"Bizi tezgaha düşürmüşler"
Birinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından İsmail Sağır, Osman Yıldırım'ın kolay bir şekilde herkese iftira atabileceğini savunarak, ''Bize iftira atıyorsa, buradaki adamlara hayli hayli atar'' dedi.
Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılara ilişkin dava ile birleştirilen birinci Ergenekon davasının 135. duruşması başladı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada tutuklu sanık Erhan Timuroğlu'nun çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından tutuklu sanık İsmail Sağır savunmasını yaptı.
Edirne'de inşaatta çalışırken Erhan Timuroğlu'nun ''Coco Bar''ın güvenlik işlerini aldığını ve beraber çalışacaklarını söylemesinin ardından İstanbul'a geldiğini belirten Sağır, ''Osman Yıldırım, 'Bir işimiz var, yapmak ister misin? Bir yere bomba atılacak. 30 bin dolar para vereceğim' dedi. Erhan ile konuşunca, Yıldırım'ın 'güvenilir, sevip saydığı bir ağabeyi olduğunu' söyledi. Kabul ettim. 'Bana 30 bin dolar verme, 30 bin dolara insanların kafasını bile keserler, 5-10 milyar ver' dedim'' diye konuştu.
Sağır, Yıldırım'ın Cumhuriyet gazetesinin bulunduğu yere kadar Tekin Irşi ve kendisini getirdiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
''Bombanın patlamayacağını, orada 30-40 adamı olduğunu, güvenliği aldığını, taş atar gibi atmamı söyledi. Ben de pimi çektim. Mandalını elime taktım. Bahçeye baktım, boştu. Attıktan sonda Coco Bar'a gittim. Yıldırım patlayıp, patlamadığını sordu. Patlamadığını söyledim. Alparslan Arslan da Yıldırım'a 'sen yapamadığın işin başına geçiyorsun, bırak ben yapayım' dedi. Üçüncü bomba olayında da Yıldırım cebinden eşarp çıkarttı. 'Tele falan takarsın' dedi. Alparslan, ben ve Erhan, Cumhuriyet gazetesinin sokağına girdik. Her tarafta polis vardı. Alparslan'a eşarbı ne yapacağımı sorunca 'tele asarsın' dedi. Alparslan, cebinden bombayı çıkartıp, dini içerikli bir şeyler söyleyip pimi çekerek attı. Ben pazarın bulunduğu yere doğru koştum. Montumu çıkarıp pazardan alışveriş yapar gibi çıkıp taksiye bindim. Ben orada eşarbı asmadım. İleride bir çöpe attım.''
Sağır, birkaç gün sonra Osman Yıldırım ile buluşup Ümraniye'ye gittiklerini, Alparslan Arslan'ın üstlerini değiştirmelerini söylediğini belirterek, kendisinin ''yakalanırız'' demesi üzerine de Arslan'ın resimlerinin gazetede çıkmadığını söylediğini anlattı.
Yaptıklarının büyük bir işle ilgili olduğunu düşündüğünü belirten Sağır, ''Büyük bir iş olduğu belli. '30-40 kişi olacak' dedi. İçlerinde polis falan vardır diye aklıma geldi. Madem öyle tereddüte gerek yok diye düşündüm'' diye konuştu.
Alparslan Arslan'ı üçüncü bomba atıldığı zaman tanıdığını ifade eden Sağır, bu süreçte parayı almayı beklediğini anlattı.
"Bizi tezgaha düşürmüşler"
Sağır, ''Alparslan, Osman'a 'Ankara'da avukatlık işim var gelir misin' dedi. Cumhuriyet gazetesine baktım. Alparslan'ın yüzü görünüyordu. Alparslan da 'hazırlanın Ankara'ya gideceğiz' diye mesaj atmıştı. Ben de çıkalım İstanbul'dan, dedim. Osman, 'Alparslan parayı alacak. Alınca size de veririz' deyince Ankara'ya gittik'' şeklinde konuştu.
Bolu'da mola verdiklerinde Arslan'ın namaz kılmalarını istemesi üzerine bilmedikleri için Osman Yıldırım'ın arkasında Timuroğlu ile birlikte namaz kıldıklarını, ancak Arslan'ın arabada oturduğunu ifade eden Sağır, ''Arabada giderken Danıştaydan söz etmiyorlardı. Bizi tezgaha düşürmüşler. Bizi kullanmak istemişler'' dedi.
Ankara'da Arslan'ın kendisini ve Timuroğlu'nu arabayla yanında götürdüğünü, sonra Arslan'ın onları arada sırada bırakıp birkaç saat gelmediğini dile getiren Sağır, bir keresinde de ''Danıştay plakasını bulamıyorsun'' diyerek Alparslan'ın Yıldırım ile tartıştığını anlattı.
Sağır, bunun üzerine Timuroğlu'na ''Bu işin içinde tezgah var, Ankara'dan ayrılalım'' dediğini, ertesi gün kendilerini uyandıran Yıldırım'ın Arslan'ın Danıştay'a saldırdığını televizyondan gördüğünü söylediğini, ardından da AŞTİ'ye giderek İstanbul'a Timuroğlu ile birlikte döndüğünü kaydetti.
Sağır, Osman Yıldırım'ın Danıştay saldırısından haberinin olmamasının imkansız olduğunu ifade ederek, gözaltındayken ifadesinin farklı olarak yazıldığını dile getirdi.
Savcının hakkında 2 tane müebbet hapis cezası istediğini, ancak kimseyi öldürmediğini belirten Sağır, şöyle konuştu:
''Osman, kolay bir şekilde herkese iftira atacak bir adam. Bize iftira atıyorsa, buradaki adamlara hayli hayli atar. Sahtekar biridir. Her türlü adamı tezgaha düşürür. Bizim ne Danıştay ne de Cumhuriyet'ten haberimiz var. Bizi bile birbirimize düşürmeye çalıştı. 'Alparslan nasılsa ceza alacak. Beni karıştırmayın, bombayı ondan aldığınızı söyleyin, çocuklarım var' dedi. Nezarette bunları söylediğimiz Alparslan, 'Herkes bildiğini anlatsın', dedi. Biz de Ankara'daki mahkemede Osman'ın dediklerini yaptık. Adam bizi ikna ediyor, damarımıza basıyordu. İnandırıyor insanı. Sonra bizi bu hale getirdi. Adam bizi yakıyor, Ergenekoncuların üzerine iftira atıyor. Her türlü şeyi söylüyor. Yargıtay'ın bozmasından sonra '3 yıl boyunca duruşmalarda niye söylemedin' diye Osman'a saldırdık ama dövemedik. Bizi tezgaha düşürmüş, bizi düşürdüğü gibi bunlara da saldırıyor. Burada Osman'ın foyası ortaya çıktı. Her şey ortada. Adam kurnaz. Cezaevi kaşarıdır. Yapacak bir şey yok. Doğru bir kelimesi yok, işi gücü iftira atmak. Bize para vaat ediyor. Burada ne söylediğini bilmiyor. Adamın kafası boş. Gece gündüz çalışıyor, oradan buradan topluyor, iftira atıyor. Bize iftira attıysa buradakiler normal karşılıyor.''
Osman Yıldırım'ın ifadeleri üzerine tanık olarak ifadesine başvurulduğunu, Ergenekon'dan bazı kişilerin isimlerinin sorulduğunu belirten Sağır, bunlarla bir bağı olmadığını söylediğini kaydetti.
Duruşmada, Sağır'ın savunmasını tamamlamasının ardından daha önce alınan ifadelerinin okunmasına geçildi.
Salonu terk ettiler
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen davanın bugünkü duruşmasına, İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek ve Osman Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu tutuklu 20 sanık katıldı.
Tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Alparslan Arslan, Hayrettin Ertekin ve Sevgi Erenerol ise duruşmaya gelmedi. Duruşmada, tutuksuz yargılanan gazeteci Gülay Kömürcü Öztürk de hazır bulundu.
Bu arada, duruşmanın başlamasının hemen ardından İşçi Parti'li sanıklar Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek ile avukatları Mehmet Cengiz ile Hasan Basri Özbey, duruşma salonunu terk etti.
Duruşma salonunun bulunduğu binanın önünde basın açıklaması yapan avukat Mehmet Cengiz, subay ve ordu komutanlarının da aralarında bulunduğu 49 kişinin gözaltına alındığını belirterek, ''Bu süreç şunu göstermektedir. Yargıya güvenelim, yargı sürecini bekleyelim gibi hukuk devletine vurgu yapanlar, safsata içindedir'' dedi.
''Ayarlanmış hakimlerle, ayarlanmış savcılarla Türk devletine, Türk ordusuna ve Türk milletine karşı bir operasyon yürütülmektedir'' diyen Cengiz, buna alet olmak istemediklerini belirterek, böyle bir ortamda hukuk devletinden bahsetmenin mümkün olmadığı gerekçesiyle duruşma salonunu terk ettiklerini söyledi.
Cengiz, burada uygulanmakta olan hukukun da ''gladyo hukuku'' olduğunu öne sürdü.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada daha önce alınan ifadelerinin okunmasının ardından çapraz sorgusuna geçilen Sağır, savcılar Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın'ın sorularını yanıtladı.
Savcı Pekgüzel'in, ''Cumhuriyet Gazetesine niye bomba atılıyor diye sormadınız mı?'' sorusuna Sağır, ''Yıldırım bana, bu işin başörtüsüyle ilgili olduğunu söyledi. Beni bu ilgilendirmez. Bana yüklü miktarda para vereceğini söyledi'' yanıtını verdi. Bir soru üzerine, bombalama eylemi için herhangi bir kapora almadığını belirten Sağır, ''Elinize ne kadar para geçti?'' sorusunu da ''Para almadım'' şeklinde yanıtladı.
Ankara'da müebbet hapis cezası aldığını ifade eden Sağır, ''Ben kim, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını değiştirmek kim. Devletimi herkesten çok seviyorum. Siyasi şeyler beni ilgilendirmiyor. Ben bu işi çıkar amaçlı yaptığımı söylüyorum, Osman Yıldırım da çıkar amaçlı yaptığını söylüyor. Bizi kullandıkları ortadadır'' diye konuştu. Sağır, savcı Nihat Taşkın'ın soruları üzerine, ''Sağ, sol, dinci gibi bir görüşüm yok. Hiçbir örgüte bağlı değilim'' dedi.
Taşkın'ın, ''Sizi bu eyleme doğrudan azmettiren kim?'' sorusuna Sağır, ''Her eylemde o var. Bombayı veren, teklif eden, yeri gösteren Yıldırım'' yanıtını verdi. Sağır, başörtülü domuz karikatürü ve Danıştay'ın türban kararını ise cezaevinde öğrendiğini kaydetti.
Yıldırım'ın cezaevinde pusulalar göndererek, neyi, nasıl söyleyeceklerini bildirdiğini öne süren Sağır, Ankara'daki yargılamada Osman Yıldırım'ın dediklerini yaptıklarını söyledi.
Taşkın'ın, ''Danıştay binasına keşfe gittiniz mi?'' sorusuna da Sağır, ''Alparslan götürdüyse de biz bilmiyoruz. Bizi götürdüğü yerleri bilmiyoruz çünkü. 'Keşfe gidiyorum' demedi, gittiyse de bilmiyorum'' yanıtını verdi.
''Alparslan ve Osman açıklamıyor"
Ankara'daki yargılamada dinlenen bir tanığın Alparslan Arslan'ın yanında başka iki kişiyi gördüğünü söylediğini, ancak bu kişilerin kimler olduğunun bilinmediğini anlatan Sağır, ''Müebbet artı 43 yıl ceza almışım. Bunun bir çıkışı yok. Biri itirafçı, biri deliye vurmuş. Ben de Ergenekon'dan kimseyi tanımıyorum. Yargıtay'ın bozmasının ardından mahkemenin kararında direnmesini istedim. Bu adamlar da çözülsün diyor, biz de çözülsün diyoruz. Alparslan ve Osman biliyor, ama açıklamıyorlar'' şeklinde konuştu.
Taşkın'ın, ''Osman Yıldırım'ın yalan söylediği kanısına nasıl vardınız?'' sorusu üzerine ise Sağır, Ankara'daki 3 yıllık yargılama sürecinde Yıldırım'ın Veli Küçük ve Muzaffer Tekin'den söz etmediğini kaydetti.
Sağır, ''Madem bizim hakkımızda da ceza istendiğini biliyorsun açıkça söyle. Madem biliyorsun açıkla bari biz ceza almayalım. Cezaevinde mektup yazıyor. Bir şey söyle, o zaman açıklansın'' diye konuştu.
Taşkın'ın, sorularının devam edeceğini belirtmesi üzerine Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, çapraz sorguya ara vererek, duruşmayı 25 Şubat Perşembe günü saat 09.00'a bıraktı.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke