Bu Filmde Anadolu Dans Ediyor
Bir yanda kaşık havası, öte tarafta Zeybek'ler ve onlarla uyum içinde figürlerini sergileyen üç “break” dansçısı. Red Bull Anadolu Break, hip-hop kültüründen gelen üç dansçının, Aydın'dan Toros'lara, oradan Kars'a kadar uzanan bir coğrafyada Anadolu'nun mistik danslarını keşfediş öyküsünü anlatıyor. Biz de bu hikayeyi, Bir anlamda ekibe rehberlik yapan Kadir Memiş, yani amigo'dan dinledik.
Hem de ne dans, Zeybek'ten, “hip-hop”a uzanan bir dans ve müzik yelpazesi, “Red Bull Anadolu Break” isimli belgesel-filmle, Anadolu'nun başından sonuna kadar gezdi. Ortaya, doğuyla batıyı, yerelle evrenseli biraraya getiren pekçok sentez dans figürü çıktı. Almanya'da yaşayan Türk “b-boy” Kadir Memiş, nam-ı diğer Amigo, bu proje için en uygun isimdi belki de. Yanına, Red Bull BC One All Stars ekibi dansçıları Brezilyalı Neguin ve ABD'li Roxrite'ı aldı, doğudan batıya gizemli dansları bulmak için Anadolu yolculuğuna çıktı. Taylan Mutaf, bu seyahatin çekimleri için yönetmen koltuğuna oturdu, Deniz Gül ise hikayesini yazdı. Biz ise hikayeyi bir de Amigo'dan dinledik. Tabi önce kendi hikayesinden konuşmaya başladık.
-Duvara karşı filminin opera uyarlamasının koreografı olarak biliyoruz sizi, gösterinin başarısında önemli bir katkınız vardı. Nasıl başladı dansla ilginiz?
10 yaşıma kadar doğa ile içice olan yalnız bir çocuktum. Bu dönemde görmeyi ve algılamayı ögrendim. Köydeki geleneksel şenliklerde hayvan taklitleri yapılırdı. Ben de dansa bu şekilde, hayvan takliti yaparak başladım. 1984‘de Berline geldim ve burada hip-hop kültürü ile tanıştım. Böylelikle yeni bir kimlik kazandım. 1993'te Flying Steps ekibini kurdum ve bu ekiple başta, dört dünya birinciliği olmak üzere birçok ödül kazandık. Son yıllarda kendi projelerimi yazıp, yönetip, sahneye koymaya başladım. 2010'da bahsettiğiniz “Duvara Karşı” Operasında break-dans, zeybek ve baleyi bir araya getirdim ve bu eser de Faust ödülüne layık görüldü.
-Anadolu Break'te de önemli bir rolünüz var. Bir anlamda yurtdışından gelen dansçılarla, yerel dans ekiplerinin biraraya gelmesinde aracıydınız. Bu açıdan sizin için nasıl bir projeydi?
Anadolu Breakteki rolüm yol göstermek ve iki kültür arasında rehber olmaktı. Bir yandan katılımcılara ev sahipliği ve yabancı dansçılara tercümanlık yapmak, bir yandan da dansçı olarak aktif olmak beni bir hayli yordu... Tur boyunca kafamızdan eksik olmayan soru şuydu; yabancı dansçılar geleneksel danslarımızı, ezgilerimizi nasıl algılayacaklar ve nasıl değerlendireceklerdi?
-Bu sorunuzdan devam edelim, Anadolu Break, gençlere hitap eden danslarla, yerel dansları biraraya getirip füsyon dans motifleri ortaya çıkarmayı amaçlayan bir proje diyebilir miyiz?
Evet, zaten kendime ait böyle bir füzyonum var. Zeybek ile break-dansın sentezi, ama Anadolu Break projesinde amacımız, daha da ileri gidip, diger geleneksel danslardan da yararlanmak, esinlenmek ve yeni fikirler üretmekti.
-Bu açıdan Anadolu'da geçirdiğiniz zaman ne kadar faydalı oldu? Hangi bölgelere gittiniz? Hangi yöresel danslarla karşılaştınız?
Anadolu nerden bakılsa kültür açısından zengin bir coğrafya. 4000 dansın arasından seçim yapmak kolay olmadı. Aydın’dan başlayıp, Toros‘larda bulunan İbradı‘ya ve oradan da Kars’a uzandık. Ufuklarımız kilometreler arttıkça açılıyordu diyebilirim. Yöre insanının yaşadığı iklime ve ortama mükemmel bir şekilde ayak uydurduğunu, bunları da danslarında, ezgilerinde, hatta kilimlerinde işlediklerini gördük. Aydın'da Dampınar köyünde, Zeybekler'le biraraya geldik ve Afrodisias´da o eski sahnede müthiş bir performans otaya çıkardık. Zeybek kültürünün, “B-Boy” kültürüne ne kadar benzediğine tanık olduk. Ancak kaşık oyunlarında dans ederken, kaşıklarla ritm tutmakta epey zorlandık. Kars’ta ise, Ocaklı köyünde muazzam bir dansla karşılaştık. Bölgenin çok heyecan verici ve mistik bir yapısı vardı. Dans, beraberlik ve dostluk üzerine kurulmuş ve ezgisi de diğer yörelere göre bayağı farklıydı. Maalesef her yerde çok uzun zaman kalamadık ama biliyoruz ki, aldığımız ilhamlar, ögrendiğimiz hikayeler danslarımıza yansıyacaktı.
-Yöre insanının size bakışı nasıldı?
Karşılastığımız insanlar, break-dansın ne olduğunu çok merak ediyorlardı, onlarla sohbet edip anılarımızı ve danslarımızı paylaştık. Bizi çok güzel ağırladılar. Bütün bu güzel ve heyecanlı duygularla Anadolu´dan ayrıldık.
-Biraz da Break dans kültüründen bahsedelim, bu belgesele nasıl ilham kaynağı oldu?
Şunu da yeri gelmişken belirteyim, break-dansın asıl adı “B-Boying“ ya da “breaking”. Roxrite’da, Neguin’de, ben de, iki kimlik arasında yaşıyoruz, . Üçümüz de dansı kendi kendimize öğrenmişiz. İlham kaynaklarımızdan biri, “chyper“, yani dansçının daire içinde doğaçlama süresi. Bir an olsun yaşamdan sıyrılma, o boşlukta kaybolma ve bedeni bilinmeyen yönlere sürüklemek olarak tanımlayabilirim bunu size. Bu camia egoların büyük olduğu bir yer. Hem “break”te hem de geleneksel dansta bunu görebiliyoruz. Maalesef zamanla doğaçlama arka planda kalmış ve dans performansa dönüşmüs. Anadolu Break'in, bir öze dönüşe de katkısı olacağını umuyorum.
-Bu projenin devamı olacak mı?
Bu filmde biraraya getirdiğimiz malzemeleri harmanlayıp bir sahne gösterisine döndürmeyi planlıyoruz. Ekim sonunda da bunu “Red Bull Anadolu Break Sahne Gösterisi” olarak sunmayı istiyoruz.
DÖRDÜNCÜ DANSÇI DA ANADOLU
Deniz Gül/Red Bull Anadolu Break Metin yazarı
"Anadolu Break" Red Bull'un uzun zamanlı projesinin başlangıcı niteliğindeki bir ilk film. Roxrite, Neguine ve Amigo, Red Bull BC One'dan da tanıdığımız, Break dünyasının önemli figürlerinden. Breaking, zaten hip-hop kültürünün önemli bir parçası. Filmde de, karakterlerimiz “hip-hop”u tüm etkileşimlerin yaşandığı ve tüm kültürlere açık bir son kültür olarak algılıyorlar. Anadolu'nun kültür zenginiliğini kendi danslarına katmak ve kendi bilgilerini, karşılaştıkları coğrafyaya ve bu coğrafyanın insanlarına aktarmak için bir yolculuğa çıkıyorlar. Bu, tam anlamıyla bir deneyim filmi!
Proje kurgu aşamasında Post-prodüksiyona, Uluç Keçik'e geldi ve elimizdeki görsel-işitsel malzemeyi nasıl anlamlı bir bütüne getirebiliriz diye kolları sıvadık. Kurgu masasında Mehmet Abanoz ve Baptiste Gacoin ile çalıştık, Berlin çekimlerinde ise Tuğrul Kurban ve Fatih Şenal ile, bize bu süreçte desteğini esirgemeyen Ece Bulut'a da buradan teşekkürler.
Kurgu'nun biraz ötesine gittik aslında ve içeriği daha belirgin hale getirecek bazı bölümler ekleme kararı aldık. Film boyunca karşılaşacağımız bazı temaları Berlin'de Amigo'yu takibe alarak daha da derinleştirdik. Bunlardan bazıları aslında “hip-hop” kültürünün füzyona ne kadar açık olduğu ve bu açıklığın bize Anadolu'da nasıl ışık olacağıydı. Aslında karakterlerimiz yol boyunca muazzam bir Anadolu coğrafyasıyla, derinliğiyle ve bilgisiyle karşılaştılar. Anadolu, filmde, dördüncü bir karakter olarak gözümüzde belirdi. Aldığımız kararlardan bir başkası buydu… Anadolu'ya bir ses vermek istedik. Fısıldayan bir ses bize yol boyunca rehber oldu.
Filmde, Zeybek dansının, Torosların, Ani Harabeleri'nin şahlandığı muhteşem bir sinematografiyle karşı karşıyayız. Bunu derinleştirmek için özellikle Mehmet Abanoz ile çok ciddi görsel bir dil üzerine çalıştık, ve filmin içeriğinin içinde yarıklar açarak, hem Anadolu'nun sesine, hem de izleyicinin derinleşebileceği görsel bir şölene yer verdik.
Film için aldığımız diğer önemli bir karar olan müzikleri ise HeadRoom Istanbul ve DaPoet ile çalıştık. Muazzam bir süreçti. Filmin son aşamasıydı ve oysa ki, müzik, ses, intro ve outro'lar gibi konulara birlikte baktığımız, içeriği eleyerek, sadeleştirerek ortaya çıkardığımız bir terzilik süreci yaşadık.
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev