Boyutlar arası yolculuk

3 boyutlu film teknolojisinin giderek yaygınlaştığı göz önüne alınırsa, 'Karayip Korsanları' nın "yaşayan sinemanın yeri" olan Cannes'da ana salonda programlanması doğruydu. Ancak, dördüncü boyuta erişemeyen filmin seyircisine sunmak istediği hoş teneffüs, kısa zamanda sıkıcı oluveriyordu.

Boyutlar arası yolculuk
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 15.05.2011 - 07:51

 Cannes’da bile hafta sonu, durup soluklanmak, rahatlatıcı, eğlendirici filmler izlemek içindir ama dün, ana bölümde yarışma dışı sunulan “Karayip Korsanları” ağır bir teneffüs oldu. Amerikan sinemasının, sadece Terence Malick’in filmiyle Altın Palmiye adayı olabildiği festivalin resmi programında ilk kez yer alan 3 boyutlu bir filmin Hollywood yapımı olması da herhalde çok doğaldı.

Rob Marshall’ın kaptanlığında kotarılan, Johnny Depp ile Penelope Cruz’a başrolde kılıç kuşattırarak, Karasakal ve Denizkızları efsanelerini bilgisayar destekli bildik reçetelerle çekici kılmayı amaçlayan ticari sinemanın başarılı bir örneğini izlemiş olduk. Televizyon ekranlarına kadar giren 3 boyutlu film teknolojisinin giderek yaygınlaştığı göz önüne alınırsa, “yaşayan sinemanın yeri” olan Cannes’da bu filmin ana salonda programlanması, kuşkusuz doğru ve gerekliydi. Ancak, hiçbir teknolojinin özel gözlüklerle görmemize yardımcı olamayacağı dördüncü boyuta erişemeyen bu filmin seyircisine sunmak istediği hoş teneffüs, kısa zamanda sıkıcı oluveriyordu.

 

Moretti’nin Papa’sı...

Sinemada yaratıcılık, işte bu 3. ve 4. boyutlar arasında, sonsuz sayıda var olan yepyeni boyutlardan bazılarını özgürce yakalayabilme ustalığında somutlaşmıyor mu? Woody Allen gibi, bu uçsuz bucaksız zenginliğe bir köşesinden girmeyi başaran Nanni Moretti’nin, Katoliklerin kutsal değerlerine el atması, Kardinallere voleybol turnuvası düzenleterek, Vatikan bahçesinde dans ettirmesi, kuşkusuz yaratıcı özgürlüğüne tahammül edemeyenleri rahatsız ediyordu.

“Bir Papa’mız Var”ın İtalya’da gösterime girmesiyle gelen tepkileri, Katoliklerin resmi görüşünü yansıtmayan bireysel çıkışlar olarak önemsemeyen Moretti, izleyici avına çıkmıyor. Düşündüklerini, seyircisinin ne bekleyebileceğini düşünmeden, dilediği gibi anlatıyor. Katolik çevreleri son dönemde sarsan skandallara filminde neden değinmediği sorusuna, “İzleyicilere, benden anlatmamı bekledikleri ve aslında çok iyi bildikleri şeyleri anlatmayı hiçbir zaman istemedim. Aktüaliteye göz kırpmayı sevmem. Pedofili ya da finans alanındaki skandallar üzerine kitaplar yazıldı, belgeseller çekildi. Benim senaryom kurmaca bir hikâye. Filmde kendi Vatikanımı yarattım; kendi Kardinallerimi anlatıyorum” diye yanıtlıyor.

 

Provokatör ve gerçekçi

Moretti’yi ilgilendirmeyen pedofili konusuna, Altın Palmiye’nin en genç adayı Fransız oyuncu / yönetmen Maïwenn Le Besco (1976), “Polisse” adlı filminde değiniyor. Güncel bir konuyu işleme kolaylığından dolayı değil, filmin konusu içinde yer almak zorunda olduğu için değiniyor.

Önceki filmlerinde sergilediği, kışkırtıcı olmaktan korkmayan sert, eleştirel yaklaşımı ve yaratıcı sinema diliyle dikkati çeken Le Besco, üçüncü yönetmenlik denemesi olan “Polisse”te, çocuklara karşı işlenen suçları kovuşturan bir adli polis ekibini yakın takibe alıyor. Hareketli kamerası, tabu tanımayan senaryosu ve özgür diliyle, yenilikçi genç Fransız sinemasına başarılı bir örnek getiren film, hem provokatör yanı, hem de gerçekçi özüyle dikkati çekiyor. Ustalıklı mizansenin gerisinde, bütün oyuncuların sergiledikleri performans (özellikle Karin Viard olağanüstü), Maïwenn’in oyuncu yönetiminde de yetenekli olduğunu göstermekte. Çok verimli bir yıl yaşadığı söylenen Fransız sinemasından yeni sürprizler bekleniyor.

Penelope Cruz ve Johnny Depp, Rob Marshall’ın ‘Karayip Korsanları’nda. Genç yönetmen Maiwenn Le Besco’nun ‘Polisse’si ise pedofili konusuna değiniyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon