaşma yapılıyor. Karasularının sınırlandırılması, Bodrum karşısındaki adanın egemenliğinin belirlenmesi gibi birçok maddeyi içeriyor.
Bu ziyaret başlarken, Cumhuriyet’in attığı manşette ziyaretin amacına uygun bir uluslararası nezaket mesajı var. Faşizmi desteklemekle ilgisi de yok. O dönem politikalarında devletlerin birbirlerinin içişlerine karışmamaları esası var. Her devlet diplomatik ilişkisi olan devletlerin rejimine de, rejimin başındakilere de diplomatik saygı göstermek zorunda.
- O dönem neredeyse her ülkeyle anlaşması var Türkiye’nin bildiğim kadarıyla...
- Evet, Türkiye başta komşuları olmak üzere neredeyse herkesle anlaşmalar imzalıyor. Stalin Rusyası’yla da, Hitler Almanyası’yla da. Savaş öncesi İngiliz ve Fransızlarla yaptığı anlaşmalar da var. Şu komşularla sıfır sorun politikası dedikleri aslında budur.
‘O manşet bir şey ifade etmiyor’
- Başbakan gazetenin “Faşist İtalya’ya selam” cümlesine vurgu yapıyor...
- “Faşist” demekle İtalya’da bu adı taşıyan iktidar partisi kastediliyor. Kendi rejimlerini de böyle tanımlıyor İtalyanlar. Türkiye de “Kemalist Türkiye” olarak biliniyor. Bu “Kemalist Türkiye” nitelemesi, Milli Mücadele’den itibaren kullanılıyor. Aslında, o manşetin yanındaki barış temennisi, maalesef gerçekleşmiyor. Çünkü ileriki yıllarda, hele 1934’ten sonra, görülüyor ki, İtalya’nın amacı, Türkiye’yle iyi ilişkiler kurmak değil, tüm Akdeniz’e yayılmak... O sırada Türkiye’ye karşı emeller beslediğini belli ediyor. Lozan Antlaşması gereği elindeki o 12 adayı silahlandırmaması gerekiyor. Ama bunu ihlal ediyor. Adaları silahlandırıyor.
- Başbakan neden yapıyor bunu peki sizce?
Sayın Başbakan ya bilmiyor ya da bilmezlikten geliyor. Eskiler buna “tecahülü arifane” derler. Kamuoyuna karşı ayıp ediliyor. Dönemin koşullarını hesaba katmıyor Başbakan. Böyle yapılırsa kamunun aklında böyle yer eder, istenen de bu zaten. AKP’nin kimi afişlerinde demokrasinin üç yıldızı olarak Menderes’i, Özal’ı ve Erdoğan’ı görürüz sık sık. Demokrat Parti’nin ülkeye yaptığı hizmetler vardır ama DP’de Başbakan’ın bugün eleştirdiği birçok uygulamaya imza atmıştır. Partinin önde gelenlerinden Celal Bayar, 1932 yılında CHP erkânından biridir. Dönemin karar mekanizmalarında Erdoğan’ın olumlu atıflarda bulunduğu kişiler de vardır. Dersim, evet, gerçekten bir faciadır. Bunun sorumluları arasında muhafazakâr eğilimli Mareşal Fevzi Çakmak da, sonranın DP yöneticisi Celal Bayar da vardır. Bugün mevcut partilerde bile o zamanki devlet politikasının izleri görülür. Bunları görmeyip sadece İnönü’ye yüklenmek doğru değil. Bunlar yeni yöntemler de değil ayrıca. İnönü’ye hep yapıldı bu. 63 yıl önceki yöntemi uyguluyor Başbakan. 50’li yıllarda oğlunun adı cinayete karıştırıldı, yurtdışında parası var dendi ama tek bir kuruşu çıkmadı.
İnönü’nün Hitler’e sert mektubu
- Kendi kendine Milli Şef adını taktı İnönü diye de bir iddiası var Erdoğan’ın 3 Mayıs 2010 tarihli. O adı kendisi mi aldı İsmet İnönü Sayın Öymen?
- Benim bildiğim, bir kurultayda verildi bu unvan İnönü’ye. 1938 CHP kurultayı. Burada İnönü’ye “değişmez genel başkan” statüsü de verildi ki, bu bence çok gereksizdi. Öneren ise ilginçtir, sonradan büyük rakibi olacak olan Celal Bayar’dır. Başbakan, 21 Haziran 1941 tarihli Cumhuriyet’ten “Milli Şefimiz İle Führer Arasında Samimi Tebrikler” manşetini gösteren kupürü salladı elinde. O dönem Almanya’nın ne yapacağı belli değil. 1941 Martı’nda Bulgaristan’a girdi. Acaba Türkiye’ye de yönelecek mi korkusu var. Bakın o dönemde Hitler’in, İnönü’ye yazdığı bir mektup var. Diyor ki: “Ben Türkiye’ye iyi niyetler besliyorum. Bunun işareti olarak Bulgaristan’a geçişim sırasında belirli bir mesafe bırakarak Türk sınırına yaklaşmayacağım, eğer Türk hükümeti bu kararımı bozacak bir tutum almazsa.” Son derece yüksek perdeden yazılmış bir mektup.
Almanların daha doğuya gitme niyetleri var. Rusya’ya girecekse bunu Türkiye üzerinden yapacak. İsmet Paşa’nın Hitler’e cevabı da çok yüksek perdedendir. Ben bir Alman araştırmacının, Lothar Paker’in kitabında buldum bu iki mektubu, kendi kitabıma da aldım. Söz konusu araştırmacı “Hitler’e, otoritesinin zirvesindeyken üstelik, hiçbir devlet adamı bu tür bir yanıt vermemiştir” diyor. İnönü, Hitler ne söylemişse karşılığını vermiş. Aynı tonda hem de: “Ben de sınırlarımdaki durumumu muhafaza edeceğim, Alman hükümeti beni bu tavrımı zorlamaya mecbur bırakmadığı sürece”.
- Başbakan’ın da elli yıl sonra karşısına, diktatör olarak adlandırılan Esad’a bir zamanlar “kardeşim Esad” dediğini yansıtan manşetlerle çıkanlar olabilir, ne dersiniz?
Elli yıl beklemek gerekmez. Şimdi de çıkarılabilir. Bir diktatör olduğunu herkesin bildiği Sudan Devlet Başkanı Ahmed el Beşir’i Türkiye’de ağırladı defalarca. Bunlar da onun karşısına bir süre sonra bunların yer aldığı manşetler hatırlatılarak çıkarılabilir.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi